EkonomiKıbrısManşetSiyaset

Günden güne tükeniyoruz

Bugün artık Kıbrıslı Türklerin insanca yaşayabileceği bu coğrafyada on yıllarca bedel ödemiş bir toplumun giderek yok olduğu ve gerçek bir yıkımla karşı karşıya olduğumuzun farkına varmalıyız

Siyasi ve ekonomik aklın kararları neticesinde TL döviz karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Kullandığımız para birimi olan TL para eridi gitti!

Zam gelmeyen ürün kalmadı!

Mazot, benzin yok!

İlaç yok.

Bazı temel gıda maddelerine kota konuldu.

Mağusa İskele ve Karpaz’da sular isale hatlarında onarım yapılacak gerekçesiyle kesik! Su temini için tanker çağırıyorsunuz, mazot yok gelemiyorum cevabı alıyorsunuz.

Geçim derdi çoğunluğun en büyük sorunu oldu.. Fakat gel gelelim siyasetin derdi erken seçim. İktidarı muhalefeti buna odaklandı. Millet ise karnını doyurmanın peşinde. X parti ya da Y parti..

Bu vakitten sonra iktidara gelmiş, gitmiş.

Ne değişecek?

Böylesi bir bağımlı yapıda kim neyi başaracak? Hep birlikte batıyoruz.

Oluşturulan düzenin ortaya çıkardığı bataklıkta yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.

Bu elbette mümkün değil.

Zira çırpındıkça batıyoruz.

Mevcut yapının sürdürülemez olduğu gerçeği ile bir kez daha yüzleşiyoruz.

Hamasi nutuklar ile milliyetçi duyguların öne çıkarılarak günü kurtarma dönemi de geride kaldı.  Siyasetçinin seçim gaylesi ile ortaya attığı şunu yapacağız, bunu edeceğiz vaatlerine de bu saatten sonra kimse itibar etmez. Herkes kendi gerçeğinde yaşadıklarını bilir. Her gün biraz daha fakirleşen, ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun kalan, evini zar zor geçindirmeye çalışan binlerce insanın derdi ne erken seçimdir, ne hangi siyasi partinin “eğer biz kazanırsak şunu şunu yapacağız vaatleri dir” Sanki bu seçim 40 yılın kabuk bağlayan yapısal  sorunlarına çare olacakmış gibi, ya da Meclisin bugünkü aritmetiğinden çok daha farklı bir sonuç doğuracakmış gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar.

Oysa öyle mi?

Elbette değil..

İktidarı, muhalefeti bugün ülkenin içinde bulunduğu bu açmazların en büyük sorumlularıdır.

Kimse bize hikaye okumasın.

Aylar önce bu günlerin geleceğini herkes görebiliyordu. Günlerce uzlaşın, toplumsal mutabakata ihtiyacımız var çağrısı yaptık.

Gelin ortak paydalarımızı öne çıkarın, ortak akıl yaratarak bu sorunları hep birlikte çözmenin yollarını bulalım deyip durduk.

Günlerce bu ülkede geçim sorunu var dedik. İnsanların alım gücü düşüyor dedik, insanlar yükümlülüklerini yerine getiremiyorlar dedik, bu ülkede aç yatan çocuklar var dedik, Mecliste kürsüden göstermelik münakaşa etmeyi, kuru gürültüyü bırakın toplumsal travma yaratan sorunlara çözümler üretin dedik.

Peki sonuç?

Halkın Meclisi halkın ihtiyaçlarına cevap veremedi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi,

sistemsizliğe dayalı belirsiz gidiş, biata dayalı yönetim modeli, toplumun geneline uygulanan fakirleşmeyi normalleştirme algısıyla tükenişe doğru hızla ilerliyoruz.

Bu mudur hak edilen?

Kimse kusura bakmasın ama evet.

Yıllarca bu sistemsizliği meşru kabul edip bu bozuk düzeni zemin üzerinde bile bile yürümeye çalıştık.

Nitekim bugün artık Kıbrıslı Türklerin insanca yaşayabileceği bu coğrafyada on yıllarca bedel ödemiş bir toplumun giderek yok olduğu ve gerçek bir yıkımla karşı karşıya olduğumuzun farkına varmalıyız.

Nitekim hayati öneme haiz faaliyetler durma noktasına geldi. Toplu taşımalar , belediyeler , iş araçları , vatandaş akaryakıt bulamıyor . Döviz , ekonomi, eğitim, ve sağlıkta görülmemiş krizler yaşanıyor.

Bu daha başka nasıl izah edilir?

Diğer Haberler

Başa dön tuşu