DünyaKıbrısManşetSiyaset

AB ile kavga BM ile çatışma yalnızlaşıyoruz

BMGK’ in 5 daimi üye  ülkesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) kurum olarak da, ayrı ayrı da kınama yayınlayarak tepki gösterdiler. Aynı şekilde AB tepkisini uyarmak suretiyle gösterirken  gerekirse yaptırımlar uygulayacağını belirtti

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Almanya, Rusya, İngiltere, Fransa, ABD… ve daha birçok ülke direkt olarak  Maraş için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs otoritesi tarafından yapılanları kınadı…

Tek taraflı bir politikanın akıbetinin bu olacağı da zaten belliydi. Nitekim  Kıbrıslı Türkleri bütün telkinlere, uyarılara rağmen bile bile göz göre göre, uluslararası toplumun karşısına hedef olarak koyan, uluslararası hukuk karşısında mahkum olmalarına aldırış etmeyen,

yaptırımlar ile karşı karşıya bırakmak ve saygınlığını sorgulatmak elbette bir cumhurbaşkanının  asla yapmaması gereken bir tavır iken; bunların olmasını sağlayan kararların alınmasını ve açıklanmasını adeta çocuksu bir tavırla izleyen bir Cumhurbaşkanımız ve hiçbir şeyden haberi olmayan bir azınlık hükümetimiz var. Bağımsızlık naraları attıkları zaman mangalda kül bırakmayan ancak tüm yetki ve iradeyi teslim eden, Kıbrıslı Türklerin, ne Güney Kıbrıs ile ilişkisinde ne de Türkiye ile süregelen ilişki biçiminde eşit statüde bir özne olmasını kabul etmeyen,  Kıbrıslı Türklerin kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir demokratik ve ekonomik yapıyı egemenlikten ve bağımsızlıktan saymayan, Soğuk savaş döneminden kalma yaklaşımlarla kendileri gibi düşünmeyenleri (Rumcular, hainler) yaftasını basarak birilerine yaranmak ve iyi görünmek gayretinde olan  ancak halkını bölen, ötekileştiren bir anlayışla karşı karşıyayız. Aynı anlayış maalesef bir taraftan da uluslararası ilişkileri bertaraf etme gayreti içine girdi.

BM’yi AB’yi sürekli kınayan çatışan fakat diğer yandan da KKTC’yi tanıtacağız iddiası ile yola çıkıp BM ile AB ile kavga etmeyi seçen bir zihniyetin bu tanıtma işini nasıl başaracağını da doğrusu anlamış değilim.

Böyle bir ikilem içinde kalan BM’nin aldığı kararları tanımayacağını söyleyen uluslararası toplum ile çatışan bir politikanın varlığında kimseye bir şey tanıtılamayacağını dahi anlamaktan yoksundurlar!

Kaldı ki BM onayı olmadan, BM nezdinde sürekli itibar kaybeden, alınan kararlara ters düşen bir görüntü içinde şu an Kıbrıs’ın Kuzeyi..

Bundan da anlıyoruz ki bu anlayışın

amacı ayrı devlet ve bu devleti tanıtma değildir.

Bir tarafta Maraş’ın özel mülk sahibi Rumlara geri iadesini emreden AİHM kararları var.

Bunlar uluslararası hukuk nezdinde bağlayıcılığı olan kararlardır.

Ve bu kararlara uyacağız der gibi görünen bir siyasi otorite mevcut!

Diğer tarafta ise bakıyorum 2005 yılında  Mağusa Kaza Mahkemesi’nce verilen ve Yüksek Mahkemece onanan kararın geçerli olduğunu yani Maraş’ın tamamen Evkaf’a ait olup, hak iddiasında bulunanların ancak Evkaf’a başvuru ve kira sözleşmesi karşılığında hakkına karar verilebileceğini iddia eden Vakıflar Genel Müdürü var! Öte yandan Güneyde malı kalanlara çağrı yapan ve puanlarını ilgili devlet kurumuna ibraz edip Maraş’ta mal edinmek için müracaatta bulunulmasını tavsiye eden bir Cumhurbaşkanı.

Bir diğer tarafta Maraş’ın KKTC toprağı olduğunu uluslararası toplumun bunu kabul etmesi gerektiğini söyleyen UBP Genel Sekreteri Mağusa Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu’ nun açıklamaları var. Hatta daha da fazlası mevcut.

Nitekim TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki yatırımcılara hitaben isteyenlerin Maraş’ta mülk edinebileceği (satın alabileceği) bunun için herhangi bir engel olmadığını söylüyor.

Şimdi bütün bu söylemlere baktığım zaman açıkçası bu kadar tezat bir görüntü içinde  bu iş nasıl olacak diye merak ediyorum.

Hem AİHM’in Maraş ile ilgili aldığı kararlara atıfta bulunuluyor, hem Maraş’taki mal/mülkler için  sahip aranıyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

Sizce uluslararası toplum buna ikna olur mu?

Elbette olmaz.

Nitekim olmuyor.

BMGK’ in 5 daimi üye  ülkesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) kurum olarak da, ayrı ayrı da kınama yayınlayarak tepki gösterdiler. Aynı şekilde AB tepkisini uyarmak suretiyle gösterirken  gerekirse yaptırımlar uygulayacağını belirtti.

Kısacası garantör Türkiye destekli Maraş açılımı uluslararası camia nezdinde şu ana kadar olumlu bir karşılık bulmadı. Hatta Kıbrıs Türk otoritesinin Maraş’ın insanlığa kazandırılması yönündeki iddiası da itibar görmedi.

Peki neden?

Çünkü söylemlerle iddia edilen açılım örtüşmüyor. Dünya bunu izliyor, görüyor ve gerçekten ne yapılmak istendiğinin farkında oluyor. Haliyle bu yaklaşımları doğru bulmuyor, samimi görmüyor ve en önemlisi güvenmiyor.

Hal böyle iken, ısrarla izlenen bu tek taraflı politika sayesinde bugün  BM ile çatışmalı, AB ile kavgalı bir duruma düştük.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu