KıbrısManşetSiyaset

Doğu Akdeniz poker masasında KKTC!

KKTC’nin varlığını kabul ettiğimizi farzedersek; bu devlete dış siyasette ya da uluslararası ilişkilerde “güç” sağlayacak önemli bir stratejik pozisyonu olduğunu görürüz...

Dış politikanın “güçle” alakalı olduğu hep söylenir…

Ve tarihe göz gezdirin, dış politikaya sadece “çıkarlar” ve “gücün” yön verdiğini görürsünüz…

-*-*-

Ekonomisi zayıf, her açıdan dışa bağımlılığı yüksek ülkelerin uluslararası alanda “güçlü” ve “endamlı” olması mümkün değildir.

-*-*-

Coğrafyanız, yani bulunduğunuz bölgenin “stratejik” bir nokta olması; doğal kaynaklar açısından zengin olmak; ticari anlamda dominant pozisyon sağlamış olmak ve tabii ki “askeri gücünüz”; dış politikada ciddi avantajlar arasındadır.

-*-*-

KKTC’nin varlığını kabul ettiğimizi farzedersek; bu devlete dış siyasette ya da uluslararası ilişkilerde “güç” sağlayacak önemli bir stratejik pozisyonu olduğunu görürüz…

Ama bu “güç”, bazen pozitif, bazense negatif seyirde olabilir.

-*-*-

Mesela şu anda KKTC’nin veya “Kıbrıs Türk toplumunun” ya da “halkının” “stratejik gücü”, tam anlamıyla Türkiye’ye devredilmiştir…

Türkiye, bu gücü elinde çok önemli bir “dış siyaset kozu” olarak kullanmakta ya da kullanmaya çalışmaktadır.

-*-*-

Ve Türkiye’nin kullanmaya çalıştığı bu gücün karşısında, “Kıbrıs Cumhuriyeti” özelinde; Avrupa Birliği (AB) durmaktadır…

Bu AB de, dün sabahın çok erken saatlerinde, “Kıbrıs Adası” üzerindeki “dış siyaset oyunları” kapsamında, bir karar üretmiştir…

-*-*-

Nedir bu karar?

Bu karar, Türkiye’ye, Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma faaliyetleri nedeniyle aşamalı yaptırım uygulanmasını içermektedir…

Brüksel’de Perşembe günü başlayan AB liderler zirvesinde Türkiye’ye yaptırım konusunu da ele alan AB devlet ve hükümet başkanları, Cuma sabaha karşı yayımlanan sonuç bildirgesinde “yaptırım listesini genişletme ve Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerine katılan kişi ya da kuruluşların listeye eklenmesine” karar verdi.

-*-*-

Ankara’dan, “Doğu Akdeniz’de arama yapmaması” beklenmektedir açıkçası…

Ve Ankara eğer tutumunu değiştirmezse; Ocak’ta görevi alacak olan ABD Başkanı Jo Biden’a da danışılarak, “yaptırım” kararının dozajı yükseltilecek!

-*-*-

Bu nasıl bir şey olabilir?

Yorumunuza bağlı!

Ama bana göre, Türkiye’ye karşı alınan kararların sonucunda, “savaş dahil” her şey bulunmaktadır!!!

-*-*-

Haaa bu arada, AB liderleri ayrıca Kuzey Kıbrıs’ta Maraş bölgesinin tek taraflı olarak kısmen yaya trafiğine açılmasını da kınadı. Bildiride, Kıbrıs’ta çözüm için BM himayesinde müzakerelere bir an önce başlanması talep edildi…

-*-*-

AB liderleri ne diyor?

“… Ankara eğer tutumunu değişirse, ekonomik ve ticari ilişkiler geliştirilebilir”…

Yani işin bir yanında “savaş” tehdidine varan çılgınca açılım söz konusuyken, öte yanında ise “… Bak Ankara, bölgede senin değil, bizim borumuz öter, uslu olursan, seninle ticareti ve her türlü ekonomik ilişkiyi de geliştirebiliriz” deniliyor…

-*-*-

Uluslararası ilişkilerde “maharet”; bu veya benzeri krizlerden “en ciddi kazançlarla” çıkmaktır.

Yani çok iyi pazarlık yapmaktır…

Çok iyi blöf yapabilmektir…

Çok güçlü argümanlarla masaya oturabilmektir…

-*-*-

Avrupa ekseninde bunlar yaşanırken; Türkiye ile Azerbaycan’ın Türk ulusal dünkü gazetelerine yansıyan “büyük gövde gösterisi” de “bizi yakından ilgilendiren” büyük bir gövde gösterisidir…

Nasıl mı?

-*-*-

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, Recep Tayyip Erdoğan ve İlham Aliyev’in “savaş zaferi kutlaması”, Ermenistan’a, Ermenistan’ın en önemli Avrupalı hamisi olan Fransa’ya karşı bir “dil çıkarma”dır…

Ermenistan ve Fransa ile kelimenin tam anlamı ile “dalga geçilmektedir”…

Emin olun, koronavirüs ve ekonomik sıkıntılar olmamış olsaydı, Fransız dış siyaseti, Bakü’deki gövde gösterisi nedeniyle ciddi iç tartışmalar yaşayacaktı.

-*-*-

Peki biz?

Biz işin bu tarafının neresindeyiz?

-*-*-

Emin olun, Bakü’deki Erdoğan – Aliyev gösterisinin çok küçük bir bölümünde, Erdoğan’ın huzurunda, Aliyev ile Ersin Tatar, maskeli bir şekilde sağ ellerinin yumruklarını tokuşturabilseydi; “KKTC’deki tüm iki devletli çözüm yanlılarını”; koronavirüs tehlikesi ve riskine rağmen, saatlerce kucaklayıp, “helal olsun size” diyebilirdim.

-*-*-

Türkiye sizce böyle bir adım atmayı düşünmedi mi?

Bilemem!

Tahmin etmek de istemem!

-*-*-

Belki de Türkiye’den çok, Azerbaycan böyle bir şeyden rahatsız olurdu…

Gerçekten bu konuda “yorum yapmak” veya “tahmin yürütmek” doğru olmaz!

-*-*-

Ama en yakın bir dönemde, Azerbaycan – KKTC ilişkilerinde, “… milliyetçi iki devletli çözümcülerin ruhunu okşayacak” bazı gelişmeler olmazsa; AB de Türkiye’ye, “KKTC üzerinden baskılarını artırırsa”;  “iyi şeyler görmeyeceğiz” gibime geliyor…

-*-*-

Veya şöyle açıklayayım; “Azerbaycan, Libya, Pakistan falan ve de filan KKTC’yi tanıyacak” filmi, vizyona girmeden depoya kaldırılacak; raflarda tozlanacak…

Pazarlıklar Türkiye’ye Doğu Akdeniz’de daha çok doğal gaz hakkı, AB ile daha çok ticaret yönüne çekilirse de; “Kıbrıs’ta egemen eşit iki devlet içerecek bir çözüm modeli” de “poker masasındaki basit bir blöften öteye geçmemiş olacak”…

-*-*-

Biz ne mi yapacağız?

Yani Kıbrıs Türk toplumu bu durumda ne yapabilir?

Vallahi 1958’den hatta 1878’den beri ne yapıyorsa!!!

Maaşını alır, mangalını yakar, peşkirciği omzuna atar, gonyacığını çeker ve seyretmeye devam eder!

-*-*-

Başlık mı?

Doğu Akdeniz’de gerçek anlamıyla bir poker masası vardır ve Türkiye bu masanın esas oyuncularından biridir!

KKTC mi?

Masada yoktur!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu