GenelKıbrısManşet

Girne’ye heykel ve linç kültürü!

Aslında bence heykelden önce asıl konuşmamız gereken de “hoşgörüsüz ve tartışma kültürünü bilmememiz”dir ki o da ayrı bir mesele...

Girne’ye ya da Beşparmak Dağları eteklerine 40 metre yüksekliğinde bir heykel yapılması tartışmaları ile ilgili olarak “farklı iki görüş”ten temsilcilerle söyleşiler yaptım…

İki tarafı da dinledim…

Yine iki tarafı da dinlemeye ve izlemeye devam ediyorum…

-*-*-

Bir tarafta, “süt yeşildir be Serhat” dese, tereddütsüz inanacağım sanatçı büyüğüm Turgay Hilmi var…

Turgay abi geçtiğimiz gün bu konuyu da içeren bir paylaşım yaptı ve şöyle dedi:

“… Biri elektrik üretecek diye santralin bacasından kanser saçıyor, diğeri taş çıkaracak diye dağları patlatıyor, öbürü heykel yapsın diye yaban hayvanlarının yaşadığı tepeye göz dikti, kooperatif 100+ villa yapsın diye yasayı değiştirip doğayı kemiriyor. Ülkeyi dışa karşı iyi koruyor olabiliriz. Esas tehlikenin içeride olduğunun farkında değiliz ama…”

-*-*-

Elektrik santralinin zehir saçıyor olması ortadadır…

Kanser saçtığı adeta ispatlanmış gibidir çünkü bölgede bu illetten dolayı yaşamını yitirenler her ne kadar doğru dürüst istatistik olmasa da ortadadır…

Taş çıkarmak için dağları patlattığımız ve akabinde de doğayı eski haline getirmek, ağaçlandırmak zorunluluğunu es geçtiğimiz konusu da barizdir…

Girne’nin belki de en pahalı arsalarının satıldığı noktada bir kooperatife konut yapması için arazi tahsis edilmesi de başlı başına bir “zarar”dır…

Ama “heykel” meselesi, bence hala tartışma kaldıran bir şeydir.

-*-*-

Elbette öteki konular da tartışılabilirdir…

Ötekilerde “taraf” olduğum hissi gayet açık…

Ancak heykel konusunda, tarafları daha çok dinlemek lazım…

-*-*-

Bir tarafın iddiası, heykel yapılması halinde, Turgay abinin de belirttiği gibi, doğanın mahvedildiği, yaban hayatın katledildiği iddiasıdır.

-*-*-

Peki öteki taraf?

Dinlemek lazım…

Dinlemeyi, tartışmayı bilmek, öğrenmek lazım…

-*-*-

Heykeli yapmaya talip olan ARUCAD’ın rektörü, Prof. Dr. Asım Vehbi ile söyleşi yapmıştım…

Dün bazı arkadaşlarla yeniden sohbet ettim.

Bu konuda bir ofis hizmete sokuldu.

Girne’deki bu ofise dileyen gidip, heykelle ilgili tüm aşamaları baştan sona izleyebilir.

Görüşünü de belirtebilir.

-*-*-

ARUCAD, Yukarı Girne merkezli bir üniversitemiz…

Yüzlerce öğrenciye burs veriyor…

“Kesinlikle kar amacı yok” diyebilir misiniz?

“Evet, amacımız kar değil, amacımız en iyi şekilde kendi kendine yetmek” diyorlar…

Üniversite başka bir yerde daha az maliyetle kurulabilir miydi?

Evet; hem de çok rahat!

-*-*-

ARUCAD’ın sahne sanatları fakültesi, Lefkoşa’da Bandabulya Toptancılar Pazarı’nda kurulacak… Bu konudaki basın toplantısına da katılmıştım; bölgenin gelişmesi adına muhteşem bir proje olduğu inancım “tartışmaya kapalıdır”; bunu belirtmek istiyorum…

Gerek Girne’de, gerekse Lefkoşa’da, “bölgenin tarihi dokusunun korunması konusunda hassas davranılacak mı?

Soruyorum ve şu yanıtı alıyorum:

“Kesinlikle evet!

-*-*-

“Başka neler var?” dediğinizde, yanıt şöyle:

“… Bellapais mezarlığını restore ediyor, çok uluslu bir mezarlık haline getiriyor. Dünyaca ünlü sanatçı Auguste Rodin’in eserlerinin sergilendiği bir müze kurdu. Çevreye çok duyarlı. Colony Hotel’in inşaatı sürerken insanların gözü rahatsız olmasın diye dikey bahçe yaptı. (Colony de aynı gruba ait…)”

-*-*-

“Kuzey Kıbrıs Çevre Ve Kültür Mirasını Koruma Vakfı gibi birçok vakıf ve derneğe bağışlarda bulundu… House & Garden tesisinin bulunduğu araziye on katlı maddi geliri yüksek binalar yapacağı yerde şu an Girne’nin merkezinde akciğerleri olan bahçeyi yaratmayı tercih etti… Kuşlar için doğanın çeşitli yerlerine yerleştirilen yüzlerce  yuva alındı… Çevre yollarında görüntü kirliliğine sebep olan devasa reklam tabelalarına karşı ciddi bir mücadele verildi…”

-*-*-

Efendim, heykel bize uymaz!

Efendim, çevre katledilecek!

Efendim, ARUCAD veya Arkın Grup kendi çıkarını düşünüyor…

-*-*-

Arkın Grup elbette kendi çıkarını düşünecek…

Yöneticileri bunun aksini iddia etse de, yüzde yüz ikna olmam söz konusu değil…

-*-*-

Ama bence heykel meselesini tartışmalıyız…

Konuşmayı, anlatmayı becermeliyiz…

Birbirimizi “linç” ederek değil, “ikna” ederek sonuca ulaşmalıyız…

-*-*-

Erbil Arkın mı?

Erbil Arkın beni tanımaz ama ben Erbil Arkın’ı 35 yılı aşkın süredir tanırım…

Girne’de, Harbour Club’ın işletmecisi sevgili Harper Hüseyin abimizin çok yakın dostu ve müşterisiydi…

Bir süre oralarda garsonluk yapmışlığım var…

O dönemde, “ne kibar insanlar” diye yorum yapmışlığım vardı…

-*-*-

Türkiye cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay’ın yanılmıyorsam torunlarından biri, Erbil Arkın’ın eşiydi…

Çok nazik, çok güzel insanlardı servis yaptığım bu insanlar…

Ne yazık ki, hemen kızmayın ama Türk müşterilerimizde görmeye alışık olmadığım bir kibarlıktan bahsediyorum…

“Lütfen”siz bir şey istemeyen; servisi aldığında da mutlaka “teşekkür”ü eksik etmeyen insanlar…

-*-*-

Garsonluktan gazeteciliğe geçiş yaptıktan sonra, Erbil Arkın ile hayatımda hiç karşılaşmadım…

ARUCAD başta olmak üzere, Arkın Grup’un yarattıkları ve bir Kıbrıslı başarı öyküsü ile uzaktan da olsa hep gurur duydum…

Erbil Arkın’ı, bir tek, geçtiğimiz haftalarda Lefkoşa’daki fakülte projesi ile ilgili tanıtımda uzaktan gördüm, dinledim…

Siz de dinleyin bence…

Ve görüşlerinizi anlatın…

Ama lütfen, “linç” kültüründen uzaklaşarak…

-*-*-

“Efendim, doğamızı katledecekler, mahvedecekler!!! Dinlemeyiz!!!

Bu proje iptal edilmeli!!!”

Öyle mi düşünüyorsunuz?

Onlar öyle demiyor ama, tam tersini savunuyorlar…

“Doğayı katletmeyeceğiz, tam aksine, çok daha iyi hale getireceğiz” diyorlar…

-*-*-

Konuşmak lazım…

Konuşmayı ve tartışmayı “linç”e çevirmekten vazgeçmek lazım…

Aslında bence heykelden önce asıl konuşmamız gereken de “hoşgörüsüz ve tartışma kültürünü bilmememiz”dir ki o da ayrı bir mesele…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu