GenelManşetSağlıkToplum

Hedefi ebeveyn mi çocuk mu belirlemeli?

Herkes çocuğunun kendisinin bir adım ötesinde yaşam sürmesini istese de bu tür beklentiler çocukların üstündeki stres ve sorumluluğu artırabiliyor. Çünkü ebeveynler çocuklarına çoğunlukla 'kendileri için' ideal olan yaşamı hedef olarak çiziyor. Ebeveynin ideali ile çocuğunki örtüşmediğinde ise sorun başlıyor…

Çocuk gelişimi hedeflerle başlayan bir süreç. Yeni doğan bir bebeğin düzenli beslenmesindenuyku saatine, konuşmasından tuvalet alışkanlığı kazanmasına ebeveynler tarafından konulan hedefler yaş ilerledikçe yerini daha büyük beklentilere bırakıyor.

Peki çocuklara konulan yüksek hedefler ne gibi riskler barındırıyor?

Ebeveynler çocuklarına hedef koyarken nasıl bir yol izlemeli?

Hedefe ulaşamayan çocukların psikolojisi nasıl etkileniyor?

Psikolojik Danışman Esra Er, “Ebeveynin çocuğa karşı sorumluluğu onun adına hedefler çizmek değil, çocuğu hedeflerini çizebilecek bilinçte ve farkındalıkta yetiştirmek. Hedef çizme sürecinde ebeveynin görevi çocuğa sağlıklı bir rehber, yol arkadaşı olmak” diyor.

İşte 7 soruda, ebeveynlerin beklentilerinin çocuklar üzerindeki yansımaları…

Öncelikle çocuklara ne tür yüksek hedefler konulabiliyor?

Yeni doğan bir bebeğin düzenli beslenmesi, uyku saatinin rutine binmesi, yürümesi, konuşması, tuvalet alışkanlığı kazanması gibi çeşitli hedefler; gelişim dönemi özellikleri bağlamında ebeveyn tarafından konulur. Olağan gelişim özellikleri gösteren her çocuk, sırasıyla bunları becererek büyür. Buraya kadar olan kısımda bir anormallik yoktur.

Okul çağının başlamasıyla beraber, ebeveynlerin çocuklara yüklediği hedefler akademik bir boyut taşımaya başlar. Çocuğun üzerindeki baskı da artar bu dönemde. Çocuğun oyun ve eğlence çağında olduğu göz ardı edilerek hedefler oluşturmak, yüksek hedef kategorisinde değerlendirilebilir. Örneğin okumayı yeni öğrenmiş bir çocuğa günlük 40 sayfa kitap okuma hedefi koymak, yüksek bir hedeftir.

Çocuğun kendine özgü kapasitesini yok sayıp, akranlarıyla kıyaslayarak hedef oluşturmak da genellikle yüksek hedef koymakla sonuçlanır.

Peki, ebeveynlerin çocuklar üzerindeki bu beklentisi gerçekçi mi?

Çocuğun gelişim dönemi özellikleri, içinde bulunduğu yaş grubunun gereksinimleri ve her çocuğun kendine has özellikleri gözetilmeden koyulan hiçbir hedef gerçekçi değildir. Gelişim dönemi özelliklerinin bireye özgü olduğu unutulmamalı, aynı yaş grubundaki bütün çocukların aynı performansı göstermesi beklenmemelidir. Bu tür hedefler, toplumsal normlar, akranlarla kıyas, ebeveynin kişisel arzuları doğrultusunda oluşturulmuştur ve çocuk üstünde baskı yaratır. Dolayısıyla çocuğa da faydadan çok zararı olur.

Mesela henüz ince motor becerileri tam anlamıyla gelişmemiş bir çocuktan, bir şekli makasla kusursuz biçimde kesmesini beklemek gerçekçi bir hedef değildir. Çocuğun bilişsel kapasitesinden bağımsız olarak fiziksel gelişimi buna elverişli değildir çünkü. Benzer şekilde, kaba motor becerileri gelişmemiş, henüz dengede durmayı dahi öğrenememiş bir çocuğun iki tekerlekli bir bisiklete binmeyi öğrenmesini beklemek, mesane kasları gelişmemiş bir yaşındaki çocuğun tuvalet alışkanlığı kazanmasını beklemek, gerçekçi olmayan yüksek hedeflere örnek olabilir.

Ebeveynlerinin beklentilerini karşılayamadığını düşünen çocukların psikolojisi nasıl etkileniyor?

Çocuğa kapasitesinin üstünde beklentiler koymak, hem ebeveyn çocuk ilişkisini hem de çocuğun kendiyle kurduğu ilişkiyi olumsuz etkiler. Sürekli ebeveynlerini hayal kırıklığına uğrattığını düşünerek büyüyen bir çocuk için, anne babanın sevgisini kazanmak ancak belli koşulları yerine getirerek mümkündür. Ebeveynleri tarafından sevilmek için çok çalışkan, çok başarılı bir öğrenci olması gerektiğini düşünür. Halbuki anne babadan koşulsuz sevgi almak ve hata da yapsa sevilmeye devam edeceğini bilmek çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar. Aksi bir atmosferde büyüyen bir çocuk ise kendini sıklıkla değersiz ve kabul görmeyen biri gibi görür.

Ne yaparsa yapsın ebeveynini memnun etmediğini gören çocuk kendini daima yetersiz hisseder. Kendini takdir etmekte, başarılarını görmekte güçlük çeker. Devamlı eleştiren bir iç sesle yaşar. Hem kendiyle hem çevresiyle kaygılı ve çatışmacı ilişkiler kurma eğilimi yüksektir. Böyle bir çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda, en zorlu hedefleri aşsa dahi yeterli gelmez, hep bir eksiklik duygusuyla boğuşur.

Ebeveynin yüksek beklentilerinin olduğu durumlarda, yüksek beklentiyi karşılayıp onay ve takdir görmeye alışan çocuklar genellikle geleceğin mükemmeliyetçi yetişkinleridir. Bu tür çocuklar ergenlik ve yetişkinlik döneminde ya çok çalışkan olur, ya da zaten başaramayacağını düşünerek hiç çalışmaz. Başarısızlığı kabullenmekte ve yenilgiyle baş etmekte de güçlük çeker.

En çok hangi yaş grubu çocuklar psikolojik olarak etkilenmeye daha açık?

Spesifik bir yaş grubu vermek mümkün olmasa da, erken çocukluk dönemi deneyimlerinin yetişkinlikteki kimliğimize kadar uzanan etkilerini düşünürsek; çocukluk dönemi hassasiyetin en yüksek olması gereken dönemdir. Bu sadece hedef oluşturma bağlamında değil, neredeyse her konuda böyledir. Fakat esas olan anne babanın olumsuz tutumlarının yoğunlaştığı yaş grubudur. Yüksek beklentili ebeveynler, hayatının bir döneminde bir anda var olmaz. Genelde çocuğa dair beklentileri doğumdan itibaren başlar ve hayat boyu devam eder. Fakat özellikle çocuğun sınavlara hazırlandığı, akademik başarının önem kazandığı ergenlik döneminde bu beklentiler artabilir, çocuğa daha somut yaptırımlar olarak yansıyabilir. Bu durumda da çocukluğunda yüksek beklentili ebeveynlerinin yanlış tutumundan bariz olarak etkilenmeyen bir çocuk, ergenliğinde daha fazla hasar alabilir.

Ebeveynler çocuklarına hedef koyarken nasıl bir yol izlemeli?

Hedef koymak, çocuktan bağımsız bir şekilde ebeveynlerin kendi kendilerine karar aldıkları bir süreç değildir. Eğer hedef koyma süreci bu şekilde yürütülürse başarıya ulaşmak da güçleşir. Özellikle akademik başarıya yönelik hedefler yaratırken öncelik hedef oluşturmak değil, çocukta bir farkındalık ve kendilik bilinci oluşturmak olmalıdır. Kendini tanıyan bir çocuk, kendi hedeflerini sağlıklı bir biçimde oluşturur. Bu süreçte ebeveyn olarak çocuğa yol arkadaşlığı yapılabilir, önerilerde bulunabilir. Fakat günün sonunda çocuğa istemediği bir şey dayatılmamalıdır. Akranlarıyla kıyaslanmamalıdır.

Peki çocuklar kendi hedeflerini kendileri mi koymalı?

Sağlıklı bir hedef koyma sürecinin ana kahramanı çocuk olmalıdır. Çocuk, kendi koyduğu hedeflere erişmek konusunda daha istekli olacaktır. Hedef oluşturma sürecine, kısa vadede kolaylıkla erişilebilecek hedeflerle başlamak, çocuğun özgüvenini, kararlılığını ve bir sonraki hedefe erişme azmini olumlu yönde etkiler. Örneğin günlük ders tekrarı yapmak veya oyuncakları toplamadan ve dişlerini fırçalamadan yatmamak gibi günlük hedefler, çocuğun görev bilincini geliştirmesine katkı sağlarken hedefe odaklı bir birey olmasına da destek olur. Zamanla bu hedeflerin vadesi açılabilir.

Ebeveynler çocuklarına bu süreçte nasıl destek olmalı?

Hedef koyma sürecinin en kıymetli kısımlarından biri, hedefe erişen çocuğu takdir etmek ve geri bildirim vermektir. Özellikle erken çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından başarısı takdir edilen çocuk çok daha özgüvenli ve atılgan bir birey olur. Hedeflenen eyleme dair olumlu bir dille geri bildirim aldıkça performansı yükselir, ebeveyniyle kurduğu kaliteli etkileşim sayesinde hedefine yönelik isteği artar. Örneğin yatmadan önce kitap okuyan çocuğa eşlik etmek, okunan kitap üstüne fikir yürütmek, okuma becerisi hakkında geri bildirimler vermek (Gittikçe daha akıcı okumaya başladığını farkediyor musun? Bu kelimeyi hatalı okudun yeniden bakmak ister misin?) hedef koyma sürecinin katkılarını zenginleştirir. Çocuk-ebeveyn ilişkisini de olumlu yönde etkiler.

Diğer Haberler