Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Pandemi koşullarının yarattığı sıkıntılar bir taraftan, ekonomik kaygılar diğer taraftan, iç siyaset ve Kıbrıs sorunu derken toplumsal travmalara yelken açıyoruz.
Türkiye’nin iktidar partisi Adalet ve Kalkınma partisine yakınlığı ile bilinen yayın organlarından birinde Kıbrıs’ın Kuzeyi ile ilgili ilginç bir iddia daha ortaya atıldı.
Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay beraberinde kalabalık bir ekiple adaya gelerek bir dizi temaslarda bulundu. Burada yapılan açıklamalardan anlıyoruz ki, murat edilen KKTC’nin kalkınmasına yönelik bazı adımların hayata geçirilmesidir..
Bu kapsamda yapılan görüşmelerde bazı alanlarda anlaşmalar imzalandı.
Protokoller ortaya çıktı.
Daha önce de defalarca yazıp çizdim, katıldığım televizyon programlarında da üstüne basa basa vurguladım.
Türkiye ile 2 devlet düzeyinde çeşitli konularda yapılan karşılıklı işbirliği beni asla rahatsız etmez, Türkiye’nin kurumsal tecrübelerinden, hariciye tecrübesinden, ileri teknoloji imkanlarından katkı almak beni mutlu eder.
Lakin bunun dışında farklı maksatlara hizmet eden girişimler kimden gelirse gelsin, ada üzerindeki mevcudiyetimi yok sayacak, iradem dışında beni istemediğim noktalara taşıyacak ve tahakküm altına alacak her eylemin, icraatın da karşısındayım..
Maraş konusu elbette önemli bir açılımdır, lakin Maraş konusu aynı zamanda uluslararası hukuk kapsamı içinde yer alan bir konudur. Dolayısıyla Maraş üzerinde atılacak her adımın uluslararası hukuka uyumlu olarak atılması gerekir. Bunun aksine atılacak her adım Türkiye’yi de, Kuzey Kıbrıs’ı da çok zor bir durumda bırakır.
Bununla birlikte KKTC’nin tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerinin dünya çapında tanıtılması ve turizm potansiyelinin artırılması için tanıtım yapılmasına ve KKTC’nin ulaşım altyapısını güçlendirmek için Karayolu Master Planı’nın 2021-2030 yılları yeniden revize edilmesine karar verildi. Bu kapsamda ulaşım ağı yenilenecek, KKTC’nin her yerine duble yollar yapılacak. 322 kilometrelik köy yolunun yapım, bakım ve onarımı yapılacak. Enerji arz güvenliğinin sağlanması ve elektrik arzının, kesintisiz ve uygun maliyetli bir şekilde KKTC’ye sunulması için çalışılacak. Bu kapsamda en kısa sürede KKTC’ye iki mobil elektrik santrali kurulacak. Mevcut elektrik üretim tesislerinin bakım ve onarımları yapılacak vs..
Sizlerin de takdir edeceği gibi bu kapsamda yapılan her türlü girişimi kıymetli buluyorum.
Buraya kadar tamam..
Lakin KKTC’de sistem değişecek iması beni çok rahatsız etti.
Peki ne olacak mış sistem?
KKTC için öngörülen neymiş?
Söz konusu gazetenin bir köşe yazarının iddiasına göre
KKTC’ye Türkiye’deki gibi Başkanlık Sistemi ya da Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin getirilmesi düşünülüyor. Bunlar bir bir hayata geçirilirken, KKTC’nin tanınması için diğer yandan yoğun bir diplomasi trafiği yürütüleceği bilgisi de var iddialar arasında.
Yani aslında elle tutulan, gözle görülen somut bir şey ortada yok.
Ha proje olabilir, bunlar öngörülebilir.
Lakin KKTC’ de sistem değişikliğine gidilip gidilmeyeceğinin kararını Ankara mı verecek?
Ne münasebet.
Bunun kararını verecek olan Kıbrıs Türk Halkıdır.
Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin ortaya koyacağı irade ile, bu ya mümkün olur ya da olmaz.
Bunun aksi zaten her şekilde iradeye müdahale olarak kabul edilir.
Dolayısıyla KKTC’yi resmi olarak tanıyan tek ülke, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de garantörü olan Türkiye ile çeşitli işbirliklerinin yapılması başka bir şeydir, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına irade dışı kararlar üretmesi başka bir şeydir..
Umarım bu yönde bir çaba içine girilmez.