Objektif bir bakış açısı geliştireceksek, öncelikle gerçeklere dayalı analizler ortaya koymak zorundayız. Ülkemizde bugüne kadar yapılan her seçimde irili ufaklı müdahaleler Türkiye üzerinden hep gelmiştir. Lakin son Cumhur seçimlerinde bu çok yoğun ve baskılı bir şekilde etkisini hissettirmiştir.
Dolayısıyla bu müdahale cümle alemin gözleri
önünde yaşanmıştır. Üstelik göstere göstere yapılmıştır. Haliyle bu müdahaleyi bu ülkede yaşayıp da bilmeyen, görmeyen, duymayan kalmamıştır.
Bu süreçten sonra hatırlayacaksınız ana muhalefet partisi CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman çıkmış ve demişti ki;
“CTP seçime girer ve o seçime müdahale, gözle görülür, elle tutulur somut verilere ulaşır isek, öyle bir seçime asla devam etmeyiz”
Bu çok önemli bir açıklama olmakla birlikte Sayın Erhürman’ın bu husustaki samimi duruşunu ve kararlılığını görmek bakımından da son derece anlamlıydı.
Bu nedenle bu açıklamayı bir yurttaş olarak önemsiyorum.
Şimdi burada şunu açıkça belirtmeliyim ki, Cumhur seçimlerinde iradeye müdahaleyi hiç bir çekince duymadan göstere göstere yapan, akabinde UBP kurultayına müdahale eden anlayışın önümüzdeki yerel ve genel seçimlere müdahale etmeyeceğini düşünmek saflık olur.
Yani bu ve benzeri müdahaleleri önümüzdeki seçimlerde yine görme olasılığımız kuvvetle muhtemeldir. Buna karşın ana muhalefet partisi pozisyonunda olan CTP peşinen bunu öngördüğü için uyarısını yaptı.
Fakat bunu sadece CTP’nin yapması yeterli olmayacaktır. Bunun çok sesli ve uluslararası camiaya kadar ulaşacak bir bütünlük içinde yaşama geçirilmesi gerekiyor.
Müdahale tespit edersem seçimden çekilirim diyen CTP’nin eylemini destekleyecek paydaşların da cesaretle benzeri açıklamaları yapması doğru olandır.
Dolayısıyla bu toplumsal varoluş mücadelesi içinde yer alan, almak isteyen ve buna gönülden inanan herkesin, siyasi görüşüne bakılmaksızın ve elbette tüm siyasi partiler ve örgütler de dahil olmak üzere bu yöndeki kararlı duruşlarını önceden ortaya koymak gibi bir sorumlulukları doğmuştur halk nezdinde.
Hepimiz biliyoruz ki, şu an bile iradeyi etkisiz kılmak için yasal kılıfına uygun şekle dönüştürerek bunun yolunu açıyorlar.
Peki ne yapıyorlar?
Sistemli bir şekilde sürekli olarak nüfus aktarılarak vatandaşlık verilmektedir.
Bu planlı politika ile demografik yapıyı değiştirme yoluyla mevcut iradeyi etkisiz hale getirmeyi görev bilmişler.
Lakin bunun da uluslararası bir suç olduğunu söylemekte fayda vardır.
Özellikle de yaşadığımız süreçler edindiğimiz tecrübeler ışığında gelinen safhada bu suça karşı her alanda topyekün mücadele vermek gibi bir sorumluluğumuz elbette vardır..
Ha bir vesile ile ülkemize işgücü altında gelenlerin illa ki vatandaş yapılması da gerekmiyor. Eğer maksat bürokratik engellerse, ya da bu insanların hayatını kolaylaştırmak, o zaman da seçme seçilme hakkı dışında kalan haklar bu insanlara verilebilir.
Bunun birçok ülkede örnekleri de mevcut.
Lakin seçme seçilme hakkı asla verilmez.
Bir halkın iradesine bu şekilde ipotek konulmaz.
Bu irade gaspıdır..