
Bilenler elbette bilir ama bilmeyenler de olabilir, bu nedenle bir kez daha belirtmiş olayım, yaklaşık 17 yıldır farklı medya kurumlarında köşe yazarlığı yaptım, yapıyorum…
Kendimce karınca kararınca düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
Her yaptığım tespitin, düşüncenin, kaleme aldığım her yazının doğru olduğu iddiası içinde değilim.
Hiçbir zaman da olmadım.
Elbette katıldığınız düşüncelerim olduğu gibi katılmadığınız düşüncelerimin de olduğunu bilecek kadar bu işin içindeyim ki bu gayet normaldir.
Nereden gelirse gelsin farklı düşünceleri her zaman önemserim.
Bugüne kadar icra ettiğim bu işten bir kuruşluk menfaatim olmadı.
Aksine bundan dolayı çok büyük kayıplar yaşadım. Lakin doğru olduğuna inandığım hiçbir düşüncemi sizlerle paylaşmaktan vazgeçmedim.
Konu şu ki bu 17 yıl içinde yazdığım yüzlerce makale var. 17 yıl önce ülkeme dair gördüğüm yanlışları yazılarıma konu ederken, geldiğimiz günde yine aynı konuları sorun olarak yazmaktan, yanlış olarak görmekten ve tekrar tekrar yazmaktan artık çok yoruldum. Neden biliyor musunuz?
Değişen hiçbir şey yok.
Hayatımın büyük bir bölümünü geçirdiğim bu Ada yarısında 40 yıl önceki sorunların aynısını yaşamaya devam ediyoruz. Hatta çok daha fazlasını..
Aksini iddia eden dostlarım varsa elbette onların da düşüncelerini dinlemek isterim.
Öncelikle kabul etmeliyiz ki tesis edilen ve yanlış malzemeler kullanılarak inşa edilen Kuzey Kıbrıs’ın doğru zeminde bir temeli hiçbir zaman olmadı. Ve fakat bu yanlış zemin bilindiği halde ısrarcı olundu.
Toplum da buna çanak tuttu.
Şimdi artık istisnasız herkesin yüzüne bir tokat gibi inen olumsuzlukların ortasında çözüm yolu arıyoruz.
Peki nasıl?
Siyaset bir nevi sorun çözme sanatıdır.
Siyasetçi de bu sanatı icra etmesi gereken.
Lakin biz toplum olarak bugüne kadar bunu görmedik. Hatta siyasetçinin çözemediği sorunları daha da karmaşık hale getirdiğine tanıklık ettik. Ülkede bugün onca karmaşa sorun yetmiyormuş gibi bir de hükümet krizi baş gösterdi. Bunun belli nedenleri gizli saklı kalmaya devam edecekse belli ki bu kaotik ortam bir süre daha devam edecek.
Ülkeyi hükümetsiz bırakarak kaosa neden olan tarafların ise hiçbir şey olmamış gibi ortada gezinerek hala “elimizi taşın altına koymaya hazırız” “ sorumluluktan kaçmayız” gibi ucuz cümleler kurarak pişkince halkla alay etmesi de konunun bir başka yönü. Çok açık ki bu sığlığın ülkede yerleşmesinde toplumun da payı büyük.
Nitekim her seçim hiçbir niteliğe, özelliğe hatta eğitime sahip olmayan insanları tekrar tekrar sandıktan yönetmek için çıkarırsanız bunun sonuçlarına da halk olarak katlanmak zorunda kalırız. Belli ki hak ettiğimiz bu kadar, daha fazlası değil.




































