KıbrısManşetSiyasetTürkiye

Dr. Küçük!

Doktor Küçük’e hakaret etmek, önce suçtur ama suç olmanın çok ötesinde, Kıbrıs Türk mücadele tarihini bilmemektir; hiç anlamamış olmaktır; cehaletin daniskasıdır…

Eleştirmek!

En büyük hak!

Eleştireceksiniz tabii ki!

Siyasete giren, eleştiriye alışık olacak!

-*-*-

Atatürk’ü de eleştireceksiniz!

Elbette tabu değildir!

Ama, hakaret ve küfür, eleştiri değildir!

-*-*-

Haaaa, Türkiye’de bir dönem, Atatürk’ü eleştirmek “yasak” seviyesindeydi…

Ama Atatürk de eleştirilebilirdir.

-*-*-

Doğu ile Batı medeniyetleri arasındaki en belirgin farklarından biri “eleştiri” kültürüdür.

Batı’da “eleştiri”, adeta olmazsa olmazdır!

Doğu’da ise “asla olmaz” sınıfındadır.

-*-*-

Türkiye’de 104 emekli amiralin büyük tartışma yaratan bildirisini okudum.

Bana fazla ağır gibi gelmedi!

Ama Türkiye’deki meslektaşlarımız veya siyasiler, “gece yarısı” yayınlanmış olmasına ve tabii ki “asker” kokusu içermesine bizim verdiğimiz tepkiden çok farklı açıyla yaklaştılar.

“Darbe çağrıştırdığını” yazanlar büyük çoğunlukta…

-*-*-

Bu ağır amiral abilerin siyasete girmeleri bence daha doğru olurdu.

Uzaktan “emir” yağdırmaları, “darbe havası yaratmaları” veya “ders veriyor endamında” hareket etmeler en ılımlı ifadeyle “hoş” değil!

Alışkanlıkları bu; vazgeçemiyorlar!

İlla emir verecekler ya da olmadı, ders verecekler!

-*-*-

Hakaret ve küfür başka şeydir; mizah – iğneleme – içerse bile, “eleştiri” başka bir şey.

Hakaret ve küfrün affı olmaz!

-*-*-

Haaa efendim “sökün rütbelerini” diyenler mi?

Bu da doğru değil!

Eğer “suç iddiası” söz konusuysa, bağımsız yargı buna karar vermeli!

-*-*-

Eleştiri, darbe çağrıştırması, hakaret, hadsizlik veya adına ne derseniz deyin, yaptıkları ne olursa olsun, 104 emekli amiralin başı derttedir ama ekmek veya gelirleri ile oynamak başka bir şeydir.

-*-*-

Bu arada belirtmekte fayda görüyorum; 104 general içerisinde sorgulama maksadıyla göz altına alınanlardan biri; Kıbrıs meselesine de sıkça musallat olan, görüşlerini yazan, talimatlar yağdırmayı meslek alışkanlığı itibarıyla üzerinden atamamış, sürekli bize ders veren biridir.

İsmi lazım değil!

-*-*-

Bu kişi, KKTC’deki iç siyasete de zaman zaman bulaşan, ama daha çok Kıbrıs meselesinin nasıl çözülmesi gerektiği konusunda çok sık “ders anlatan” bir karakterdir.

-*-*-

Buraya kadar sıkıntı var mı?

Yok!

Elbette yazacak; elbette yorum yapacak hatta “banane”; dilediğine talimat da yağdıracak, “alana”, dersini de verecek!

Ben almayayım!

-*-*-

Bu kişi, aynı zamanda, oldukça sık bir şekilde, şahsıma hakaret eden, asılsız suçlamalar yapmayı, ona buna beni şikayet etmeyi, “işten atılması gerekir” havası yaratmayı kendine görev edinmiş biri…

Göz altına alındığı haberini ilk işittiğimde “gülümsemedim” dersem yalan olur!

-*-*-

Şu anda neyle uğraşıyor bu kişi?

Kendince, “masum” olduğunu anlatmaya çalışıyor!

Demek ki neymiş?

Yargısız infaz yapmayacaksın!

Etmeyeceksin!

Yapmayacaksın!

Ki bulmayacaksın!

Bulduğunda da ağlamayacaksın!

“Mazlumun ahını almayacaksın!”

Çıkıyor mu bu ah şu anda aheste aheste?

-*-*-

Geçtik!

Kişilerle uğraşmak, cehalet göstergesidir.

Şu anda bu cahilliği yapıyor olabilirim ama “gına gelmiş” durumdayım, affınıza sığınıyorum!

-*-*-

Efendim; Doktor Küçük…

Doktor Küçük kimdir?

Doktor Küçük, Kıbrıs Türk toplumunun önce doktorudur ama en temel anlamda tartışmasız lideridir…

-*-*-

Doktor Küçük’le ilgili eleştiri yapmak doğal mıdır?

Elbette doğaldır…

Peki Doktor Küçük’e hakaret etmek?

Doktor Küçük’e hakaret etmek, önce suçtur ama suç olmanın çok ötesinde, Kıbrıs Türk mücadele tarihini bilmemektir; hiç anlamamış olmaktır; cehaletin daniskasıdır…

-*-*-

O’nu çok yakından tanıyan gazeteci büyüğümüz Akay Cemal ile onlarca, yüzlerce kez Doktor Küçük’ü konuştuk…

Daha doğrusu, “Akay abiden Doktor Küçük’ü çok dinledim”…

“Halk adamı”, “Bizden biri”, “Keyif insanı”, “İyi insan”…

-*-*-

Dünkü Avrupa gazetesinde, Küçük’e hakaret eden Türkiyeli hadsizi okuduğumda, lanet yağdırdım ve bu konuda beki de siyasi hayatının en sert açıklamasını yapan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın sözlerini dikkatle okudum… “Bravo” dedim…

-*-*-

Haaa Doktor Küçük mü?

Yeşilırmak’ta Kazım Doğramacı eniştemin “taparcasına sevdiği ve saydığı” bir isimdi…

Kazım enişte, günde 24 saat işinin başında, neredeyse yüz yaşına kadar traktöründen inmeyen çok çalışkan bir çiftçiydi, marangozdu, zenaatkardı…

Ve siyaset konuşmayı çok severdi…

Bir liderin nasıl çok sevildiğini ilk öğrendiğim insanlardan biriydi Kazım eniştem.

Yeri gelmişken, O’nu da saygı ve rahmetle anmış olalım…

-*-*-

Lütfen bu toplumun liderini, bu toplumu daha fazla ezdirmeyelim ve ondan da öteye, insanlarını germeyelim!

Emekli paşalar, siyasiler, yazarlar bize “ayar” çekme “değerlerimize hakaret etme” hadsizliğini kesinlikle bir kenara bırakmak zorundadır!

Bize, “tarih dersi”, “siyaset dersi” ve hatta “çözüm dersi” vermekten de vaz geçmelidirler.

-*-*-

Bizi yönetenler; eğer “egemen eşit iki devletten” söz edecekse; bu egemen eşitliği, sadece Rumlara veya onlara hediye etmek için çırpındığımız “bize de ait olan devletimize” kanıtlamaya çalışmamalıdır!

-*-*-

Kıbrıslı Türkler, Türkiye’yi her zaman çok sevdi ve bu tür “hatalar” bu sevgiyi azaltamaz.

Türkiye sevdası, Anadolu sevdası; müziğimizdir, Fenerbahçe’mizdir, Galatasaray’ımızdır, Beşiktaş’ımızdır, Adana Demirspor’umuzdur, benim için Gazi Üniversitesi’dir, Ankara’dır…

Ama “liderimize veya liderlerimize, en basit köylümüze, konuşmamıza ya da gonyağımıza hakaret edenler, ders vermekten usanmayanlar, sürekli haddimizi bildirenler” bu sevda içerisinde bulunmak zorunda değildir!

Bilmem anlatabildim mi?

Diğer Haberler

Başa dön tuşu