2019 Mart’la hayatımıza giren insan yapısı virüsle ilgili kapanmalar ve hâlihazırda ekonomide yaşanan dar’boğazlar bir yana, çocuk katilli bir 2025’i kucakladık. Ya da o bizi döviz cinsinden vicdanlarımızla ve de pahalılıkla kucakladı mâlum. Birkaç yılı daha tükettik acısıyla ve de tatlı an’larıyla ki 7 hafta sonrası yeni yıl 2025. Hazreti Mevlana C. Rumî “Dün dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım!” filân demişti ya, bu yazımızda yeni/eski bidiklerimizi tekrarlamaya çalışacağız değerli okuyucum.
2025’e dair türlü türlü beklenti ve de görevlerimiz var. İşte bu yolda izninizle bir yapılacaklar listesi hazırladık, tabiî Allah isterse; Sorunlu ve stresli insan ve de olaylardan uzak durulmaya devam edilecek… Ek besin takviyesiyle fiziksel sağlığa daha fazla yatırım yapılacak. Bu amaçla ılımlı egzersizlere devam edilecek. Bisiklete ek olarak aynı eve geçince Çiğdem’le Dereboyu yolları taştan cinsinden yürüyüşlere çokça devam edilecek… İçkiye zaten çoktan tövbe çekilmişti, dumansız hayata da devam edilecek… İnsan elinin ellediği değil, işlenmemiş temiz besinlerden yararlanılacak… ‘Doğada tek başına’ ve ‘deveye diken’ durumları daha da arttırılacak… Profesyonel bir diyetisyen önderliğinde yine 190 cm. boy’a 95 kg. çakılacak… İşlenmiş şeker ve beyaz un’dan tamamen uzaklaşılacak. Bunun yanında tuz alımı minimize edilecek… Makarna, pirinç, patates gibi karbonhidrat düzeyi yüksek yiyecekler acıktırır, uzak durulacak… Meyve suyu içilmeyecek, yerine o meyve posasıyla birlikte yenecek… Sadece tereyağı, zeytinyağı, çiğ ceviz, fındık ve badem yağlarından yararlanılacak… Ara öğünlerde laktozsuz süt, kuru kayısı ve kuru incir takviyesi yapılacak… İçecek olarak sadece su, süt, kefir, ayran, bitkisel çay ve az kahve içilecek… Yumurta her kahvaltıda hazır olacak. Omega-3 önemli bir antidepresandır, mutlaka yumurta sarısından, balık yağından veya tabletlerinden yararlanılacak… Her gün en az bir saat telefonu da kendimizi de sessize alınacak… Namaz asla ihmâl edilmeyecek ve “Çok şükür” sürekli hissedilecek… Zamanı iyi yöneterek kısa ve orta vadeli tatiller sobelenecek… Günde ortalama yedi saat uyunacak, imkân varsa günde bir saat siesta da araya sıkıştırılacak… Dizi film bağımlılığı olmayacak, zira aynısının tekrarı internette de var… Facebook, Instagram, Youtube ve X adlı tanışma/görüşme/fingirdeşme sitelerinde daha az vakit harcanacak… Sergi, sanatsal ve diğer kültürel faaliyetlere daha fazla vakit ayrılacak… Aile bireyleriyle ortak aktiviteler düzenlenerek zaman değil, daha kaliteli zaman geçirilecek… “En son bir ilki ne zaman yaptım?” sorusu sürekli irdelenecek… Rutin kan tahlillerine devam edilecek… Kaliteli uyku için her türlü tedbir alınacak… Ilımlı egzersiz esnasında kullanılacak sportif malzemeye daha fazla yatırım yapılacak… Abuk sabuk kişi ve olaylara harcanan paralar konusu, tasarruf tedbirlerine dahil olacak. Bu çerçevede gelirler daha da arttırılmaya çalışılacak ancak haftasonu off durumları olacak… Daha çok yurt dışı kongre ve seminerlere katılım için çabalanacak… Medyadaki izleyici ve de okuyucu açısından ‘Türkçe sözlü anlatım’ ve ‘beden dili’ konularında daha fazla eğitim alınacak…
Neyse, Hazreti Mevlana’nın; “Ölüm günüm, bayram günümdür. Kimse ağlamasın çünkü yaradanla buluşmaya gidiyorum” demişti vaktî zamanında ya, işte o düzendeyiz bu aralar. Sonuç mu? 2025’le hayata gülümse.