Çavuşoğlu: Her türlü yaptırım, karşı etki yaratır
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Birliği’nde (AB) Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine yönelik yaptırımların gündeme gelmesine tepki göstererek, “Her türlü yaptırım, karşı etki yaratır ve haklarımızı, Kıbrıslı Türklerin haklarını koruma yönündeki kararlılığımızı güçlendirmekten başka etki göstermez.” ifadesini kullandı
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Birliği’nde (AB) Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine yönelik yaptırımların gündeme gelmesine tepki göstererek, “Her türlü yaptırım, karşı etki yaratır ve haklarımızı, Kıbrıslı Türklerin haklarını koruma yönündeki kararlılığımızı güçlendirmekten başka etki göstermez.” ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu, İtalya’nın önde gelen gazetelerinden La Stampa’da, “AB, bize yaptırım uygulamaya cüret etmesin. Türkiye, çıkarlarını savunacak” başlığıyla yayımlanan bir demeç verdi.
Brüksel’deki AB Liderler Zirvesi’nde Türkiye’ye yönelik yaptırımların gündeme gelmesine ilişkin Çavuşoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Her türlü yaptırım, karşı etki yaratır ve haklarımızı, Kıbrıslı Türklerin haklarını koruma yönündeki kararlılığımızı güçlendirmekten başka etki göstermez. Türkiye, Doğu Akdeniz’de deniz sınırları konusunda maksimalist iddialar dayatmaya yönelik girişimler karşısında sadece kendi haklarını ve Kıbrıslı Türklerin menfaatlerini korudu. İlişkilerimizi normalleştirmek elzemdir ve bunu yapmanın tek yolu; bazı AB üyelerinin maksimalist taleplerini, Türkiye-AB ilişkilerinden ayırmaktır.”
Çavuşoğlu, Rusya’nın Türkiye ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında ara buluculuk teklif etmesine ilişkin “Rusya, ancak tarafsız olursa Ada’daki iki taraf arasında ara buluculuk rolünü çok iyi şekilde üstlenebilir.” yorumunda bulundu.
Rusya ile ilişkiler konusuna da değinen Çavuşoğlu, “Rusya bizim komşumuz ve kesinlikle bölgemizin önemli bir aktörü. Mümkün olduğunca iş birliği yapar, gerektiğinde ise pozisyonumuzu koruruz.” ifadesini kullandı.
“SALDIRGAN İLE KURBANI AYIRMALIYIZ”
Çavuşoğlu, “Türkiye’nin Azerbaycan’a yönelik desteğinin Ermenistan ile zaten hassas olan ilişkileri daha da zayıflattığını düşünmüyor musunuz” şeklindeki soru üzerine, şunları kaydetti:
“Eğer Ermenistan ile bizim ilişkilerimiz hassas ise bunun temel nedeni, Ermenistan’ın bölgede saldırgan bir yol seçmiş olmasından ve aynı zamanda yapıcı ve sorumlu bir ortak olma kabiliyetine sahip bir politika izleyememesindendir. Biz, burada saldırgan ile kurbanı ayırmalıyız.
Düşmanlıkların derhal durdurulmasına yönelik yüzeysel talepler ve kalıcı bir ateşkes, bu sefer faydalı olmayacak. Nihayetinde, Ermenistan ile ilişkilerimiz belirsizse, bu bizim seçimimiz değil. Elbette, eğer Ermenistan bölgede barış için yapıcı ve sorumlu bir ortak olmayı seçerse, bundan Azerbaycan’ın da kazanacağı çok şey olacaktır.”
LİBYA KONUSU
Çavuşoğlu, Türkiye ile Fransa arasındaki Libya konusundaki temel uyuşmazlığın, Libya’da Trablus’taki meşru hükümeti uzaklaştırmak için askeri bir saldırı başlatan darbeci General Halife Hafter’e olan yaklaşımdan kaynaklandığını ifade etti.
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2259 sayılı kararı uyarınca Libya’da uluslararası alanda tanınan hükümeti, onların da talebi üzerine desteklediğini hatırlatan Çavuşoğlu, “Ne yazık ki Fransa, muhatap olarak gayrimeşru grupları seçmiştir, ancak bu tür bir desteği keserse daha fazla yapıcı rol oynayabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın ayrılığı sonrasında Başbakan Yardımcısı Ahmed Muaytik’in geçiş sürecini idare etmede doğru kişi olup olmayacağı sorusuna, “Başbakan Serrac, ekim sonunda istifa edip, görevlerini yeni yürütme organını belirleyecek olan Siyasi Diyalog Forumu’na devretme niyetini açıkladı. Bu, takdir edilecek bir fedakârlık. Ancak yeni yürütme organının yapılandırılmasına karar vermek artık Libyalıların elinde.” yanıtını verdi.
BAE İLE İSRAİL ARASINDAKİ NORMALLEŞME ANLAŞMASI
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine ilişkin anlaşmanın sorulması üzerine Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“İsrail ile uzun yıllardır diplomatik ilişkileri olan Türkiye, İsrail’in diğer ülkelerle normalleşme süreçlerine itiraz etmiyor. Ancak BAE’nin İsrail ile normalleşme anlaşması, Türkiye’nin itibarlı üyesi olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından onaylanan 2002 Arap Barış Girişimi’nin hükümlerine aykırı idi. Mevcut durumda BAE-İsrail anlaşmasının, ortak Arap pozisyonunu engelleyeceğine, iki devletli çözümü baltalayacağına ve Filistin’in İsrail’e karşı müzakere tutumunu daha da aşındıracağına inanıyoruz. Ve bu aynı zamanda, İsrail’i yasa dışı eylemlerine devam etmeye ve Filistin topraklarının işgalini sürdürme hususunda cesaretlendirecek.”
ABD’NİN ORTA DOĞU POLİTİKASI
ABD’nin Orta Doğu’da izlediği politikaya da değinen Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Siyasi bağlantısından bağımsız olarak mevcut ABD yönetiminin, İsrail-Filistin çatışmasının çözüme kavuşması için belirlenen uluslararası hukuka ve parametrelere saygı göstermesini bekliyoruz. Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) mali yardımı kesme, Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) Washington’daki ofisini kapatma, İsrail’in Golan Tepelerindeki egemenliğini tanıma gibi kararları doğrultusunda ABD, Filistin tarafında sadık bir ara bulucu olarak görülmüyor.”
Çavuşoğlu, ABD’nin geçmişte Irak’ta yanlış politikalar izlediğini vurgulayarak, “Şüphesiz ki; istikrarlı ve güvenli bir Irak, uluslararası ekonomik ve siyasi yardımla elde edilebilir ve ABD, burada önemli bir rol oynayabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
AB’nin “cezaevinde yaptığı açlık grevi sırasında hayatını kaybeden Ebru Timtik’in ölümü nedeniyle insan haklarının ihlal edildiği” yönündeki eleştirilerinin sorulması üzerine Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“Ebru Timtik, Mart 2019’da silahlı terör örgütü DHKP/C’ye üye olmaktan suçlu bulunarak 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kendisi ölümüne de yol açan açlık grevini başlattı ve her türlü tıbbi yardım talebini ve AİHM’nin ‘açlık grevini durdurma’ çağrısını geri çevirdi.
Mahkemenin kararına katılmadığınızda, buna itiraz edersiniz, açlık grevine gitmezsiniz. Bir de Türkiye’de canlı bir medya ve aktif bir muhalefet var. İfade özgürlüğü dahil uluslararası standartlara uygun hak ve özgürlüklerden yararlanıyorlar. Ancak hiçbir meslek, cezai soruşturmalara karşı kalkan olarak kullanılamaz. Yasalar önünde herkes sorumludur.”