KıbrısManşetSiyaset

Her şey normal miydi?

Bugün içinden geçtiğimiz bu zor dönemde ekonomik göstergelerin COVİD-19 salgını sebebiyle kalıcı bir   durum olmadığı ve salgının aşılması ile birlikte sıkıntıların da ortadan kalkacağını  beklemek  çok iyimser bir yaklaşımdır

Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, sevgili  Nazar Erişkin’in Genç TV ekranlarında sunduğu “Bugüne Dair” adlı program da yaptığı açıklamada, bir sonraki seçimde gözle görülür bir müdahale olması durumunda CTP’nin seçimden çekilebileceğini söyledi.

Elbette bu görmezden gelinecek bir açıklama değil ve demokrasimiz  adına son derece önemli. Fakat hepimiz biliyoruz ki ülkemizde 1976 yılından beridir yapılan neredeyse her seçimde farklı şekillerde müdahaleler var. Bu müdahalelere gerekli tepkiler verilmediği için, ya da verilen tepkiler  yetersiz olduğu için veyahut da bu müdahaleler içimizdeki birtakım odaklar tarafından bizzat talep edildiği için maalesef zaman içinde bu daha da hissedilir bir hale geldi.

Yani müdahale dozu iyice arttı ve aleni yapılan bir gerçeklik kazandı. Son yaşadığımız Cumhur seçiminde bu iyice ayyuka çıktı.

Fakat şaşırtıcı bir şekilde buna verilen tepki de oldukça yetersizdi. Hatta seçime taraf olanların dahi sessizliği tercih ettiği bir süreç yaşadık.. Tabi bütün bunlara baktığımız zaman bugüne kadar aleni veya değil yapılan bütün müdahalelerin olağan hale getirilip normalleştirilmesi sonrasında açıkçası bir sonra gelecek seçimlerde de müdahale girişimi olmayacağını söylemek çok zor.

Dolayısıyla CTP Genel Başkanı Sayın Tufan Erhürman’ın bu açıklaması çok iddialı bir açıklama oldu.

Tabi burada söz konusu olan bir sonraki seçimlerde böyle bir eylemin müdahale olup olmadığına dair geliştirilecek kanaatin bakış açısıyla da ilgisi vardır. Yani birinin müdahale var diye nitelendirdiğini, diğeri hayır müdahale yoktur diye nitelendirebilir.

Bu da tabii konunun başka bir tarafı.

Lakin CTP Genel Başkanı olarak Tufan Erhürman’ın her şeye rağmen böyle bir taahhütte bulunması eylemden çok Kuzey Kıbrıs’taki siyasal yaşamın demokrasi zeminini kaybettiğinin açık bir göstergesidir.. Lakin buna rağmen yapılan her müdahaleyi görmezden gelerek normalleşmesini sağlayıp bu bozuk sistemi içselleştiren bir anlayışın yerleştiğini görüyoruz ülkemizde!

Bu anlayış kırılabilir mi?

Kesinlikle evet.

Ülkemizde bu anlayışı reddeden sessiz bir çoğunluk var.

Umutsuzluktan ve motivasyon kaybetmekten mütevellit sessiz kalmayı tercih edip her şeyi oluruna bırakan fakat gözle görünen yanlışları içine sindiremeyen bir çoğunluk.

Marifet ise bunu görebilmek ve bu çoğunluğun örgütlenmesini sağlamaktır. Bunun için de doğruya doğru diyebilen, yanlışa korkmadan, çekinmeden, kaygı duymadan bu yanlıştır diyen kararlı bir siyasi anlayışa hiç olmadığı kadar ihtiyaç vardır.

İşte tam da bu nedenledir ki, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın bir sonraki seçimlerde müdahale olduğuna dair güçlü bulgular elde edersek seçimlerden çekiliriz açıklamasının seçmen tarafından desteklenmesi ve cesaretlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çok zor ve gerçekten meşakkatli günlerden geçiyoruz.

Bugün içinden geçtiğimiz bu zor dönemde ekonomik göstergelerin COVİD-19 salgını sebebiyle kalıcı bir   durum olmadığı ve salgının aşılması ile birlikte sıkıntıların da ortadan kalkacağını  beklemek  çok iyimser bir yaklaşımdır.

Dolayısıyla bunun uzun bir sürece yayılacağı çok net bir beklentidir.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir döneme girdik.

COVİD-19 pandemisi ile başlayan bu zor dönemde  birçok işyeri ve çalışanların işlerini kaybettiklerini kaybetmemiş olanların da çok büyük bir kısmının işlerinde ciddi bir  azalma olduğu bilinmektedir.

Fakat hükümet edenler maalesef sürece dair hiçbir öngörüde bulunmadıkları gibi,çelişkili kararlar üreterek içinde bulunduğumuz bu zor dönemi daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdiler.

Bunun tek sorumlusu yönetenler mi?

Tabi ki hayır..

Bütün bunların en büyük nedeni de  bu bozuk sistemi hep birlikte içselleştirip normal hale getirerek devamını sağlamak oldu.

Peki neden?

İşimize öyle geldiği için!

Devleti hoyratça kullanılmasına müsaade ettik, hesap sormamız gereken yerde sustuk, defalarca aynı hataların yapılmasına onay verdik. Gerekli gereksiz istihdamlar yapıldı devlete, nitelik sahibi gençleri en verimli çağlarında küresel ekonomik yapısından pay almasını sağlayacak iktisadi  girişimlerden  koparıp devlet memuru olmalarına imkan sağladık!

Peki sonuç?

Ülkede 40,50 ailenin devlet olanaklarını kullanarak menfaat elde etmeleri sonrası, bazı kesimlerin kontrolsüz büyüyüp hükümetler üzerinde etkili olmasını ve halkın büyük bir kısmının da hayatın günlük akışı içinde her şeyi olağanlaştırması ile bugünlere geldik..

Şimdi sıra bunu sorgulayıp düzeltmekte..

Zira içinden geçtiğimiz  bu normal dışı günlerde toplum olarak ve nihayetinde bir halk olarak bizim küresel alandaki yerimizin ne olduğunu, Türkiye’de bize karşı geliştirilen bakış açısının gerçekten hangi doktrinler üzerinden ele alındığını, adanın Güneyinden nasıl göründüğümüzü ve bu görüntümüz dolayısı ile ne kadar itibar gören bir halk olduğumuzu kendi içimizde sorgulamamız gerekiyor..

Diğer Haberler

Başa dön tuşu