Münir: UBP artık AKP’nin Kıbrıs Şubesi
"Seksen üç milyonluk Türkiye, sayısı üç yüz bini bile bulmayan Kıbrıslı Türklere tahammül edemedi, onları rahat bırakamadı" diyen Münir, "Türkiye, arkasında durmasa seçilme şansı olmayan bir politikacıyı cumhurbaşkanı seçtirdi" dedi
Yazdığı yazılar nedeniyle Kuzey Kıbrıs’ta tartışmalar yaratan Kıbrıs kökenli köşe yazarı Metin Münir, ‘Aslında seçim değildi’ başlıklı köşe yazısında, Cumhurbaşkanlığı seçimini sert bir dille eleştirdi.
Münir, Türkiye yönetiminin, kendi istediğinin olması için elinden geleni yaptığını vurgulayarak, “Önümüzdeki aylarda on binlerce göçmen KKTC vatandaşı yapılacak, siyasi iktidar Kıbrıslılardan Türkiye kökenlilere kaydırılacak. UBP AKP’nin Kıbrıs şubesi olacak, KKTC Türkiye’nin herhangi bir iline dönüşecek, Kıbrıslı Türkler eriyip gidecek” iddiasında bulundu.
“Seksen üç milyonluk Türkiye, sayısı üç yüz bini bile bulmayan Kıbrıslı Türklere tahammül edemedi, onları rahat bırakamadı” diyen Münir, “Türkiye, arkasında durmasa seçilme şansı olmayan bir politikacıyı cumhurbaşkanı seçtirdi” dedi.
Metin Münir’in köşe yazısı şu şekilde:
Aslında bu bir seçim değil, referandumdu.
“Kıbrıslı Türkler KKTC’nin ilhakına giden kapıyı aralamak için Ersin Tatar’ı mı seçeceklerdi? Yoksa Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’dekiler dahil, diğer bütün Türklerden farklı yapan özelliklerini korumak istediklerini göstermek için Mustafa Akıncı’ya mı oy vereceklerdi? Bu serbest bir seçim olmayacaktı.
Türkiye Tatar’ın tarafını tutmuştu. Ve cumhurbaşkanı olması için kesenin ağzını açmıştı. Ona yandaş toplamak için adaya birçok kişi göndermiş, bunlar kapı kapı dolaşmış, telefonlarını çalıştırmışlardı. Türkiye Büyükelçisi bile bir partici gibi çalışmıştı. Bazı muhalif politikacılara baskı uygulamıştı. Birçok medya kuruluşu bu amaca hizmet etmek için ayarlanmıştı.
Özetle, hür bir iradenin belirmemesi, Türkiye’nin istediğinin olması için elden gelen her şeyi yapılmıştı. Neden Türkiye Akıncı’yı değil de Tatar’ı beğendi?
Önce bu sorunun Tatar bölümünü cevaplayayım: Tatar’ı tuttu, çünkü o (ve ait olduğu parti) Türkiye’nin her istediğini sorgusuz sualsiz yerine getirmeye hazırdır. Bu, kendi toplumunun, hatta kendi devletinin aleyhine olsa bile.
Akıncı’yı sevdiğimi veya tuttuğumu söyleyemem.
Ama vatan haini olduğunu, Kıbrıs’ta veya Doğu Akdeniz konusunda görüşlerinin Türkiye’ninkinden farklı olduğunu da söyleyemem. Dik başlılık yapıp birkaç defa Erdoğan’ı kızdırdı, birkaç defa da eleştirdi. Bunlar akılsızlık olarak tanımlanabilir ama hiçbiri bizim memlekette suç, hatta kabahat değil.
Son kertede olup bitenler bir bakıma Erdoğan’ın Akıncı’ya karşı duyduğu kişisel nefretin sonucudur. Ama Erdoğan Akıncı’yı sevse de desteklemeyecekti. Çünkü Akıncı bir Kıbrıs milliyetçisidir. KKTC’nin TC tarafından ilhakına, Kıbrıslıların Türkiye’den gelen insan selinin önünde sürüklenip gitmesine karşıdır. Erdoğan ise – bunu Kıbrıslı politikacılarla yaptığı baş başa görüşmelerde söylediklerinden biliyoruz – Kıbrıs sorununu KKTC’yi Türkiye’nin bir parçası yaparak çözmek istiyor.
KKTC’yi ilhak etmek 2023’te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı güçlendirir. Ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisi ile ilişkisini pekiştirir. TC’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığını genişletir. Kıbrıslı Türkler deyip duruyorum ama bugün oy verenlerin üçte biri Türkiye’den gelip buraya yerleşenlerdir. Sonucu bunların iradesi tayin etti. Ve bu irade önümüzdeki kısa zaman içinde gittikçe güçlenecek. Ankara Tatar’ı saraya yerleştirdikten sonra partisini iktidara getirmek için kolları sıvayacak. Muhtemelen bir yıl içinde yapılacak seçimlerde UBP’nin çoğunluğu sağlaması veya en büyük parti olması için aynen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi elden gelen yapılacak.
Bunun önünde artık hiçbir engel yoktur.
Önümüzdeki aylarda on binlerce göçmen KKTC vatandaşı yapılacak, siyasi iktidar Kıbrıslılardan Türkiye kökenlilere kaydırılacak.
UBP AKP’nin Kıbrıs şubesi olacak, KKTC Türkiye’nin herhangi bir iline dönüşecek, Kıbrıslı Türkler eriyip gidecek.
Yazık.
Seksen üç milyonluk Türkiye sayısı üç yüz bini bile bulmayan Kıbrıslı Türklere tahammül edemedi, onları rahat bırakamadı.
Arkasında durmasa seçilme şansı olmayan bir politikacıyı cumhurbaşkanı seçtirdi.
Aman ne büyük zafer!”