KıbrısManşetSiyaset

Çok bozulduk çooook!

Dolandırıcılar, hırsızlar, köpeklere tecavüz edenler, uyuşturucu satıcıları, rüşvet ve hamasete dayalı siyaset iç içe girmiş durumda!

Herkes mi bozuldu?

“Evet dedi yaşlı adam, herkes bozuldu!”…

-*-*-

“Yaşlı adam” derken?

Evet, bir gazeteci, kesinlikle yaş ayrımcılığı yapmamalı!

“Yaşlı adam” ne demek?

-*-*-

Gazetecilik mesleğini yazmaya çalışıyoruz ya son günlerde!

Yaş ayrımcılığı yapmamanız gerekir!

Kimseye “yaşlı” deme hakkınız yok!

İsmi varsa yazarsınız, yaşını da belirtirsiniz…

Ama “yaşlı adam” veya “yaşlı kadın” yok artık!

-*-*-

Hatta, İngiltere’de LGBTI bireylerle ilgili bir vakıf geçenlerde devleti ve tüm kurumlarını uyarmış, “Anne” (Mother) kelimesinin yasaklanmasını istemiş!

Gerekçesi ne olursa olsun, “gelenekselci kurumlar” anında sert tepki göstermişler!

Siz gelin bu kelimeyi bu ülkede veya Türkiye’de yasaklayın!

Haaa bu arada ilgili vakıf, “anne” yerine, “Doğuran veli” (The parent who gave birth) gibi bir ifade kullanılmasını önermiş!

-*-*-

Neyse, yaşı 80’in üzerinde olan “dede”de kalmıştık; daha doğrusu O’ndan bahsediyorduk…

Geri dönelim…

Dede diyor ki; “… Herkes bozuldu!”…

-*-*-

Ve şu hikayeyi biraz da ballandıra ballandıra anlatıyor:

… Elye – Gaziveran bölgesinde bir üretici, çok uzun yıllar önce, İngiliz döneminde, yanlış hatırlamıyorsam, Kutrafa Polis İstasyonu’nda veya oralara yakın bir yerde görevli bir İngiliz subayına karpuz satmış…

Kutrafa, şu anda Güney Kıbrıs’ta, Lefkoşa – Trodos yolu üzerinde, Angolem’in hemen üst başındadır…

Bölgeyi bilenler; bahsettiğimiz karpuzcu ile İngiliz polis arasındaki mesafenin fazla olmadığını bilir.

-*-*-

Neye, karpuzların hepsi “kabak” çıkmış!

İngiliz subay, hiçbir şey söylememiş ama ahbabı olan bizim köylü ile günlerce konuşmamış; hatta selamı – sabahı bile kesmiş…

Köylü “n’abdık ayağam genne?” diye sormuş çevresindekilere…

“Git kendin sor” demişler.

Gitmiş!

 

-*-*-

İngiliz subay, tercüman aracılığı ile bizim köylüye, “… karpuzların kabak çıktı, beni kazıkladığını ve özür dilemen gerektiğini düşünüyorum” demiş!

Bizim köylü, “Amman gavollem, da sorry bardon bin bardon olan!” demiş…

Üç köfün karpuz doldurup İngiliz’e hediye etmek istemiş!

İngiliz, “kabul etmemiş!”…

-*-*-

Özür dilemek ve karpuz…

Özür dilemeyi kesinlikle unutmuş durumdayız!

Karpuz mu?

Ne tadı kaldı, ne rengi!

-*-*-

Atılan ilaçtan mı, kabaktan devşirme tohumdan mı bilemem ama kandıran kandırana; kaktıran kaktırana!

İnsan haliyle üzülüyor!

-*-*-

Daha çok para mı?

Yoksa kapitalizm mi?

Yoksa zaten kapitalizm, daha çok para uğruna her şeyi yapmak mı?

-*-*-

Bilemiyorum ama kanserojen tarım ilaçlarından da söz etmek istemiyorum doğrusu…

-*-*-

“Üretici, bir miktar bozuldu” iddiam; sakın üreten insanlarımızı kızdırmasın, üzmesin ama lütfen dikkat edelim…

-*-*-

Toplum bozuldu meselesi tartışıldığı zaman iki kişiyi hatırlarım…

Birincisi, emekli itfaiyeci Moralı Mercan kardeşim…

Öteki ise en eski taksicilerimizden Kemal Gözay…

-*-*-

Mercan, “… Bu toplum ne zaman bozuldu bilir misiniz?” diye sormuştu bir gün!

“Ne zaman?” diye soruya soruyla karşılık vermiştim!

Cevabı aynen şöyleydi:

“… Doktorlar hastalarını, öğretmenler de öğrencilerini müşteri görmeye başladıkları zaman”…

Elbette öyle olmayan öğretmenimiz de doktorumuz da çoktur ama Mercan’n bahsettikleri “ciddi çoğunluk”tur!

-*-*-

Sedat Peker’i dinledikçe, Anavatan’daki bazı iddialar ve Yavruvatan’daki kopya uygulamalar aklıma geliyor…

Tam bir çökmüşlük, kokuşmuşluk hali…

Corruption denen olayın zirvesi!

Ve KKTC’de tam kokuşmuşluk, tam çökmüşlük, tam kirlenme halinin “bayrakla, hamasi nutuklarla, sahte milliyetçilikle örtülmeye çalışılması”…

-*-*-

Her yerde, her alanda ortalık kokmuş durumdadır!

“Kokmuiluk” dedik de “gerçek anlamı” da aklıma geldi!

Çevremiz son derece pistir!

Çevre kirliliği de corruption kaynaklıdır.

-*-*-

Yine de Türkiye’de, Demirören Grup’a verilmiş 750 milyon Dolarlık kredi ve bu kredinin tek kuruşunun geri ödenmemesi iddiası, beni ciddi anlamda endişelendiriyor…

Bu grubun, KKTC’ye de sık sık bulaşmaya çalıştığını biliyoruz…

Bet olayında “tekel” olma sevdasını gayet iyi görmekteyiz…

-*-*-

Peki, hep böyle mi devam edeceğiz?

-*-*-

Bence bu şekilde devam etmemenin en birincil yolu, Kıbrıs sorununa, en kısa sürede, en doğru çözümü üretmekten geçer.

-*-*-

Gerçekten bozulduk…

Hiçbir şey eskisi gibi değil…

Taksici Kemal Gözay bir söyleşimizde, “… İngiliz döneminde traşsız, kravatsız tek bir şoför yoktu” demişti.

Hiç aklımdan çıkmaz…

-*-*-

Efendim “şekilcisin ve ayrımcılık yapıyorsun” mu diyeceksiniz?

Ne isterseniz söyleyin; hiç da kusura bakmayın ama “…şeklen bile bozulduk” canlarım benim!

-*-*-

Dolandırıcılar, hırsızlar, köpeklere tecavüz edenler, uyuşturucu satıcıları, rüşvet ve hamasete dayalı siyaset iç içe girmiş durumda!

Evet, çok bozulduk, çooook!

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu