KıbrısManşetSiyaset

23 Ocak’tan sonra başlayan tiyatro

Daraldıkça daralan ekonomi bütün kesimleri olumsuz etkiliyor. Dar gelirliler bu sürecin en fazla etkilenenleri oldular. Bununla birlikte işveren pozisyonunda olan kesim de sıkıntılı. Yatırımcılar tedirgin. Ülkede birçok alanda sorunlar devam ediyor

Ülkede normal şartlar hüküm sürmüyor.

Halk çoğunlukla geçim derdinde.

Daraldıkça daralan ekonomi bütün kesimleri olumsuz etkiliyor. Dar gelirliler bu sürecin en fazla etkilenenleri oldular. Bununla birlikte işveren pozisyonunda olan kesim de sıkıntılı. Yatırımcılar tedirgin. Ülkede birçok alanda sorunlar devam ediyor.

Hayat pahalılaşıyor, alım gücü düşüyor, insanlar evlerine ekmek götürmekte zorlanıyor, gençler göç ediyor, velhasıl umutsuzluk büyüyor.

Böylesi bir ortamda siyasetçilerin didişmesi ve sorunları daha karmaşık hale getirmesi nedeniyle  sorumsuzca ülkeyi seçime sürüklediler.  Ve 23 Ocak’ta erken genel seçim yapıldı. Ortaya çıkan aritmetik yine koalisyonu işaret ediyordu. Sandıklara yansıyan irade ise UBP-CTP koalisyonunu gösteriyordu.

Bu çok netti.

Ve fakat UBP ve CTP’nin belli konulardaki zıt duruşları böyle bir koalisyonun önünde engel oluşturuyordu. Lakin buna rağmen ülkenin içinde bulunduğu açmazlara çare üretecek seçeneğin güçlü bir hükümet kurmaktan geçtiğini herkes biliyordu. Bunun için de halkın büyük bir çoğunluğu siyasi istikrar için 42 milletvekili sayısı ile UBP-CTP koalisyonunu destekliyordu.

Hoş toplumsal fayda için de bu gerekli hale gelmişti. Nitekim karşılıklı yazışmalarla her iki parti de birbirini anlamaya çalıştı olası bir UBP-CTP ortaklığı için. Fakat maalesef ortak paydaları öne çıkaramadılar.

Hiç olmayacak konularda derin görüş ayrılıklarını dillendirmek suretiyle halkın verdiği mesajı görmezden geldiler ve arada uçurum yarattılar. Dünya alem Kıbrıs sorunu ekseninde UBP ve CTP’nin farklı noktalarda olduğunu biliyor. Bunu bilmeyen yok. Peki hükümetin Kıbrıs sorunu ile ne alakası var? Bugüne kadar hangi hükümet fiili olarak Kıbrıs müzakerelerinde aktif rol aldı? Hoş bugün Kıbrıs sorunu ortada yok.

Konu buzdolabına kapatıldı. Ve uzun bir süre de oradan alınmayacağı herkesin malumu. Kapalı Maraş’ta ise mevzu şu.

CTP kapalı Maraş’taki süreci dış politikanın bir parçası olarak görüyor. UBP ise hayır Maraş Türk toprağıdır ve iç politikaya dahildir diyor. Ben bu konuya hiçbir yorum katmayacağım. Her iki partinin de düşüncesine saygı duymakla birlikte bu konunun hükümet oluşturup ülkenin öncelikli sorunlarına ivedilikle çözümler bulmada ne etkisi olabileceğini sadece anlamakta zorlanıyorum.

Kapalı Maraş hakkında hangi siyasi parti ne düşünüyorsa düşünebilir. Bu konuda uluslararası hukukun öngördüğü bir kapsam vardır. Bu kapsamın dışında hiçbir adımın meşrulaştırılamayacağı da gün gibi ortadadır. Kaldı ki ekonomide, sağlıkta ivedilik isteyen önceliklerimiz var. Seçim ve Halkoylaması yasasının yeniden ele alınması elzem bir ihtiyaçtır.

Tam gün eğitimin konuşulması bir ihtiyaçtır.

Stabil para birimi ve gelirlerin döviz karşısında erimediği ve buna göre dengede tutulduğu formüllerin hayata geçirilmesi ve alım gücünün korunması zaruri bir ihtiyaçtır.

Yerel Yönetimler yasasının ele alınması bir ihtiyaçtır. Kamu reformu yapılması bir ihtiyaçtır. Bütün bunlara baktığım zaman Kıbrıs sorununu ve Maraş konusunu fikir ayrılığı diye önümüze koymak abesle iştigaldir. Bu sandığa gidip irade ortaya koyan insanlarla dalga geçmektir.

Velhasıl geldiğimiz aşamada ilkeli siyaset, vizyon, prensip, Kıbrıs sorunu, Kapalı Maraş karşılıklı yazışma derken hikayeye dönen süreçte irade yine hiç edildi, İradeyi yansıtmayan bir hükümet modeline doğru gidiyoruz.. Burada soru şu ki biz bu seçimi neden yaptık? Görünen o ki iradeyi hiç etmek için ne gerekiyorsa yaptılar, yapıyorlar.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu