Ara bölgede sıkışan Suriyeli mültecilerin dramı sürerken, Rum Yönetimi ‘Kuzey’i işaret etti:
“Bu insanları kabul etmemiz söz konusu değil. Yeşil Hat’tın göçmen geçidi haline gelmesini istemiyoruz.”
7’Sİ ÇOCUK 31 KİŞİ… Güney Kıbrıs’ın sığınma taleplerini askıya alma kararıyla birlikte ara bölgede insani
olmayan koşullarda yaşamak zorunda kalan Suriyelilerin dramı sürerken, Rum Yönetimi bir kez daha mültecileri
almayacağını bildirerek, Türkiye’yi işaret etti. Güney Kıbrıs'ın Göç ve Uluslararası Koruma Müsteşarı Nikolas
A. Yoannidis, bir süredir ara bölgede bulunan insanları Güney Kıbrıs’a kabul etmeyeceklerini açıkladı. Rum
Yönetimi, sığınma başvurusunda bulunan 7’si çocuk 31 Suriyelinin ara bölgeden çıkmasına izin vermiyor.
Cehennem sıcaklarınca çadırlarda kalan Suriyelilerin can güvenliği ve sağlığı konusunda endişe duyuluyor.
UNHCR, ara bölgede hapsolmuş kişilerin medikal ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunu açıkladı
YEŞİL HAT GÖÇMEN GEÇİDİ OLMASIN… “Purnara göçmen kampını” ziyaret eden Yoannidis, ara
bölgedeki göçmenler meselesinin, Dışişleri ve Adalet bakanlıklarıyla birlikte yönettikleri bir mesele olduğunu
söyledi. Yoannidis, “Tavrımız net. Bu insanları kabul etmemiz söz konusu değil. Yeşil Hat’tın göçmen geçidi
haline gelmesini istemiyoruz.” dedi. Yoannidis, önceki yıllarda büyük sorun yaşadıklarını bu nedenle
göçmenlerin kara yoluyla Güney’e geçişini engellemek istediklerini ancak “bir çözüm bulunana kadar” ara
bölgede mahsur kalan kişilerin hayatta kalması için gereğini yaptıklarını savundu.
TÜRKİYE’YE GÖNDERİLSİNLER… Meseleye ideal çözümün ne olacağı sorusuna karşılık ise Nikolas
Yoannidis, “Kıbrıs Cumhuriyeti bu insanları kabul etmeyeceğine göre en ideal çözüm ya geldikleri yer olan
Türkiye’ye gönderilmesi ya da başka bir ülkeye nakledilmesi için bir yöntem bulunmasıdır.” dedi. Purnara
kampında yaklaşık 250 göçmenin yaşadığını söyleyen Yoannidis, bu sayının önceki yıllara göre çok düşük
olduğuna dikkat çekti. UNHCR Rum Yönetimini kızdırdığı bir açıklamasında, Suriyelilerin, BM Barış Gücü
aracılığıyla yiyecek, su, kıyafet ve temel ihtiyaçları karşılanmasına rağmen belirsiz bir ortamda yaşadıklarına
işaret etmişti.
