KıbrısManşetSiyaset

Hükümet kuklalardan oluşmadığını kanıtlarsa…

“Demokrasilerde elbette acayip kavgalar olmalı” ama UBP’de yaşananlar, zaman kaybı ve kan kaybından başka işe yaramıyor

Kimse kusura bakmasın ama UBP hala cırmalıyor…

Kendi içindeki acayip kavgalarla gün geçiriyor…

“Demokrasilerde elbette acayip kavgalar olmalı” ama UBP’de yaşananlar, zaman kaybı ve kan kaybından başka işe yaramıyor.

-*-*-

Parti, Genel Başkan seçemiyor…

Veya seçmiş gibi yapıyor ama parti içindeki dengeler alt üst!

Hüseyin Özgürgün bir türlü getirilemiyor…

İstifası kabul edilmiyor ama aynı Özgürgün’ün, “haydi şimdi bütün eller havaya” denilerek, dokunulmazlığı kaldırılabiliyor…

-*-*-

Parti içinde birbirine yumruk sallayanlar var…

Uçurumun kenarında bulsalar, tek tekmeyle aşağıya atılabilecekler de bir hayli fazla…

-*-*-

Ve haliyle yeni bir yıla, taze bir yıla “normal” başlanılamıyor…

-*-*-

Ne yazık ki yeni yılın bu ilk iş gününde, UBP’nin Meclis Başkanı belirleme kavgası ile gireceğiz…

Edilen kavga da “ben bu işi daha iyi yaparım” kavgası değil; “ben milliyetçiyim bana oyun oynandı, oynayanlar milliyetçi değil” hikayesi…

-*-*-

Ne garip ilişkiler!

Ne garip bir parti!

Ve acıdır, bu parti şu anda hükümet!

Evet, iki ortak parti var ama UBP, onlara göre bayağı “XXXL”…

-*-*-

Resmiye Canaltay Meclis Başkanı seçilmeli…

Neden?

Bir kere siyasette tecrübesi yeterli mi?

Yeterlidir…

Siyasi bilgisi, görgüsü yeterli mi?

Fazlasıyla…

Ama hepsinden öteye, “sıfır kadın” görüntülü siyasette, gerçekten ciddi bir güzelliktir.

-*-*-

Efendim Zorlu Töre hak etmiyor muydu?

Ne münasebet!

Elbette hak ediyor!

Menteş Gündüz de hak ediyordu!

Herkesin hakkıdır!

-*-*-

Peki ama Dışişleri Bakanlığı’nı da Oğuzhan Hasipoğlu hak etmiyor muydu?

Olmadı!

Öyle uygun görüldü!

-*-*-

Daha da ileri gidelim; Faiz Sucuoğlu, demokrasinin zirve yaptığı kurultayda seçilmeye santimetre kala tumba ettirilmedi mi?

-*-*-

Sorması ayıp, Faiz bey, yeterince milliyetçi değil miydi ki; kimse ağlamadı!

Kimse, “Eroğlu ailesi” falan diye saçmalamaya yeltenmedi!

Veya neden herkes sustu?

-*-*-

Çok sevgili; ağırlıkla bay ve çok az da olsa sevgili kadın vekiller ve değerli bakanlar…

Lütfen şovdan uzak durun…

Lütfen işe koyulun…

Elle tutulur işler yapın…

-*-*-

Mesela ne mi?

Aşı!

Önce bu aşı meselesini bir “aşmak” gerekmiyor mu?

-*-*-

İsrail, 20 Aralık’la 1 Ocak tarihleri arasında, ülkesinin nüfusunun yüzde 10’una iki doz aşıyı da vurmayı başardı…

Koronavirüsün en ciddi etkilediği ülkelerden biri olan İsrail’de, Dünya aşı liderliği en çok neye sebep oldu en çok biliyor musunuz?

Morale…

Peki moral neye sebep olur?

Çalışma azmine; insanların ülkelerine ve tabii ki hükümetlerine güvenmesine!

İtibarı yerlerde sürünen Başbakan Benjamin Netanyahu, aşılama işini bizzat yönetti. Veya öyle gösterildi. Şimdi itibarı patlamış durumda.

Ve yakında erken seçim olacak; bir yere not edin, ortalığı silip süpürecek!

-*-*-

Hemen aşı Sayın Hamza Ersan Saner!

Sizin itibarınız, bizim de sağlığımız için bu çok önemli!

-*-*-

Evet, Türkiye bizim canımız, anavatanımız, her şeyimiz tamam da beklemekle olmuyor!

Nüfusumuz çok az; İsrail veya başka ülkelerdeki modellere bakıp, çok kısa sürede gerekli olan iki doz aşıyı yapabilmeliyiz!

Akabinde de Türkiye’den öğrenciyi; kim bilir Nisan’a kadar da turisti getirmez miyiz?

-*-*-

Peki başka?

Hükümetin hemen uyanması ve harekete geçmesi gereken bir de İngiltere meselesi var!

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun Brexit olayını yakından takip ettiğini düşünüyorum.

Mesela Cumartesi günü Daily Express gazetesinin başyazısı bizi çok yakından ilgilendiriyordu.

-*-*-

Ne deniyordu bu başyazıda?

Daha önce Kudret Özersay’ın, evet koskoca ülkede bir tek eski bakanın hatırlattığı meseleden bahsediliyordu…

İngiltere, yeni pazarlar, yeni iş ilişkileri bulmak zorunda…

Ve bulmaya başladı bile.

Türkiye ile ticaret anlaşması yaptı.

-*-*-

Başyazıda özetle deniliyor ki; “artık AB’nin yasakları, kırmızı çizgileri yok, dilediğimizle, dilediğimiz anlaşmayı yapabiliriz; Orta Doğu’ya uzanabiliriz…”

İngiliz “Orta Doğu” demişse; bilin ki içinde biz de varız!

Ve bilin ki, “AB ülkesi Güney” bu konuda bizden daha sıkıntılı olacak…

-*-*-

Tahsin bakanımda fazlasıyla bulunan siyasi kaprisi, kompleksi, hamaseti bir yana bırakın; elimizdeki narenciyeyi ve patatesi İngilizlere yeniden satmayı başarırsak ve İngiltere’den KKTC’ye turist getirmeye eskiden olduğu gibi değil; ondan daha iyi başlarsak ve İngilizlere, kazıklamadan, aldatmadan, çalmadan, soymadan yeniden ev satmayı başarırsak, YIRTARIZ!

-*-*-

Bu yüzden Tahsin bakanım; lütfen hamasi şahinlikten ve film senaryosu şeklindeki şahadet kandırmacalarından uzaklaş ve SALDIR…

Elinde ne varsa, kim varsa sağa sal, sola sal!

Bak bakıştır, ara araştır!

Araştırt!

Ve buldur!

Buldurt!

-*-*-

Haddim değil ama biliyor musunuz; Anastasiadis’i de hatta bakmayın ne söylediğine, Başpiskopos’u da “iki devletli çözüm” konusunda konuşturdunuz ya; Güney’de kamuoyu da bu olaya eskisinden daha farklı bakacaktır.

Ayrıca, Türkiye ile ilişkilerini güçlendirip artıracağı kesin olan İngiltere, bu konuda hem “garantör güç” sıfatı hem de “BM Daimi Üyesi” sıfatı ile “yanımıza” daha kolay çekilebilir durumdadır.

Ne olur, eskide kalmış saçma sapan çözümsüzlükçülük atmosferine girmeyin; gayret edin!

Bir şeyler yapın!

Yaklaşın “çözüme” ve “huzura”…

Peace!

Barış ve huzur!

Korkmayın bu kelimelerden!

Isırmazlar!

-*-*-

Yani sonuç olarak diyeceğim şudur ki; bir yığın insani ayıptır söylemesi KKTC seçmeninin çoğunluğu, size “kukla” diyor; gelin onları haksız çıkarın!

Kukla olmadığınızı kanıtlayın; ülkeniz için “öz çabayla” bir şeyler yapın…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu