KıbrısManşetSiyaset

Lütfen iradeyi doğru okuyun

Bu irade her ne kadar da siyaset kurumu tarafından yeteri kadar idrak edilmese de, ortaya çıkan aritmetikte seçime katılanlar görüş ve duruş farklılıklarına rağmen olağan dışı günlerden geçerken UBP ve CTP’nin toplumsal fayda için birlikte hareket etmesine yönelik bir irade oluşturmuşlardır

Sandığa giden seçmen sağ kulvarda  1 ve sol kulvarda da 1 partide oylarını topladı.. Dolayısıyla, mevcut düzenden memnun olanlar ve olmayanlar diye bir ayrım yapmak mümkün. Şu çok net ki mevcut düzenin devamından yana irade ortaya koyanlar UBP’de birleşti.

Mevcut  düzenin değişmesini isteyenler ise çoğunluk olarak CTP’yi adres olarak gördü..  Ve fakat bunun yanında merkez sağ ve merkez solda toplanan iradenin bir diğer mesajı da farklılıklarınıza rağmen ülkeyi birlikte yönetin olmuştur.

Ancak, şunun da altını çizmek gerekirse 23 Ocak erken genel seçimlerden çıkan en önemli sonuç, sandığa gitmeyenlerin oranı olmuştur. %42,4’lük kitlenin sandıktan medet ummadığını bu şekilde görmüş olduk. Bu bugüne kadar yapılan seçimlerde en büyük sandık boykotu olmuştur ki bu demokrasi açısından da ciddi bir sorunu teşkil etmektedir. Ve fakat her şeye rağmen bu seçim yapılmış ve seçime katılanlar tarafından bir irade ortaya çıkmıştır.

Bu irade her ne kadar da siyaset kurumu tarafından yeteri kadar idrak edilmese de, ortaya çıkan aritmetikte seçime katılanlar görüş ve duruş farklılıklarına rağmen olağan dışı günlerden geçerken UBP ve CTP’nin toplumsal fayda için birlikte hareket etmesine yönelik bir irade oluşturmuşlardır.

Dolayısıyla seçime iştirak edenler 3 ya da daha az milletvekili çıkaran partilere ülkeyi yönetme iradesini teslim etmemiştir.

Bu çok açıktır.

Ve buna rağmen sağ ve sol ana akım siyasetinin temsilcileri olan UBP ve CTP hala bu konuda belli gerekçeler öne sürüp bunu imkansız kılıyorlarsa bu ülke siyasetçisinin  halkın menfaatlerini gözeterek adımlar atmaktan kaçındığını gösteriyor. CTP ısrarla halk bizi isteseydi birinci parti olarak sandıktan çıkartırdı anlayışını terk etmelidir.

UBP-CTP koalisyonu iki partinin zıt duruşlarına rağmen mümkündür. Zira bu zıtlık derin ayrılıklardan oluşmuyor. Bunu hepimiz de biliyoruz. Dolayısıyla 42 milletvekili ile oluşacak bir hükümetin uyum içinde çalıştığı üretken bir hükümet ortaya çıkabilir. Hatta Başbakan ve Başbakan Yardımcısı dışında teknokrat ağırlıklı bir kabine de oluşturulabilir.

Bütün bunlar mümkündür.

Yoksa, küçük parçalarla yama olarak oluşturulacak bir iktidarın, bırakın işlevselliğini,kısa bir süre sonra ülkeyi yeniden bir erken seçime götürme ihtimali kuvvetle muhtemeldir.

Oysa bugün yeni dünya düzeni tesis edilmeye çalışılırken önümüze koymamız gereken sığ çekişmeler değildir.

Pandemi sonrası hem ülkemizde hem de dünyada ortaya çıkan yeni dünya düzenine adapte olmak zorundayız.Krizler, rekabetler, çatışmalar,iklim değişiklikleri,teknolojik ilerlemeler,uluslararası işbirliği vs vs..

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir dünya düzeni tesis edilirken biz kendimizi bundan soyutlayabilir miyiz?

Elbette hayır.

İşte tam da bu nedenledir ki, ülkemizin ve halkımızın çıkarlarına odaklanarak refah seviyesini artıracak siyasi gelişmeleri önümüze koymak zorundayız. Bunun için de sahip olduğumuz fırsatları ve imkanları en akılcı şekilde kullanmamız gerekiyor.  Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılması bize neyi kaybettirecek?

Neyi kazandıracak?

Açık açık konuşmalı ve tartışmalıyız.

Mağusa limanının AB gümrük yönetimine girmesi bize neler kazandıracak?

Neler kaybettirecek?

Bunun analizini sağlıklı tartışma ortamlarına taşımalıyız. Kapalı Maraş’ın gerginlik yaratan değil uluslararası hukukun öngördüğü şekilde bütün Kıbrıs’ın kazanacağı ortak bir yaşam alanı olarak açılması bize neyi kazandırır?

Neyi kaybettirir?

Bunu da konuşmalı tartışmalı ve aklın gerektirdiği yolu bulmalıyız.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu