GenelKıbrısManşetSiyasetToplum

Bu tehlike dün başlamadı

Kıbrıs'ın kuzey yarısında yaratılan konjonktür ve kurgulanan düzen siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yapının da zarar görmesiyle birlikte toplumsal motivasyonu zayıfladı

Bu tehlike dün başlamadı. Hatta uzun süredir de anlayabilen için tehlikeyi gösteren belirtiler vardı. Bu tehlikenin varlığını sadece Kıbrıs sorun ekseninde ele almak doğru değil, nitekim Kıbrıs’ın kuzey yarısında yaratılan konjonktür ve kurgulanan düzen siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yapının da zarar görmesiyle birlikte toplumsal motivasyonu zayıfladı.

Ha elbette içinden geçmeye çalıştığımız süreç ve bu süreçte karşımızda duran açmazların ‘ana’ kaynağının Kıbrıs sorunu veya siyasi çözümsüzlük olduğunu kanıksamak durumundayız. Dolayısıyla bu gidişatın seyrinde Kıbrıs sorununu yok saymanın gerçekçi bir bakış açısı olmadığını hepimiz idrak edebilecek tecrübelere sahibiz. Nitekim bugün bu sorunun beraberinde getirdiği toprak ve mülkiyet konusu çok açık ki Kıbrıs’ın kuzey tarafında Rum mallarını alıp satma organizasyonları içinde ticari faaliyet gösteren herkes bu vakitten sonra risk altındadır. Dolayısıyla Avukat Akan Kürşat’ın İtalya’da tutuklanması ve akabindeki yargı sürecini dikkatli bir şekilde izleyip ortaya çıkacak sonuçlarla ilgili olarak da hukuki dayanaklar üzerinde kafa yormamız gereken bir sürece giriyoruz.  Kaldı ki bugün yaşananlara baktığımız zaman Kıbrıs sorununu yok saysak ve gerçek ayrı bir devlet kurgusu içinde yapılması gerekenleri bir tamam yerine getirmiş olsak da bu coğrafyada çözümsüzlüğün yaşamlarımıza olan etkisinden hiçbir zaman kurtulmak mümkün değildir. Ve fakat her şeye rağmen de, mevcut yapı içinde dahi tamamen insan odaklı, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına dayalı politika ve faaliyetlerle bunları özümseyen bir anlayış içinde yönetilmenin toplumsal fayda sağlayacağını göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz… Ve fakat maalesef

Bugün ülkeyi yöneten mevcut siyasi anlayışın demokrasi yoksunluğunu ve hukuk dışılığı benimseyerek insan odaklı yönetim anlayışından ödün vererek hakkaniyetle yaşamayı beklemek gerçekçi değildir. İşte tam bu noktada bugün içinde bulunduğumuz kördüğüm daha da dolanıyor. Çünkü öyle bir dünya yok, öyle bir yaşam mümkün değil! Çatışma ve tezatlar içinde ne insanlık ne hakkaniyet aranır. Görece olarak güçlü olan gelir, size kendi doğrusunu dayatır, yaşam alanınız kısıtlanır ve her geçen gün bunun dozunu artırarak yaşam alanlarınıza pranga vurur.

Bugün etnik ve milliyetçi zeminde düşünmeye ve hareket etmeye devam eden bu anlayışla bizleri bekleyen tehlikenin farkında olduğumuzu söyleyemem, zira değiliz. Dolayısıyla karşı karşıya olduğumuz ve daha nicesinin sırada beklediği sorunlar katlanarak devam edeceğini de idrak etmek durumundayız.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu