GenelKıbrısManşet

Ersoy’dan “Yalan, manipülasyon ve sahtekarlık” vurgusu

Sanatçı Yaşar Ersoy, sosyal medyasından bir yazı paylaşarak "Yalan, manipülasyon ve sahtekarlık" vurgusu yaptı.

 

Kişisel sosyal medyasından Haluk Levent’in söylediği, ‘Burada Her Şey Sahte Dostum’ şarkısının sözlerini alıntılayarak, “Burada her geçen gün sahtelik azgın bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor diyebilirim dostum” ifadelerine yer verdi.

Yazısına devam eden Sanatçı Yaşar Ersoy, Nazım Hikmet’in ‘Samimiyet istiyorum artık, boğuluyorum dili süslü ama yürekleri boş insanlardan’  sözlerini alıntılayarak “Ne yazık ki Nazım Usta, süslü lâfların illizyonuna kapılıp hele birazda sözüm ona “insancıl soslu” olunca, gerçeği fark etmeyip, manipülasyona ve yalana alkış tutanlar her geçen gün çoğalmakta. Artık insanların asıl çehreleri görünmez oldu dostum… Bencilce çıkarları, kariyerleri, PR’ları konusunda o kadar sık değişiyor ki insan, maskeler bile sahte artık buralarda…” sözleri ile yazısına şöyle devam etti:

