KıbrısManşetSağlıkSiyaset

Moral!

Dr. Ali Pilli’nin savunduğu görüşlerin çok geç de olsa kabul edilmesi bile bence artık hepimize moral vermeli

Hep kötü şeyler olmuyor…

Cümle aralarında, paragraf diplerinde de olsa, bazı açıklamalar bence çok önemlidir ve mutluluk verici anlamda pozitiftir…

-*-*-

Mesela, resmi ağızdan İngiltere’den aşı talep edebilmek…

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, geçtiğimiz gün makamında kabul ettiği İngiliz Dışişleri Bakanı Dominic Raab’tan aşı talebinde bulunması, bence muhteşem bir gelişmedir.

“Devlet” olarak, Türkiye dışında hiç bir adresten “yüz yüze” aşı talep edebilme şansımızın bulunmadığı acısını unutmamak lazım.

İngiltere mesela 300 bin veya 200 bin aşıyı bize doğrudan gönderirse, bunun en az 150 bin veya bilemediniz 100 bin kişiyi “iki doz” aşılamak olduğunu unutmamak lazımdır ve bu konu her açıdan çok önemlidir.

-*-*-

Son günlerde işittiğim en hoş, en gerekli açıklamalardan biri de Erhan Arıklı’dan geldi. Biliyorsunuz, Arıklı’nın kurucusu olduğu Yeniden Doğuş Partisi’nin (YDP) yakında kurultayı var… Ve Genel Sekreter Bertan Zaroğlu da genel başkanlığa aday… Arıklı dedi ki, “Partiyi kuran benim ve şu an genel başkanım. Kurultayda arkadaşımız Bertan Zaroğlu da aday olacak. Kaybedersem rakibimin elini kaldırırım, siyaseti bırakırım. Siyasetçi doğmadım, akademisyenim işime geri dönerim”…

Bu açıklama, KKTC siyasi tarihinde, demokrasi adına yapılmış en medeni açıklamadır ve en doğru tavır olacaktır.

Gerçi Sayın Arıklı, “kesin kazanırım” demek istemektedir ki bu da ayrı bir mesele… Yine de bu açıklamayı yaptığı için kendisini kutlarım.

-*-*-

Ve siyasette güzel sözlerden bir tanesi de HP milletvekili Jale Refik Rogers’a ait… Rogers, partisi koalisyon ortağıyken, neredeyse tam gün Sağlık Bakanlığı’nda zaman geçiren, sürekli olarak halkın sağlığı için gönüllü çalışan ve bakana ya da bakanlıktaki arkadaşlara yardımcı olmaya çalışan biriydi… Bu zaten ayrı bir “alkışlık” durumdu ama “… Bilim ışığında karar alınmadığı sürece ülke olarak koronavirüs savaşını kazanmamız mümkün değildir” sözleri de bence moral vericidir, “umarım”, yol göstericidir…

-*-*-

Bu arada gerçekten moral verici bir başka konu; sadece HP’li arkadaşlarımız değil, CTP ve TDP’li siyasetçi – sağlıkçıların tüm açıklamaları da bence son derece olumludur… Bu konuda CTP Lefkoşa Milletvekili Sıla Usar İncirli’nin açıklamaları ile TDP Genel Sekreteri Dr. Halil Hızal’ın her açıklaması, size bilemem ama benim için “ışık”tır…

-*-*-

Haaa başka moral veren bir şey yok mu?

Dr. Ali Pilli’nin savunduğu görüşlerin çok geç de olsa kabul edilmesi bile bence artık hepimize moral vermeli.

-*-*-

Başbakan Ersan Saner’in moral verici yanı yok mu?

Uncuyu kapat, fırıncı açık kalsın… Hayvancı çalışsın ama yem satın alamasın… Gıda tedarikçileri, 12 saatte yapamadıkları işi 3 saate yapsın… Eczanelerin, bakkaldan farkının olmayacağı düşünülsün… Güneyde öğrenim gören çocuklar da online eğitim yapsın…

Efendim bu kararları Saner mi aldı?

Sorumlu O’dur!

Peki bu konuda moral verici ne vardır?

Sayın Başbakan’ın da “tecrübe kazanması” adına “moral” vericidir…

Başbakanımız artık daha tecrübelidir…

“Yıldırım Akbulut fıkrası” gibi kararlar alınmıştır ve umarım vazgeçilir…

Ve eğer görevi kalıcı olacaksa, “Yıldırım Akbulut” vari fıkra gibi kararların altında ezilmemesi için önemli bir durumdur ki bizim açımızdan da “kötü bir durum” değildir.

-*-*-

Moral çok önemlidir…

Yönetenlerini yönetilenlerin moralini yüksek tutmak için daha çok çaba harcaması gerekmektedir.

-*-*-

Moral demişken…

En önemli moral ilacı, gülümsemedir. Kahkahadır.

Bu açıdan baktığımızda, bazı kararları ve tavırları ile bizi gülümseten siyasilerimizin olması da moraldir.

-*-*-

Haaaa uzun zamandır Kıbrıs meselesi ile ilgili bir yorum yazmadım…

“Çözüm beklentileri” ile ilgili zaman zaman “umutlanmalar” moral veriyor ya!

Moralinizi bozmak gibi olmasın ama “öyle bir görüntü yok” gibi duruyor.

-*-*-

Neyse; Amerikan başkanlarından Bill Clinton biliyorsunuz Monica Lewinsky skandalı ile bayağı sıkıntılı günler yaşamıştı…

1950 yıllardan itibaren, Amerikan başkanlarının tümü gibi, Bill Clinton da Kıbrıs meselesini “çözmek” istemiş!!!

Fıkra bu ya!

Bir gün, Monica skandalı günlerinde, tek başına okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, kumsalda bir şişe bulmuş…

Şişeyi almış, öyle bakmış, böyle bakmış darken şişeden ansızın bir “Cin” çıkmasın mı?

Clinton’a, “dile benden ne dilersen?” demiş!

O anda da Clinton’un aklına “Kıbrıs” gelmesin mi?

“Kıbrıs sorununu çöz” demiş cine…

Cin boynunu bükmüş ve “Dünya’da bazı sorunlar var ki, cinler bile çözemez; bu da onlardan biri, üstelik Kıbrıs nerede bilmiyorum bile” demiş!

“O zaman, öyle bir şey yap ki üzerime yapışan bu Monica pisliği ortadan kalksın” demiş Clinton!

Cin dönüp Amerikan Başkanı’na bakmış; “… Ben şişeye döneyim çünkü ikisi de imkansız” demiş ve “hoooop” diye kaybolmuş!

-*-*-

Ve bir fıkra daha…

Yıldırım Akbult başbakanken Kıbrıs’a da gelmiş…

O zaman Dome Hotel en gözde otelimiz…

Akbulut gece acıkmış, resepsiyonu aramış… Odasına birilerini göndermelerini istemiş!

Resepsiyondaki görevli hemen “Room Service” yani “Oda Servisi”ni aramış…

İki kişi koşarak, başbakanın kapısını çalmışlar: “Tak tak!”

Başbakan Akbulut “kim o?” diye sormuş!

Kapıdakilerden biri “Room Service” diyerek yanıt vermiş!

Akbulut, yanındaki bir kaç yardımcısına ve o sırada odada bulunan karısına dönüp, “Bu Kıbrıslılar da Barış Harekatı üzerinden kaç yıl geçti, hala bir Türk Servisi kuramadılar canım, yardımcı olalım da kursunlar” demiş.

-*-*-

Gülebilmişseniz…

Bir nebze olsun gülümsetmişsem, ne mutlu…

Moral…

Önemli…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu