KıbrısManşetSiyaset

Bir zamanlar Kıbrıs!

Üniversite olmasa, Lefke’de yaşam 50, bilemediniz 60 narenciye bahçesi sahibinin beş – on bin TL yılda kazanmak için uğraşısıyla geçecek!

Yüzer, hadi bilemediniz üç yüzer “eğitilmiş” büyüğümüzün 1955 ile 1974 arasında zaman zaman şiddetlenen ama her zaman gergin yaşadığı 19 “lanet yılı” örnek gösterip de “biz asla bir arada yaşayamayız” demek, ya softa şaşırtmasıdır, ya çıkarları koruma sevdası amacıyla algıcılık yapmaya çalışmaktır ya da acayip büyük cehalettir!

-*-*-

Her defasında hatırlatıyorum evet o 19 yılda ciddi kan akıtılmıştır…

Yani 1955 Nisan’ında EOKA’nın kurulması, aynı yıllarda Türklerin de örgütlenmeye veya çeteleşmeye başlayıp 1958 Ağustos’unda resmen TMT’nin kurulması ile yaşanan hareketlilik, 1974 Temmuz’unda Türkiye’nin askeri müdahalesi ile kanı durdurmuştur ama asıl önemli olan o kanın bir daha akıtılmaması gerektiğini öğrenmek ve öğretmek olmalıdır.

“Yok, hayır her zaman kan korkusu olmalı ki kurulu düzen devam etsin” diyorsanız, “insanlık adına ortada bir sıkıntı vardır” derim!

-*-*-

Hatta döner, başka şeyler de anlatırım!

İlla ki “çomak” mı sokmak zorundasınız?

İlla ki, “yalanlarla süslenmiş sözde tarih öğretişinizin” doğru olduğunu mu satacaksınız?

E kardeşim; “yemeyiz!”…

-*-*-

“Rumlarla Türkler bir arada yaşayamaz! Çünkü barikatlar vardı ve bizi durdurup buğday ve un torbalarına şiş sokuyorlardı!”

Evet, barikatlar da oldu, evet katliamlar da oldu!

Ama derdiniz “hep olmalı” derdi midir?

-*-*-

“Biz çadırlarda yaşadık, göçmen olduk, Rumlarla asla yaşayamayız!”…

E siz 1958 veya 1964’te çadırlarda yaşadınız da, onlar 1974’te yedi yıldızlı otellerde mi yaşıyordu?”

Onlar da çadırda yaşadı!

Her iki toplum acılar yaşadı!

Ama derdiniz, “daha acı yaşanmalı” derdi mi?

Neden?

-*-*-

O zaman çıkın gerçek bir şekilde “nedenlerinizi” açıklayın!

Çünkü, “asla bir arada yaşayamayız” iddiası doğru değildir!

Kışkırtılmadığı, kandırılmadığı, algı operasyonuna uğramadığı sürece, iki toplumun değil, elli toplumun bir arada yaşaması mümkündür!

-*-*-

Ekmek, barınak, eğitim, sağlık, demokrasi, adalet!

Bu altı şeyi azıcık da sağdan soldan süsleyip sağlayın; ortalık güllüktür, gülistanlıktır!

Ama bunu sağlamak zor değil mi?

Doğru be; çok zor!

Biz en iyisi bunları sağlamak yerine, bol bol silah alalım, bomba alalım, ne olur ne olmaz, yine bir birimize sıkarız bir gün!

Ve haliyle, Kıbrıs Adası da yaşanmazlığını sürdürüverir!

-*-*-

Haaaa, ikiye bölünmüş Ada’da, ekmek barınak, eğitim, sağlık, demokrasi ve adalet açısından daha yaşanmaz olan hangi yarısıdır?

Bu da günün sorusu olsun!

Ama bu soruya yanıt verirken, herkes elini pasaportuna koysun lütfen!

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Ve yine hatırlatmakta fayda var; “Bir zamanlar Kıbrıs”, sadece 1963 Aralık ayı ile 1974 Temmuz ayı arasındaki Kıbrıs mıydı?

-*-*-

Gelin, bu yazıyı yazdığım yerden bahsedeyim sizlere…

Lefke’nin eski Karadağ’ından; Aplıç’ından, Karşıyaka’sından isterseniz…

Veya Karadağ’ından ya da merkezinden…

-*-*-

Pırıl pırıl bir yer…

Osmanlı’dan kalma konaklarıyla, şarıl şarıl akan dereleriyle, hiç durmayan su yollarıyla, on bine ulaşan nüfusuyla, tüm bölgenin merkezi olmasıyla, portakalıyla, limanıyla, madeniyle ve eşsiz tarihiyle…

Türk, Rum, Ermeni ahalisiyle…

Amerikalı – İngiliz – Günay Afrikalı mühendisleriyle…

-*-*-

Nereye kadar?

Milliyetçiliğe kadar!

Sonrası, “dağılın!”…

Dağıldık!

-*-*-

1974 sonrası Lefke’ye bakar mısınız?

Üniversite olmasa, Lefke’de yaşam 50, bilemediniz 60 narenciye bahçesi sahibinin beş – on bin TL yılda kazanmak için uğraşısıyla geçecek!

Bu mudur başarı?

“Bir zamanlar Lefke” mi daha “yaşanır”dı, yoksa “şimdiki Lefke” mi?

Tartışalım isterseniz!

-*-*-

Haaa elbette maden çok önemliydi ve 1974’te Amerikalı şirketin hastirip gitmesi ciddi anlamda olumsuz etkilemiş olabilir ama görkemli bir merkezi, ne olursa olsun, gariban bir köye dönüştürmek de başarı sayılmamalı!

-*-*-

Efendim kesinlikle ayrı ve egemen devletimiz olmalı!

Bu mudur söylediğiniz?

O zaman, o ayrı devlette yaşayan insanları mutlu edin!

Edemiyorsunuz da!

Etseniz, neden tümünüz dahil başka ülkenin pasaportu ile yaşar?

Etseniz, neden tüm sendikalar ağlar?

Etseniz, mesela aklıma gelen ilk soruyu sorayım; “aşı satın almaz mıydınız?”

Aşı satın alabilecek paranızın olmamasını bıraktım; aşı satın alabilecek “rüştünüz” yok!

Reşit değilsiniz!

-*-*-

Bir zamanlar Kıbrıs, evet kan akan, kötü bir Kıbrıs’tı!

Derdimiz, “o zamanlar”ı bir daha yaşatmamak olmalı!

Ama ne yazık ki Kuzey’den de Güney’den de baktığımızda, öyle bir derdimiz yok gibi duruyor!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu