Ciddi bir tükeniş ile karşı karşıyayız.
Sağlık ve artan vakalar bir yana ekonomideki daralma her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor.
Elbette parası olana, düzenden istifade edene bakmadan bu tespitleri genele yansıtarak yapmak durumundayız.
Zira toplumsal bir fakirleşmenin içindeyiz.
Alım gücünün her gün biraz daha düştüğü, yaşam kalitesinin gözle görülür şekilde gerilediği gerçeğini bugün sanırım hissetmeyen de yoktur.
Bütün bunlara çare üretemez iken, bir de Kıbrıs sorunu özelinde siyasetin etki altında gerçekler ile örtüşmeyen dayatma oldu bittilere yönelmesi Kıbrıslı Türkler olarak bizim için son derece tehlikeli bir durumdur.
Dolayısıyla tükenişin bu kadar büyük olduğu bir süreçte maksadı aynı olan herkesin ortak bir paydada buluşması gerekiyor.
Siyasi eğilimi, ideolojik duruşu, dünya görüşü ne olursa olsun evlatlarımızın geleceği için yaşadığımız ve vatan bildiğimiz bu topraklar uğruna hep birlikte mücadele etme zamanı gelmiştir. Bölünecek ,öteki taraf, beriki taraf diyecek lüksümüz yoktur.
Bu süreç partilerin ya da sivil toplumun tek tek vereceği mücadele ile atlatılacak bir süreç değildir. Yaşananlar ortadadır. Geride bıraktığımız Yaratılan konjonktür Cumhur seçim sürecinde Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin akla mantığa uygun uluslararası camianın destek verdiği ve Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukukun bir parçası yapacak çözüm modellerini demokratik bir platformda seslendirilmesini dahi mümkün kılmadı.
Bunlar elbette herkesin bildiği birebir yaşadığı gerçekler.
Böyle bir ahvalde Cumhur seçimden sonra maksatlı yapılan açıklamalarla seçim sonuçları dayanak olarak gösterilmek suretiyle Kıbrıslı Türklerin federal çözüm iradesinden vazgeçtiği yönünde algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu doğru değildir ve gerçekleri yansıtmıyor..
Oysa 7 düvelin bildiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminin hangi koşullar altında gerçekleştirildiği ve ortaya çıkardığı sonuçların Kıbrıslı Türklerin kapsamlı çözüme yönelik iradesinde herhangi bir değişikliği söz konusu dahi değildir.
Kıbrıs’ta kapsamlı çözümün gerçekçi tek formülünün iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon olduğu realitesi ve talebi hala ortada duran bir ihtiyaçtır.
Bunun aksini iddia eden bir siyasi anlayış var bugün. Bu anlayış federasyonu reddediyor.
Bu elbette olabilir ve doğaldır.
Lakin bu anlayış bugün uluslararası desteğin olduğu federasyonu reddederken, onun yerine uluslararası camiadan destek bulacak bir çözüm şeklini de ortaya koyamıyor.
Hatta aslında hiçbir şey koyamıyor..
