KıbrısManşetSiyaset

Bu düzen devam ettikten sonra

Hiçbir bedel ödemeden hak etmeyen birtakım insanların hak etmedikleri yerlere geldiği, hak, hukuk  ve adalet duygusunun yok olduğu, yolsuzluğun ve yozlaşmanın itibar gördüğü bu toplumda, bu düzeni yaratan ve bu düzenden nemalanan insanlar arasında zengin olan da aslında mutsuzdur

KKTC kurulalı 38 yıl oldu.

Bu süre içinde 29 hükümet kuruldu, bozuldu!

Düz hesap 38 yılda 29 hükümet..

Bu ne demek?

İstikrarsız bir siyaset, istikrarsız bir yapı, sürdürülemez bir sistem demek.

Şimdi ise hükümet ne olacak? Kim hükümeti kuracak diye kafa yormamızı bekliyorlar..

Açıkçası kendi adıma belirteyim bu zerre kadar umurumda değil.

Nasılsa bir hükümet kurduracaklar.

Bunu dert etmeye gerek yok.

Dert etmemiz gereken şey, bu ülkede hangi düzeyde olursa olsun insanlar mutsuz, umutsuz ve motivasyonsuz.

Kimse önünü göremiyor.

Kimse geleceğe umutla bakamıyor.

Peki bu neden böyle?

Neden insanlar mutsuz, umutsuz?

Var mı bu sorunun cevabı.

Toplum Bilimciler, Psikologlar, Sosyal Bilimciler ne diyor bu duruma, bunu nasıl izah ediyorlar?

Var mı bu konuda herhangi bir çalışmaları, araştırmaları?

Bugüne kadar ben rastlamadım.

Rastlayan varsa da lütfen paylaşsın.

Dolayısıyla kim hükümet kurmuş, kim kurmamış, hangi parti iktidara gelmiş, kim bakan olmuş, kim milletvekili seçilmiş hiçbir önemi yok..

Zira düzen aynı. Ve biz toplum olarak bu düzenin omuzlarımıza bıraktığı yükü kaldıramıyoruz. Bu bozuk ve umut vaat etmeyen düzenin bedeli küçük bir kesim haricinde istisnasız hepimize çok çok pahalıya mal oluyor.

Bu bedel elbette sadece maddi bir gider değildir. Bunun maneviyatla ilgili ağır bir yükü de vardır omuzlarımızda.

Nitekim ülkede siyasallaşmanın , takım tutar gibi parti tutmanın, partizanlığın, yolsuzluğun, insan kayırmanın , yozlaşmanın, bedelsiz bir şeylere ulaşmanı, hak etmeden makam sahibi olmanın, rüşvetin vs. bedeli, sadece bu işlerden bire bir menfaat sağlayan kişilere sağlanmış olan olanakların maliyeti ile elbette ölçüleme!  Eğer 7’den 70’e bütün bunların, yeterince idraki içinde olmasak da, bu durum hepimiz için korkunç bir maliyeti beraberinde getirmektedir. Bu maliyetin boyutu rakamsal olarak ölçülebilecek bir maliyet de değildir…

Böyle bir düzende yaşamanın bedelini kaldıracak gücümüz kalmadı artık!

Kaldı ki bu düzen bizleri aslında olduğumuzdan çok daha fakir, çok daha muhtaç çok daha sağlıksız bir ruh haline sürüklemektedir. Oysa ki bugün yeryüzünde bizim pozisyonumuzdan  çok daha aşağıda olan fakat buna rağmen bizden çok daha huzurlu toplumlar olduğunu biliyoruz.

Hiçbir bedel ödemeden hak etmeyen birtakım insanların hak etmedikleri yerlere geldiği, hak, hukuk  ve adalet duygusunun yok olduğu, yolsuzluğun ve yozlaşmanın itibar gördüğü bu toplumda, bu düzeni yaratan ve bu düzenden nemalanan insanlar arasında zengin olan da aslında mutsuzdur. Zira hiç düşünmesek de, farkında olmasak da bizim gibi küçük ve insan ilişkilerinin yakın olduğu toplumlar, ancak hep birlikte bir refah düzeyi tesis ederek hep birlikte mutlu ve hep birlikte sağlıklı adımlar atabilirler.

Ve fakat biz toplum olarak ortak paydaları öne çıkarıp bu birlikteliği bugüne kadar sağlayamadık.

Bundan mütevellit devletin en üst düzey idarecilerden tutun da toplumun her kademesinden insanlara baktığınız zaman hep bir tatminsizlik, hep bir huzursuzluk, hep bir ciddiyetsizlik, hep bir yalan ve hayal aleminde yaşama, her türlü sorun karşısında hep başkalarını sorumlu görme, sorumluluk üstlenmeden kaçınma ve gerçekleri inkar etme durumu söz konusudur…

Nitekim bu sürdürülebilir olmayan düzen içinde  yaşadığımız coğrafyada sıradışı bir yozlaşma, dünyanın başka ülkelerinde asla doğru kabul edilmeyen eylemler ve mümkün olmayan şeyler olabiliyor…

Yaşadığımız düzende, ya da yaşamak zorunda bırakıldığımız düzen içinde kamu kaynakları kişisel ve partisel menfaatler için kullanıldığında halkın yararına kullanma fırsatı kaçırılmaktadır… Hal böyle olunca halk fakirleşirken her seçimde tekrar tekrar oy verdiğimiz bir grup siyasetçi  ve onun çevresindeki çıkar grupları, iş adamları, yeteneksiz insanlar zenginleşmektedirler..

İşte tam da bu yüzden her seçimde dönüp dolaşıp karşımızda aynı adaylar, yüzsüzce, hadsizce  aday listelerinde yer almaktadırlar. Nitekim bu düzeni muhafaza etmek için düzenin korumacılığını üstlenen siyasetçiler, bu düzen devam etsin, yapılan yolsuzlukların, çiğnenen yasaların hesabı sorulmasın, rant kaynakları olan bakanlıklar başka partilere kaptırılmasın diye etrafındaki mafyalara, çeşitli “iş çevrelerine” daha fazla rant sağlamakta ve seçmenlerine daha fazla menfaat sağlamaktadırlar. Bugün birçok siyasi partinin ve siyasetçinin yaptığı aslında siyaset bilimini iyileştirmek değil, bu şekilde kendi aralarında menfaat paylaşımından ibrettir.. Böyle bir ahvalde yaratılan düzen içinde kaçınılmaz olarak yasaların meşruiyeti azalmakta, başı boşluk alıp başını gitmekte, insanların hayata dair  motivasyonu ve verimliliği yok olmakta ve toplumsal huzur ortadan kalkmakta ve bütün bunların sonucu olarak, toplumun büyük bir çoğunluğunun devlete ve kurumlarına olan inanç kaybolmaktadır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu