EkonomiGenelKıbrısManşet

Güven Açığı

KKTC, yıllardır aynı kısır döngünün içinde dönüyor.

KKTC, yıllardır aynı kısır döngünün içinde dönüyor.

Yüksek enflasyon, dövize bağımlı fiyatlar, üretim eksikliği ve ithalata dayalı tüketim…

2025 yılında enflasyon oranı %36,33 seviyesine ulaşırken, halkın alım gücü eriyor; işletmelerin belirsizlik içinde ayakta kalma mücadelesi giderek artıyor. Türk Lirası’na bağımlı bir para politikası, sadece fiyatları değil, toplumsal güveni de zedeliyor.

Turizm ve yükseköğretim hâlâ ekonominin ana gelir kaynakları durumunda. 2025’in ilk çeyreğinde gelen yolcu sayısı %29,6 artmış olsa da bu artış kalıcı bir rahatlama yaratmıyor, yaratmayacak da. Bunun ana sebebi, hâlâ tek ayak üzerinde duran bağımlı ekonomik yapı. Örneğin, turizm gelirlerindeki en küçük bir dalgalanma bile piyasadaki tüm dengeleri altüst edebiliyor. Aynı durum kamu maliyesi için de geçerli. Bütçe açığının millî gelire oranı %1,47 civarında hedeflenmiş olsa da dış yardımlar hâlâ sistemin ana dayanağı. Yardımlar geciktiği anda maaşlar bile ödenemez hâle gelebiliyor. Bu da hem piyasalarda hem toplumda ciddi bir güvensizlik yaratıyor.

Bu tabloyu değiştirmek için artık “idare etmek” değil, “dönüştürmek” zamanı. KKTC’nin güneş potansiyeli fazlasıyla mevcut. Tarım ürünleri ve genç nüfus doğru şekilde değerlendirildiğinde üretime dayalı bir ekonomi modeline geçmek imkânsız değil. Güneş enerjisinden bilişime, süt ürünleri ihracatından Ar-Ge yatırımlarına kadar birçok alanda atılabilecek adımlar var.

Özellikle süt ürünleri üretimi, Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında Avrupa Birliği pazarına ihraç edilebilme potansiyeli taşıyor. Bu durum, hem yerel üreticinin gelirini artırabilir hem de ülkenin dış ticaret dengesine önemli katkı sağlayabilir.

Özellikle yenilenebilir enerji yatırımları, ithalat bağımlılığını azaltırken istihdamı da artırabilir. Ancak öncelikle niyet ve irade gerekli.

2025 verilerine göre genel işsizlik oranı %5 civarında tespit edilse de genç nüfus işsizlik oranı hâlâ %15 seviyelerinde. Bu da yeni neslin güvenli liman olarak devlet memurluğunu tek çıkış yolu görmesine ve yatırım ya da üretim girişimlerinden uzak durmayı tercih etmesine neden oluyor.

Aslında sorunun özünde para değil, güven var.

Yatırımcı güven duymadan yatırım yapmaz; vatandaş da geleceğe güvenmeden harcama yapmaz. Ekonomideki en büyük açık ne bütçe açığı ne de cari açıktır. En büyük açık, güven açığıdır. Bu güven yalnızca ekonomik göstergelerle değil; şeffaf yönetim, hukukun üstünlüğü ve adil politikalarla sağlanabilir.

KKTC’nin ekonomik geleceği mucizelere değil, bilime, üretime ve akılcı planlamaya dayanmalıdır. Ekonomiyi kurtaracak sihirli bir el yoktur; ancak kararlı bir akıl, doğru politikalarla bu kısır döngüyü kırabilir.

Ülkeyi yönetenlerin KKTC’ye, vatandaşın da yönetenlere inancının olmadığı bir toplumda ekonomik istikrar beklemek, hayalperest bir yaklaşım olur.

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu