Bu tamamen içinde yaşadığımız toplum ile ilintili olsa da yetiştirilme tarzı, aldığı eğitimin kazandırdığı kültür ve nihayetinde kişiliğini oluşturan karakteri insanların hayatları boyunca yol haritasını oluşturur.
42 yaşında dünyanın takdirini kazanmış bir siyasetçi. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ‘Artık verimli olamayacağını hissettiği için’ görevi bırakacağını açıkladı.
Jacinda Ardern, genel seçimlerde aday olmayacağını : “6 zorlu yıldır bu görevi sürdürdüğünü belirterek. Ben de insanım ve artık bu işin hakkını verecek kadar yeterli olmadığımın farkındayım. Devam edersem, Yeni Zelanda’ya zarar vermiş olurum.” dedi.
İsveç Sosyal Demokrat Partisi mensubu Mona Sahlin, devletin kendisine tahsis ettiği kredi kartıyla Toblerone marka bir çikolata almış ve Sahlin hakkında yaptığı bu harcama nedeniyle soruşturma başlatılmıştı.
İngiltere Başbakanı, ‘arabada emniyet kemeri takmadığı için’ hakkında soruşturma açıldı vs vs.. Bu ve benzeri verebileceğimiz daha çok örnekler var. Kısacası bizim anlayamayacağımız, anlamakta zorlandığımız şeyler bunlar.
42 yaşındasın ve Yeni Zelanda gibi bir ülkenin başbakanısın. Verimli olamayacağın gerekçesi ile görevinden ayrılmayı gündemine alacaksın.
Olacak iş değil.
Üstelik halkın seni seçmiş.
Bulunduğun makama birilerinin icazeti ile gelmemişsin, yani seni o makama birileri atamamış halkın takdir etmiş.
Dedim ya olacak iş değil.
Onurun, haysiyetin, doğruluğun, dürüstlüğün demokrasinin, insanlara saygının, kendine saygının zamanı mı? Evet bu kelimelerin karşılığının olduğu ülkelerde bu kavramların önemi büyük, bizim aklımızın alamayacağı derecede de yaşamsal öneme sahip.
Bu nedenle bizim gibi toplumlarda böylesi davranışları ve yaklaşımları anlamamız mümkün değil zira her Allahın günü hiç utanmadan sıkılmadan yüzleri kızarmadan halkın gözlerinin içine baka baka yalan söyleyen o kadar çok siyasetçi var ki bizim ülkemizde..
