Londra’da devrimci bir restoran
Londra'nın güneydoğusunda, Deptford semtinde yer alan "The Communist Kebab" adlı restoran, adını ve menüsünü dünya çapında tanınan devrimcilerden alarak dikkat çekiyor. 492 New Cross Road adresinde hizmet veren bu özgün mekân, hem politik göndermeleri hem de sunduğu lezzetlerle öne çıkıyor.

ÖZEL HABER
Londra’nın güneydoğusunda, Deptford semtinde yer alan “The Communist Kebab” adlı restoran, adını ve menüsünü dünya çapında tanınan devrimcilerden alarak dikkat çekiyor. 492 New Cross Road adresinde hizmet veren bu özgün mekân, hem politik göndermeleri hem de sunduğu lezzetlerle öne çıkıyor.
DEVRİMCİLERİN İSİMLERİNİ TAŞIYAN MENÜ SEÇENEKLERİ
Restoranın menüsünde, tarihi figürlerin isimlerini taşıyan çeşitli yemekler bulunuyor:
Mahir Çayan Menüsü: Falafel, hellim, humus, salata ve gobit ekmeği içeren vejetaryen bir seçenek.
Deniz Yusuf İnan Menüsü: Izgara levrek, salata ve baharatlı pilav veya patates kızartması ile sunuluyor.
Lenin Menüsü: Tavuk eti, salata ve baharatlı pilav veya patates kızartması içeriyor.
Che Guevara Menüsü: 8 adet tavuk kanadı, salata ve baharatlı pilav veya patates kızartması ile servis ediliyor.
Ayrıca, Marx, Engels, Fidel Castro, Mao Zedong, Martin Luther King, Rosa Parks ve Ho Chi Minh gibi figürlerin isimlerini taşıyan menüler de mevcut. Bu menüler, et ve vejetaryen seçenekleriyle geniş bir yelpazeye hitap ediyor.
POLİTİK BİR ATMOSFERDE LEZZET DENEYİMİ
Restoran, sadece yemekleriyle değil, aynı zamanda atmosferiyle de dikkat çekiyor. İç mekânda, müşterilerin tebeşirle duvarlara mesaj yazabildiği alanlar bulunuyor. Ayrıca, restoranın açılışında 1000 porsiyon yemeğin ücretsiz dağıtıldığı belirtiliyor.
“İNSANLAR ÇIPLAK VE EŞİT DOĞAR”
Restoranın kurucusu Yaşar Armağan İpek, sosyalist fikirlerle tanışmasının Türkiye’de 16 yaşındayken başladığını anlatıyor. Çocukluğunun Türkiye’de geçtiğini belirten İpek, Martin Luther King’in hayalini kurduğu gibi, herkesin haklarını kaybetmeden adil ve eşit bir şekilde çalışacağı bir dünyanın mümkün olduğuna inandığını ifade ediyor. İpek’e göre insanlar, doğduklarında çıplak ve eşit olarak dünyaya geliyor, ancak zamanla sosyal statülere göre ayrışıyor. Dinlerin de özünde eşitliği, paylaşmayı ve toplumsal dayanışmayı öğütlediğini, hiçbir dinin bencil olmayı savunmadığını dile getiren İpek, buna rağmen dinlerin zamanla politikacılar tarafından araçsallaştırılarak ayrımcılık için kullanıldığını söylüyor.
“BU RESTORANDA PATRON YOK”
Restorana isim verirken aklında bir anda “Komünist” isminin belirdiğini söyleyen İpek, bugüne kadar bu kelimeyi taşıyan bir fırın, ayakkabıcı ya da kebapçı olmadığını, insanların kelimenin kendisinden dahi korktuğunu gözlemlediğini belirtiyor. Bu ismi kullanarak, komünist sözcüğünün korkulacak bir şey olmadığını göstermek, aynı zamanda işin içine mizah katmak istediklerini söylüyor. Ancak bu tercihin tek nedeninin isim seçimi olmadığını belirten İpek, kapitalist düzene tepki olarak kurdukları işletmede, az kazanmalarına rağmen kazançlarının bir kısmını evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine ayırdıklarını ve mümkünse onların hayallerini gerçekleştirmeye çalıştıklarını da ekleyerek. restoranda hiyerarşik bir yapı olmadığını, burada patron bulunmadığını da vurguluyor.






































