KıbrısManşetSiyaset

Doğrular yanlışlar

Bunu neresinden değerlendirirseniz değerlendirin, herkesin gözlerinin önünde demokratik süreçlerin görmezden gelindiği ve demokratik değerlerin yok sayıldığı bir süreç yaşandı.. Diyeceğim o ki bu sürecin önüne makul izahlar koyamaz ve bunu normal gösteremezsiniz

Kudret Hoca’nın siyaset yaşamında  belli hesaplarla kendince doğru ve fakat toplum tarafından yanlış değerlendirilen hatalar yaptığı sır değil. Özellikle de dörtlü koalisyon hükümetini bozması ve akabinde UBP ile koalisyon ortaklığına girmesi ve adeta bugünlerin önünü  açması bu hataların en büyüğü idi. Belli ki o dönem Sayın Kudret Özersay ile doğrularımızı, yanlışlarımızı farklı bakış açılarıyla değerlendiriyorduk. Hoş hala bana göre de o tercihi siyasi yaşamı boyunca yaptığı büyük bir hataydı.

Lakin bugün partisinin kararı uyarınca yaptığı iş büyük bir doğrudur.

En azından ben bunun doğru bir adım olduğuna inananlardanım.

Bu her şeyden önce vicdani ve onurlu bir davranıştır. Bugün Ünal Bey’in başbakan olarak belirlendiği hükümetin ortaya çıkış şeklinin yanlışlarla dolu bir zeminde hayat bulduğunu sanırım bilmeyen duymayan ve görmeyen kalmadı. Dolayısıyla normal olmayan lakin normal(mış) gibi bir algı yaratılarak olağanlaştırılmaya çalışılan bu hükümet  başından itibaren meşru dayanağını yitirmiştir.. Ha şimdi diyorlar ki her şey yasal çerçeve içinde gelişti, Sayın Cumhurbaşkanı yetkisi dahilinde hareket etti vs vs.. Allah aşkına vicdan sahibi, az biraz siyasi teamüllerden anlayan, ülkedeki siyasi havayı soluyabilen etik ve ahlaki değerlere bağlı aklı başında sağduyu sahibi herkes bu yaşananların normal bir seyirde gelişmediğini bilir.

Ben eminim yıllar sonra bu icratta pay sahibi olanlarda o dönem yaşananların olağan şeyler olmadığını itiraf edeceklerdir. Dolayısıyla bütün bu süreçte yaşananların makul bir zemini olmadığı gibi, Kıbrıs Türk Halkının iradesini de yansıtmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Bunu neresinden değerlendirirseniz değerlendirin, herkesin gözlerinin önünde demokratik süreçlerin görmezden gelindiği ve demokratik değerlerin yok sayıldığı bir süreç yaşandı.. Diyeceğim o ki bu sürecin önüne makul izahlar koyamaz ve bunu normal gösteremezsiniz.

Nitekim Halkın Partisi de bu duruma kayıtsız kalmadı, partinin yetkili organları bir karar üretti, partinin genel başkanı da örnek bir adım atarak partisinin aldığı bu karara ilk uyan oldu ve milletvekilliğinden istifa etti.

Lakin diğer iki milletvekili Sayın Ayşegül Baybars ve Sayın Jale Refik Rocers öyle anlaşılıyor ki parti kararına pek sıcak bakmadılar. Bu elbette Halkın Partisi ve her iki milletvekilinin de kendi tasarruflarında gelişen bir hadise.

Lakin burada yanlış olan bir şey var.

Nedir o?

Her iki milletvekilinin de sessizliği.

Ha parti kararına uyup uymamak elbette onlara kalmış bir şey.

Hoş istifa etmek zorunda da değiller, bu anlaşılabilir. Ve fakat hem seçmenlerine hem de genel olarak halka bir izah sorumlulukları vardır.

Zira milletin vekilleridir kendileri.

Böylesi önemli bir konuda öylece sessiz kalıp susarak zamana oynamak gibi bir lüksleri olmaz.  Dolayısıyla çıkıp iki kelam etmeleri gerekiyor. Çıkar derler ki parti kararına uygun olarak biz de istifa ediyoruz.

Ya da parti kararına rağmen şu şu gerekçelerden ötürü biz istifa etmiyoruz.

Sadece iki cümle kurarak bunu yapabilirler.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu