Bir insanın veya bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şeydir eğitimsizlik ve nihayetince cehalet. Cehaletin kol gezdiği coğrafyalarda bununla mücadele etmeye insan ömrü yetmez. İşte tam da bu nedenledir ki; bu halde olan ülkelerde eğitimin,ilimin,bilimin yerini akla mantığa sığmayan yöntemler alır. Bunlar elbette cehaletin bir ülkeye yitirdikleridir..
Bunu hepimiz zaman zaman içinde yaşadığımız düzenin getirdiği konjonktürde görüyoruz. Oysa bize lazım olan şey eğitimdir, eğitilmiş nesillerdir..
Dürüst ve ilkelerine bağlı, gerçeklerden sapmayan ve daima doğruların arkasında duran, yanlış olanı görüp es geçmeyen, eğilip bükülmeyen ve ezilmeyen nesiller bu felaketlerin önünü alabilecek bilgi ve donanıma her zaman sahip olacak olanlardır. Aksi takdirde cehaletin rağbet gördüğü bir ülkede yaşamak zorunda kalırız. Şimdi şöyle başınızı kaldırıp bir bakın, eğitimin, bilimin yok sayıldığı bir ülkede cehaletin din kisvesi altında hortladığını görürsünüz. Vicdanın ve aklın yok olduğu, ahlaksızlığın öne çıktığı olaylara şahit olursunuz. Yıllık 36 milyar TL bütçesi olan Türkiye Diyanet İşleri Başkanı zat , depremin acılarının en ağır şekilde yaşandığı bugünlerde topluma “hizmet” adına yaptığı açıklamaya bir bakın. Depremzede çocukları evlat edinen kişilerin bu çocuklarla evlenmelerinde bir engel olmadığını söylüyor Diyanet İşleri Başkanı.
Şimdi lütfen elinizi vicdanınıza koyun, ahlaki ve etik değerleri de önünüze ve deyin bakalım hangi din böylesi bir ahlaksızlığı içinde barındırabilir? Ha derseniz ki müslümanlıkta bu böyle yorumlanır, o zaman da kimse kusura bakmasın ben bunu hiçbir dinle bağdaştıramadığım gibi bunu bu şekilde yorumlayan herkesin de cahil olduğunu, aynı zamanda da sapık düşüncelere sahip olduğunu net olarak ifade ederim.