49 milletvekilinin bir arpa boyu kadar yol almadığı mecliste sadece 1 milletvekiline büyük anlamlar yüklemek çok saçma bir durumdur, haliyle bunu çok büyük beklentilere endekslemek ve hayat memat meselesine dönüştürmek gerçekçi bir yaklaşım değildir, zira halihazırda zaten cumhuriyet meclisi mevcut yapısıyla halkın iradesini yansıtmıyor, yansıtmadığı gibi halkın ihtiyaçlarına da cevap verebilecek bir fonksiyona sahip değildir.
Nitekim o meclis içinde atama parti başkanları, atama başbakanlar, iki milletvekili ile ülkeyi yönetme yetkisi verilenler, 18 milletvekili ile suya sabuna dokunmadan sözde muhalefet edenler vs. vs. İşte böyle bir meclis de bulunmayı reddeden Kudret Özersay’ın istifası ile eksilen 1 koltuğu doldurma yarışı içine girdi siyasi partiler. Hadi bunu anlaşılır bulalım. Peki anlaşılmayan ne?
Ülkenin getirildiği durum ortada. Hoş madem ki böyle bir konjonktörü içinize sindirip demokrasicilik oynamaya heveslisiniz, bari bunu doğru yapın.
Sami Özuslu, Tacan Reynar ve Abdullah Korkmazhan aday oldular. Hepsine başarılar dilerim. Sol kulvardaki her üç aday da birbirinden kıymetli. Ve fakat toplumsal varoluş mücadelesinde üçünün de onlara oy verecek insanlarımızın da pek farkı yok. Hepsi tertemiz insanlar. Lakin aynı ideolojiler ve ilkeleri benimsemiş siyasi düşüncelere sahip cenahtan neden üç aday var? Bunun mantıklı bir izahı yok elbette, ve haliyle bu anlayışı anlamak mümkün değil.
İşin gerçek tarafına bakacak olursak bu adaylardan en az ikisi kaybedecek. Hatta çok büyük ihtimal ile üçü de kaybedecek. Hoş bu adaylardan birisi kazansa” ne olacak sanki? Toplum olarak yok oluşa giderken “Neden birlikte varoluş mücadelesi veremiyoruz?”, “Nedir bu beceriksizliğin nedeni?”, “Öncelik parti mi, yoksa toplumsal fayda sağlamak mı?”