KıbrısManşetSiyaset

KKTC kesinlikle Fransa değildir ama hukuk sistemi İngiliz’dir!

Bir kaynakta okudum; “… Tarihçi Laurent Martin’e göre Zincirli Ördek, dünyada başka örneği kalmayan bir ‘alternatif basın biçimi’dir. Haber yaptığı her yolsuzluk ve itham ettiği kurum ya da kişiler hakkındaki iddialarını daima tartışılmaz kanıtlarıyla ortaya koyar…”

Le Canard enchaîné…

“Zincirli ördek”…

Veya “Zincirlenmiş ördek”…

-*-*-

Le Canard enchaîné, haftalık olarak yayınlanan bir Fransız gazetesidir…

Her Çarşamba günü yayınlanır…

Pandemiden önce satış rakamı 350 bin civarındaydı…

Şimdi ne kadar bilemiyorum…

Ama satış rakamında düşüş olduğunu tahmin etmiyorum…

-*-*-

“Canard” Fransızca’da “Ördek” demekmiş…

Ama Fransız argosunda “Ördek” aynı zamanda “Gazete” anlamına geliyor…

Yani, Le Canard enchaîné; “Zincirlenmiş gazete” olarak karşımıza çıkıyor…

-*-*-

Adının tam tersi; bu gazete “zincirlenmiş” değil…

Bir çok kaynağa göre, bu gazete, Fransa’ya hükmeden kişi ve kurumların korkulu rüyası; son derece özgür bir gazetedir…

-*-*-

Okullarda öğretilen, “ideal” gazetecilik örneğidir…

Mesela bazı kaynakların verdiği bilgilere göre, reklam verene bağımlı olmamak için hiç ilan almaz. Haber ajanslarından haber satın almaz.

Sadece satış gelirine bağlı mali durumu söz konusudur ve bu mali durumun da gayet sağlam olduğu iddia edilir…

-*-*-

Her hafta Çarşamba günü satışa çıkan basılı versiyonunun yansıra, internetten de uzak değildir…

Sadece Fransızca yayın yapar…. Bu yüzden de tarafımca takibi yapılamaması, hayattaki en büyük üzüntülerim arasındadır.

Hep başka kaynaklardan “çeviri” haberlerine ulaşmak zorunda kalışım, benim için ciddi bir derttir…

-*-*-

Gazetecilik demiştik ya!

Mesela Le Canard enchaîné, haber kaynaklarının gizliliğinden ve hepsinden önemlisi bağımsızlığından da ödün vermez.

-*-*-

Misyonu vardır…

Nedir bu misyon?

“Siyasal ve kamusal temizlik”…

Haliyle, tüm ekibi, tüm çalışanları tepeden tırnağa lekesizdir…

-*-*-

Bir kaynakta okudum; “… Tarihçi Laurent Martin’e göre Zincirli Ördek, dünyada başka örneği kalmayan bir ‘alternatif basın biçimi’dir. Haber yaptığı her yolsuzluk ve itham ettiği kurum ya da kişiler hakkındaki iddialarını daima tartışılmaz kanıtlarıyla ortaya koyar…”

-*-*-

Kuzey Kıbrıs’ta “her şeyiyle tıpkısının aynısı” bir gazete mümkün müdür?

Geçtim “maddi bağımlılığı”, Fransa’dan çok uzak demokrasi anlayışımız ve yapımız gereği her zaman var olmuş “siyasi ve toplumsal baskı”, bu tür bir gazete yayınlamayı adeta imkansız kılar…

Elbette Avrupa ve bazı internet yayın organlarımız, bu “tarza” çok yakın durumdadır ama “mutlak benzer” bir “Le Canard enchaîné” hazırlamak – yayınlamak imkansıza yakın bir hayaldir!

-*-*-

Bırakın gazete yayınlamayı, “gazetecilik” ilkeleri, etiği, prensipleri ve kuralları çerçevesinde; belge ve fotoğrafla desteklenmiş objektif habercilik ya da yorumculuk yapmak dahi çok zordur.

-*-*-

Bu yapımız ortadadır…

Siyasi ve toplumsal baskı; ekonomik şantajla birleşir ve size “dürüst gazetecilik” yaptırmazlar…

Siz yapmak isteseniz bile, sonuçta iş vereniniz istemeyebilir.

Siz dayanırsınız belki ama onların dayanması mümkün olmayabilir…

-*-*-

Kısacası, KKTC kesinlikle Fransa değildir…

-*-*-

Efendim, bu ülkede yasalar yok mudur?

Anayasa çullisine mi yazılmıştır?

-*-*-

Elbette vardır; elbette anayasa ya da yasalar çullisine yazılmamıştır ama durumumuz son derece “özel”dir…

-*-*-

Yani Anayasa veya yasaların sizi korumasını beklerseniz, boşuna beklersiniz!

-*-*-

Yazdıklarınızdan, söylediklerinizden dolayı sizi “tehdit” ederler ve derler ki; “mahkemeye vereceğiz”…

Ve adına da “yazdığından dolayı şuna hakaret ettin, buna saldırdın!”…

Neyse…

-*-*-

Size bir gazetecilik olayından bahsetmek istiyorum…

İngiltere’de Afrika kökenli bir genç, dört ırkçı beyaz tarafından sebepsiz bir şekilde bacağından bıçaklanmıştı…

1974 doğumlu Stephen Lawrence adlı genç, 22 Nisan 1993’te Londra’da otobüs beklerken, ırkçı saldırıya uğramış ve kan kaybından yaşamını yitirmişti.

Dava yıllarca devam etti.

Açıldı, kapandı, yeniden açıldı…

Sonuçta beş ırkçı katilden bazıları suçlu bulundu…

Ama burada “gazetecilik” adına asıl önemli olan, beş zanlının ilk mahkeme tarafından delil yetersizliği gibi sebeplerle serbest kalmasının ardından, Daily Mail gazetesinin yaptığı yayındı…

Mail, İngiliz basın tarihinde belki de ilk kez mahkeme kararının hilafına “Katiller” manşetini atmış, beş zanlının fotoğraflarını yayınlamış, altlarına da isimlerini yazmıştı.

Ve gazete ekliyordu: Mail, bu adamları cinayetle suçluyor. Eğer haksızsak, buyursunlar bizi dava etsinler”…

-*-*-

Beş zanlı, “… Mahkeme kararını verdi; biz katil değiliz, gazeteyi de mahkemeye veriyoruz” demez miydi?

Derdi demesine de, mahkemede bir kez daha “katil olmadıklarını” ispat etmek zorunda kalacaklardı!

Yani, “kapanan dava” başka bir “mecrada” yeniden açılacak anlamına geliyordu.

Beş zanlının avukatları, gazeteyi asla dava etmedi.

Ama sonra başka gelişmeler yaşandı ve zanlılardan ikisi ciddi cezalar aldı…

-*-*-

Geçenlerde bir örgütümüzün değerli başkanı bir açıklama yaptı ve özetle dedi ki, “… Son zamanlarda bazı televizyon yorumcularıyla bazı kuruluş ve siyasiler dayanaksızca, haksızca, sorumsuzca, pervasızca ve yalanlarla ulusal dava ve ulusal değerlere saldırıyor… Haklarında dava dosyalanmalıdır…”

Üstüme almadım da; bir başka amca da sağı solu benzer şekilde tehdit etti; Türkiye’de bazı kişilere ispiyonladı, “size mahkemeye vereceğim” falan dedi…

-*-*-

Bunca yıldır hiç açılmamış dosyalar, hiç konuşulmamış konular, cinayetler, vurmalar, vurulmalar var…

Bütün bu dosyaları mahkemeye mi taşıyacaklar?

Ne ilginçtir; asıl dava açması gerekenler yerine; asla açmaması gerekenler mi dava açacak?

-*-*-

Stephen Lawrence davası “emsal” midir?

Ortak hukuk ya da Anglo – Sakson Sistemi veya İngilizce ifadeyle “Common Law”, özellikle tarihinde Birleşik Krallık sömürgesi olan birçok ülkenin hukuki temellerini oluşturur da…

Yani emsal kararlar çok önemlidir…

-*-*-

Sonuç: Bir gazeteci olarak, bir yığın sonuçlanmamış davanın sonucunu görmek kesinlikle mesleki açıdan keyfimi artırır… Üstüme almadım demiştim ama hem bir milliyetçi derneğimizin başkanı hem sağlığı çok kötü olsa da bir amcamız ve ne ilginçtir emek verdiğim kurum tarafından “mahkemeyle tehdit edilenler arasındayım”…

Diyorum ki; buyurun, beni mahkemeye verin…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu