Birkaç yazı önce “Futbol asla sadece futbol veya oyun değildir” adlı bir deyişi aktarmıştık. İşte, bu durum giderek daha da tavan yapmakta.
Futbol dünyasındaki mevcut sisteme karşın diklenmek ve futbolun özüne dokunmadan alternatif eğlence aracı veya şölen yaratmak çok büyük bir mesele oldu mâlumunuz üzere.
‘Ne kadar ekmek, o kadar köfte’ ekseninde dönen bir dünyada yaşıyoruz. E artık Limasol’daki yurdum maymunu bile “ne kadar fıstık atarsan, o kadar oynarım” der haklı olarak.
‘Her ne pahasına olursa olsun egemen olmalıyım’ merkezli bir düşünce hâkim artık bildik. Müşterek bahisçiler bir yandan, TV yayımcı kuruluşları ise diğer bir taraftan futbola kızarmış ekmek arası eriyen kaşar peyniri muamelesi yapmaya devam ediyorlar. Onlar da haklı. Ortalama her yıl dört milyar insanın direkt ilgilendiği birinci sektör olan futbol ve onun efendileri; bırakın futbolun kimyasını bozmayı, hâlihazırda taciz, tahriş hatta ve hatta tecavüz işlemini sırasıyla işleme koydular bile.
Dünya futbol ekonomisi üzerine düzenli araştırmalar yapan Deloitte adlı denetim şirketi, 2019 yılı için ulaştığı verileri geçtiğimiz hafta açıkladı. Dünya futbolunun en zengin 20 kulübü 2012-13 sezonu gelirlerinde ‘%11 oranında büyüme kaydetmişler ki maalesef Covid-19 aldı götürdü.
UEFA geçmiş yıllarda transfer çılgınlığına “dur” demek için bir rapor hazırlamıştı. Finansal Fair-Play Sistemi adlı rapora göre UEFA; “Toplam gelirinden 45 milyon Euro fazla harcama yapan kulüpler, adlarına bakılmaksızın, tüm Avrupa Kupaları’ndan dışlanacaktır” diyor. “Savaş henüz kazanılmasa da, uzun vadede böyle bir perspektifin uygulaması mümkün görülüyor” diyen birçok futbol ekonomi uzmanı var. Bu yoldaki nâçizane görüşümüz FIFA ve UEFA bu görüşü hayata geçirebilmeleri için siyasi sorumluların ve ulusal hukukun desteğini almalı. Bu türde bir reformun getireceği en büyük kazanç, Avrupa Birliği Süper Ligi projesiyle varlıkları tehdit altına giren ulusal liglerin varlığını da devam ettirecektir. Aksinde ulusal ligler out, Avrupa Birliği Süper Ligi in.
