KıbrısManşetSiyasetToplum

Dingil koptu

Hani derler ya balık baṣtan kokar diye.. o halde bu  temizlik de baştan başlamalı!

Yolsuzluk, rüşvet, uyuşturucu, kara para, fuhuş ve daha birçok kötülükle anılır olan bir coğrafya olduk. Bu bozuk düzenin yarattığı sistemin çürümüş yapısını günde üç kez eleştiri yapanlar  bile bu sakat sistemin boşluklarından menfaat sağlar oldular; burda bir yaşam kurmak için sürüklenenlerse hırsızlığa, talana yönelmeye çoktan başladılar! Okulların, yolların, hastanelerin mevcut altyapısı yetmiyor nicedir. Gözünü bu coğrafya üzerinde açmış insanlar olarak  kimlik bunalımı yaşayıp birer birer ya adayı terk ediyorlar, ya çocuklarını başka coğrafyalara yönlendiriyorlar! Nereye kadar direniriz, ne kadar daha dayanırız bilinemez.  Ve fakat görünen tek şey kendi ülkemiz saydığımız bu topraklarda ülkeyi yönetenlerin dahi bilmediği bir nüfus var ve herkesin bildiği  gerçek bu kadar yoğun kalabalıklara bu ülkenin ne  altyapısı, ne imkanları yeterli değil…

Dolayısıyla bunu görmemek, duymamak, hissetmemek mümkün değil.. Yollara bakın, sokaklara bakın, okullara, hastanelere bakın yetmiyor.. Her gün gazetelerde okuyoruz rastgele yapılan polis kontrollerinde kaçak olarak ülkede tespit edilenlerin haberleri var. Ve fakat bunun yanında siyasi otoritenin dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar dağıttığı vatandaşlıklar var. Daha geçen gün Adli Yıl açılışında Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı ülkeyi yönetenlerin yüzüne bakarak  sormuştu, hesapsız kitapsız verilen bu vatandaşlıkların güttüğü kamu yararı ne diye!  Elbette buna cevap veren olmadı, hoş nasıl olsun…

Mevcut hapishane doldu taştı, yenisi yapıldı

O da tıklım tıklım dolu. Peki kimler dolduruyor bu hapishaneleri?

Sadece bunu sorgulamak ülkedeki kontrolsüz nüfusun ve çürümüşlükten öte artık pis kokuların ülkemin her yanını sardığı  boyutunu anlamaya yeter. Elbette burada vuku bulan suçu işleyen kadar o suçun işlenmesi için zemin oluşturan buna müsaitlik kazandıran bu zemini yaratanlar da en az o suçu işleyenler kadar sorumludurlar.

Reçete yolsuzluğu konusundaki soruşturmayı takip ederken doktor ve eczacıların muteber addedildiği bir dünyada işledikleri iddia edilen suçtan veya suçlardan dolayı elleri kelepçeli olarak mahkemeye çıkarıldıklarını görmek her şeyden önce bir insan olarak beni  üzüyor… Aynı şekilde bir kilo et çalan işçi baba için de, çalıştığı marketten 800 TL kıymetinde ürün çalan iṣçi kadınlar için de üzülmeliyiz, zira bu yaṣadıklarımız ülkedeki bozuk düzenin yarattığı kokuşmuşluğun göstergesidir..

Ve fakat adı şaibe ile anılan, tartışmalı birçok icraatı gün yüzüne çıkan, milyonlarca lira vergi affı adı altında bu ülkeyi çalan, çırpan doğmamış bebelerimizi borç altına sokan kişiler eliyle yönetilen bir ülkede yaşamak zorunda olduğumuz için de üzülmemiz gerekiyor! Hani derler ya balık baṣtan kokar diye.. o halde bu  temizlik de baştan başlamalı!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu