Uzun yıllar Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne çeşitli kademelerde hizmet etmiş, eski sağlık bakanlarından Eşref Vaiz, CTP’den istifa etti.
Eşref Vaiz, istifasının arkasında, CTP eski Başkanlarından ve eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in aldığı bir banka kredisine kefaleti ve sonrasında yaşananların sebebiyetlerini anlatan bir istifa yazısı yayınladı.
Eşref Vaiz’in istifa yazısı;
“Değerli CTP Merkez Yönetim Kurulu ve diğer yönetici arkadaşlara istifa mektubum,
Beni tanırsınız, en azından kim olduğumu bilirsiniz. Bilmeyenler için söyleyeyim 1976 yılında CTP üyesi olan bir arkadaşınızım. 1976- 2013 yılına kadar Partinin verdiği her görevi hiç sorgulamadan yapmış, bazı arkadaşların dediği gibi Partinin Müsteşar veya Bakan yaptığı biri değil ( ancak Makamı çok büyük bir kariyer ve kariyeri de maddi manevi bir çıkar kabul edenler böyle düşünebilir), müsteşarlık ve bakanlık göreviyle görevlendirilmiş Partiye bu alanlarda da hizmet etmiş bir üyeyim. Dahası, parti aracının savunduğu amaçlar için gerektiğinde mesleğini veya hayatını bile feda edebilecek bir Sol Sosyalist düşüncenin sıradan bir neferiyim.
Bu mektubu size yazmamın sebebi son aylarda başıma gelen bir sorunun basında çıkmadan benden öğrenmenizi istememdir.
2009 yılında Partinin hükumetten henüz ayrıldığı günlerde Parti Başkanı Sn. Ferdi Sabit Soyer, benim de MYK üyesi olduğum dönemde Parti binasında beni odasına çağırdı ve bana bir borç senedine imza atmamı söyledi. Atamayacağımı o gün itibariyle işsiz olduğumu herhangi bir gelirimin olmadığını, ayrıca hiçbir borcu ödeyecek durumda olamadığımı söyledim. Odasında bulunan bir bankanın bayan memurunun önünde “ne demek ödeyemeycen? borç senin mi? Nasıl konuşuyorsun? Beni memur hanımın önünde rezil ediyorsun” diye azarlamaya başladı. İtiraz ettim, ancak imzaladım.
İmza atarken matbu banka senet forumlarının miktarla ilgili boş yerinde Ferdi beyin el yazısıyla 50.000 rakamını yazdığını gördüm ve bunun TL mi ? Döviz mi? olduğunu sordum. Euro olduğunu söyleyince yine itiraz edip tartıştım ancak karşımdaki Parti başkanıydı ve sonuçta bana imzalattırmayı başardı.
2013 yılında Havadis gazetesinde Başaran Düzgünün odasında Öntaç Düzgün’ün de bulunduğu bir ortamda Ferdi bey geldi ve dert yanmaya başladı. Kızı, kredinin çekildiği benim de kefil olduğum Universal Bankası’nın Mağusa şubesinde işliyordu ve damadı aynı bankanın ayni şubesinden kredi çekmiş ve ödeyememişti. Banka kızını işten atacaktı ve bu sorunu çözmek için Lapta Bölgesinde hisseli mallarını satmakla uğraştığını, borcu kapatıp kızının işten atılmasını engellemekle meşgul olduğunu söyledi. Cesaret buldum, yüzüm kızararak “Sayın başkan benim kefil olduğum o borç ne oldu?” diye sordum, “Püüü o çoktan kapandı dedi” ve oradan ayrıldı. Orada bulunan arkadaşların telkiniyle ilgili bankaya gidip sorma kararı aldım. Ancak bankanın yerini de bilmiyordum, tarif ettiler Dereboyu merkez şubesine gittim.
Banka Müdüresi Serap hanımla görüşmek istediğimi söyleyip Ferdi beye kefil olduğumu o borcun durumunu öğrenmek istediğimi söyledim. Banka Müdüresi Serap hanımın yüzü değişti ve bana oraya gittiğimden Ferdi beyin haberi olup olmadığını sordu. Var veya yok ben kefilim ve yasal hakkımdır dediğimde, Ferdi beyin dayısı Şemsi Kazım’la çok özel bir hukuku olduğunu söyledi. Hesap hakkında bilgi veremeyeceğini tekrarladı ben de bu defa avukatımla geleceğimi söyleyerek bankadan çıktım. Daha arabaya binmeden telefonda Ferdi bey arıyordu, yine beni azarlarcasına kendisini krediyi gidip sorgulamakla mahcup ettiğimi, aşağıladığımı söyleyerek sitem etti ve “merak etme o borç bir şekilde kapandı, gidip sorma benim başımı belaya sokma dedi.” Ben de borcu öğrenmeye çalışarak nasıl başını belaya soktuğumu? Bana izah etmesi gerektiğini sordum. “Borç kapanmıştır karıştırma” dedi.
2020 mayıs ayında, 2009 dan bu güne tam 11 yıl sonra bankadan bana hiç bilgi verilmeyip yazılı veya sözlü uyarı yapılmadan bankanın mahkemeden açtığı davanın ara emri geldi. Bu vesile ile o kefil olduğum banka hesabını görmüş odum. Başlangıç borç miktarını görünce yıkıldım. Partide Ferdi Beyin odasında imzaladığım senet 50.000 idi bankanın mahkemeye verdiği evrakta başlangıç 186.000 euro yazıyordu. Bunu Ferdi beye nasıl olur diye sorduğumda “bilmiyorum “ dedi. Rahatsızlanıp hastahaneye yattım.
İlk mahkeme 9 Temmuz günü oldu. Avukatlarım ispatı- vücut yapıp itiraznamemi Yargıç Banu Soyer’e verdiler. Ferdi bey Avukatını bile mahkemeye göndermedi.
Parti Başkanımız Tufan Hocanın da isteği üzerine duruşmayı 6 Ağustos’a ertelenmeyi zaman kazanmak ve belki mahkeme başlamadan bir çözüm buluruz diye bende istedim. Çünkü mahkeme başladığı gün bunu basından gizlemek mümkün olmayacağı belliydi.
Benim Avukatlarımın, banka Avukatıyla yapılmış oldukları ara buluculuk girişimleri sonunda birtakım çözüm önerileri de ortaya çıkmış olmasına rağmen 6 Ağustosta Ferdi beyin avukatı mahkemeye “ne kefil değişikliği, ne de teminat verme” niyetlerinde olmadıklarını beyan etti. 20 mayısta mahkeme benim üzerime kayıtlı tek taşınmaz mal olan evime geçici ara emri almıştı.
Ben itiraznamemde 186.000 rakamının altına imza atmadığımı, borcun Ferdi beyin borcu olduğunu. Senette tahrifat yapıldığını, çok samimi olduğu Banka müdüresi Serap hanımla beni dolandırdıklarını, 11 yıl bilgi vermediklerini, Merkez Bankasından aldığım Risk raporlarında da benim üzerime Universal bankta ne borç nede hefillik görülmediğini. Savunmamda yazmış bulunmaktayım.
Bu davanın zamanlaması benim kontrolüm dışında geliştiğini, Bankanın 11 yıl niye beklediğini? Niye hesabı gizlediğini? Merkez bankasına neden bilgi verilmediğini? Bilmiyorum.
Davanın seçim öncesi açılmasının da bir rastlantı mı? yoksa siyasi maksatlı mı bir oyun mu? ayrıca değerlendirme konusu.
Ancak esas olan Ferdi Beyin 2018 nisan ayında emekli olduğu ve 1 milyon 400 bin TL tutarında bir ikramiye almasına rağmen yine bu borcu kapatmamasını bana ve aileme karşı yapılmış ağır, yok edici bir maddi saldırı olduğunu düşünmekteyim ve maalesef mahkemede bu evrak sahteleme ve dolandırıcılıktan kendisini Banka Müdüresiyle beraber suçlayacağımı, polise ve savcılığa da şikayet edeceğimi, ailemi ve çocuklarımın korumaya çalışacağımı üzülerek belirmek isterim.
Bu mektubu sizlere yazma sebebim, tüm uğraşlarıma rağmen, 44 yıldır üyesi olduğum parti zarar görmesin diye çırpınışlarım başarısız oldu. Yıllarca bu memlekete millet vekilliği yapmış, başbakanlık, parti başkanlığı yapmış bu ruhsal sakatlığı olduğuna inandığım zatı muhterem yüzünden uğradığım ihanete ailemi de kurban edemem.
Durum hakkında sizleri bilgilendirir,iyi niyetle soruna ara buluculuk yapmaya çalışan Sayın Başkan Tufan Erhürman’a ve diğer arkadaşlara teşekkür eder, hepinizden ve tüm parti üyelerinden özür dileyerek parti üyeliğimden istifamı kabul etmenizi rica ederim.”
Dt. Eşref Vaiz