“Bir şarkı söylüyordu az önce radyoda Haluk Levent… Fırat Derat’a ait bir şarkı… Tam da bizi, buraları anlatır sanki; “Burada her şey sahte dostum gülümsemeler bile, Burada her şey sahte dostum sevmeler bile…” Ve burada her geçen gün sahtelik azgın bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor diyebilirim dostum… Güzel konuşup, güzel yazan insanlar da var ama, dil başka olmuş, yürek başka, eylem başka dostum… Ne güzel söylemiş Nazım Hikmet; “Samimiyet istiyorum artık, boğuluyorum dili süslü ama yürekleri boş insanlardan.” Ve ne yazık ki Nazım Usta, süslü lâfların illizyonuna kapılıp hele birazda sözüm ona “insancıl soslu” olunca, gerçeği fark etmeyip, manipülasyona ve yalana alkış tutanlar her geçen gün çoğalmakta. Artık insanların asıl çehreleri görünmez oldu dostum… Bencilce çıkarları, kariyerleri, PR’ları konusunda o kadar sık değişiyor ki insan, maskeler bile sahte artık buralarda… Ve hayatın zorluğu değil, insanın sahteliği yıpratır insanı dostum… Ama yine de Mevlana’nın dediği gibi: “Sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol” dostum. Evet burada devletten başlayarak her şey sahte; emekten, alın terinden, yokluğa-yoksulluğa mahkum edilen insanlardan ve pandemi döneminde bile milyarlarına milyar katan ama vergi vermeyen ultra zenginlerden başka… Burada yalanlar doğrularımız oldu, sahtelik sahiciliğimiz… Küçük maskeli bir baloda yaşıyoruz ve kendi bencil çıkarlarımızdan başka hiçbir şeye yokuz. Burada işgal bir gerçek, o gerçeğin sonucu; TC, ordusu, kara ve kirli parasıyla-sermayesiyle, sömürülen ve sömüren nüfusuyla, paramiliter faşist güçleriyle ve her gün eriyen Türk Lirası, bankaları, şirketleri, kumarhaneleri, otelleri, müteahhitleri, camileri, külliyeleri, koordinasyon ofisleri, ekonomik-kültürel-sosyal paketleri ve dizi filmleri ile burada oluşu gerçek… Anayasa’nın 10.Maddesi de demokrasinin tabutuna çakılmış bir çivi gibi gerçek… Bunlarla iş birliği yapan yerli siyasi partiler ve sermaye sahipleri de gerçek… Toplumun iradesine, demokrasisine yapılan müdahaleler hatta kansız darbeler de gerçek… Ve bütün bunlara karşı direnen onurlu insanlar da gerçek… İşte var olan bu gerçeklik karşısında KKTC’nin egemen bağımsız bir devlet oluşu sahtedir. Demokrasisi “MIŞ” gibidir… İradesi “MIŞ” gibidir… Meclisi “MIŞ” gibidir… Hükümeti “MIŞ” gibidir… Ancak yalan, manipülasyon ve algı yönetimi öylesine etkin kullanılmaktadır ki bu “MIŞ” gibi ve sahte olan her şey, bize sahi gibi gösterilmeye çalışılmaktadır… “Demokrasi” deyip müdahale yapılmakta… “Barış” deyip savaş tamtamları çalınmakta… “Özgürlük” deyip toplum rehine alınmakta… “Düşünce ve İfade Özgürlüğü” deyip bu özgürlüğü kullanan gazete ve gazeteciler ve siyasiler linç edilmekte… “Egemen, Bağımsız Devlet” deyip ilhakın yolu açılmakta… “Kıbrıslı Türklerin Hakları”nı savunur görünerek TC iktidarları kendi çıkarlarının peşinde koşmakta… “Kalkınma, Gelişme” deyip sömürü ve yoksullaşma dayatılmakta… “Kişi Başına Gelir 25 Bin Dolara Yükseltilecek” denip yere doğru çakılmakta… “Mali Yardım Ediyorum” diye TL. borçlandırmakta ama geriye dolar alınmakta… “Sağlık” deyip toplumun sağlığı hiçe sayılmakta… “Çağdaş Eğitim” deyip ilâhiyat okulları açılmakta, okuldan fazla cami yapılmakta… Kısaca ne söyleniyorsa tersi yapılmakta… Yalan, manipülasyon ve algı yönetimiyle topluma, sahte ve aleyhine yapılan her şeyi yutturmaya çalışılmakta olan bir “Ankara ve İşbirlikçileri”nin düzeniyle karşı karşıyayız dostum. Bütün bu sahtelikler içinde yaşamımız, gündelik ilişkilerimiz geçmişe göre, son yıllarda daha fazla “SAHTE” bir gerçekliğe uyarlanmış bir durumda. Bu sahte gerçeklik içinde insan ilişkileri de Haluk Levent’in şarkısında olduğu gibi her şey sahte yaşanıyor dostum… Günlük kişisel bencil çıkarlara göre akort oluyor ilişkilerimiz. Art arda eklenen yalan kurgular sayesinde gerçekle olan ilişkimiz kopartılmakta ve topluma sahte bir gerçeklik sunulmaktadır. Gerçeğin yerine, yalan ve manipülasyonlarla kaygan bir zeminde serseri mayın gibi dolaşılmaktadır. Ne yazık ki zaman “Aydınlıktan Karanlığa” doğru hızlanmış akıyor… Ve tüm bunlarla bıkmadan, usanmadan, bezmeden, yılmadan daha çok mücadele etmemiz gerekir dostum. Yaşadığımız bu neo-liberal post-modern zamanda, manipülasyon ve yalanla ya da daha kurnazca ve sinsice, gerçekle yalan iç içe geçirilerek ve gerçek anlatılırmış gibi yapılarak her şey bulanıklaştırılıyor ve mevcut duruma(statüko) hizmet ediliyor. Ne yazık ki, medya araçları gibi sinema, tiyatro ve sanat da bu yalan, manipülasyon ve sahtelik kervanına katılabiliyor, rejimi savunan ya da konforlu alanının dışına çıkmak istemeyen postmodern ve post-truth (gerçek ötesi) anlayışta olanların elinde. Özellikle gösteri sanatı olan sinemada ve tiyatroda bu manipülasyonu ve yalanı yapanlar, asıl amaçlarını gizleyerek ve insani zaafları kullanarak gerçeği örtmeye çalışırlar. Örneğin gerçeği anlatırmış ya da barışı savunurmuş gibi yapıp, izleyenleri, örtülü ya da doğrudan maddi ve psikolojik ablukaya alıp gizli amaçları doğrultusunda etkilerler ve inandırırlar. Böylece sinema ve tiyatro yalanın kandırmanın, manipülasyonun ve benzeri kötülüklerin yer aldığı bir sahneye dönüşüyor. Kişiler arası ilişkilerden kitlesel boyutlara ve egemen siyasal söylemlere varana dek kanma ve kandırma hayatımızın her alanını istilâ ediyor, bu neo-liberal post-modern bulanık, bulamaç zamanlarda. O nedenle daha çok mücadele vermeliyiz ama söylenerek, yakınarak değil örgütlenerek, çoğalarak dostum.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu