KıbrısManşetSiyaset

Bize ait olmayan ajandalar..

Cenevre sonrası gerek Türkiye'deki AKP iktidarına, gerekse Kıbrıs Türk liderliğinin tavrına bakıldığı zaman ilk anladığımız şey, Cenevre'ye anlaşamamak üzere gidildiğidir

Cenevre sonrası gerek Türkiye’deki AKP iktidarına, gerekse Kıbrıs Türk liderliğinin tavrına bakıldığı zaman ilk anladığımız şey, Cenevre’ye anlaşamamak üzere gidildiğidir.

Hoş diğer yandan Rum liderliğinin de Cenevre’de bu yönde bir çaba ortaya koymayacağını zaten biliyorduk. Ha keza BM’nin ve  garantörlerin de mevcut durumu idare etmek anlamına gelen yaklaşımlar içinde olacağını tahmin edebiliyorduk..

Nitekim hiçbirisinde yanılmadık..

Hal böyle olunca müzakere zemini de ortaya çıkmadı.

Taraflar mevcut pozisyonlarını bir müddet daha korumaya özen gösterdi..

Peki burada kaybeden kim oldu?

Elbette tereddütsüz Kıbrıslı Türkler..

Zira bir kazanıma dönüştürebileceğimiz BM kontrolünde Maraş’ın ve Ercan’ın, AB denetiminde ise Mağusa Limanı’nın açılması konusunu müzakere etmeye değer bulmadılar. Ambargoların bu şekilde kaldırılması ve bizlerin de dünya ile bütünleşmesinin önünü açmaktan rahatsız oldular..

Ve kaybeden biz olduk!

Sorunun bir tarafı olan Rum liderliği Cenevre’ye uluslararası alanda tanınmışlığı olan bir devleti temsilen geldi, ve aynı statüde oradan ayrıldı. Hiçbir kaybı olmadan..

Peki ya  sorunun diğer tarafı olan  Kıbrıs Türk liderliği ne yaptı?

Uluslararası alanda tanınmamış bir toplumu temsilen Cenevre’ye geldi, burada Türkiye’nin bir alt yönetimi olduğu algısını tereddütte yer vermeyecek şekilde güçlendirdi ve dünyadan daha da soyutlanarak Kıbrıs’a birçok belirsizlikle geri döndü..

Bu yetmezmiş gibi şimdi de uluslararası camia ile Kıbrıslı Türklerin arasında kalan son köprüleri yıkmak için de çaba içine girdiler.

Garantörler ise  haliyle kendi gündemlerine döndüler.

Böyle bir durumu Kuzey Kıbrıs adına  başarı diye sunmak mümkün mü?

Hayır değil!

Başarı olması için toplumun fayda sağlaması gerekir.

Ortada böyle fayda sağlayacak bir durum yok.

Dolayısıyla burada herhangi bir kazanım söz konusu değildir.

O halde günlerdir, istediğimiz oldu, şöyle başardık, böyle başardık diyen başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve diğer iktidar mensuplarının bu tavrı nedir?

Çok net ki, toplumsal beklentilerin dışında Türkiye’deki AKP iktidarının kendi iç ve dış siyasetinde  kurguladığı ajandaya harfiyen riayet etmiş olmaları onlara göre bir başarıdır.

Zira Cenevre’de adına yeni Türk siyaseti deyip gayri resmi toplantıda masaya koydukları çözüm odaklı bir zemin arayışı değildi.

Bilakis masayı devirmeye yönelik bir girişimdi.

Lakin BM Genel Sekreteri bunu fark etti ve masanın devrilmesine izin vermedi. Şimdi gidin pozisyonlarınızı bir kez daha gözden geçirin 2 ay sonra yeniden bir araya geleceğiz diyerek  “Kıbrıslılar adada huzur ve refah içinde yaşayacakları bir çözümü hak ediyorlar” ifadeleriyle vurguladı..

Dolayısıyla Cenevre’de zemin arayışı gayri resmi toplantıda bir neticeye ulaştırılamadı.

BM başarısız oldu.

Taraflar Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler başarısız oldu.

Garantörler İngiltere,Türkiye ve Yunanistan başarısız oldu.

Ve maalesef bütün bunlar da uluslararası camianın gözleri önünde hayat buldu…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu