KıbrısManşet

O anları yeniden yaşadı ve yaşattı

Kutlu Adalı; hem dostuydu, hem de komşusu… Ömer Köse, Adalı’nın katledildiği anlara tanıklık etti ve fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirdi. O günü ve Adalı’yı GIYNIK’a gözyaşlarıyla anlattı


“POLİS VE ÇELİK KUVVET NASIL BU KADAR ERKEN GELMİŞTİ?”…“İki savaş yaşadım, dolayısıyla silah seslerine yabancı değilim. Ama o gün duyduğum ses alışkın olmadığım bir silahın sesiydi. Evden çıktığım anda komşular Kutlu Adalı’nın evinin etrafına doğru bakıyordu. O vurulmuştu. Bir kadın komşum sarı renkte FIAT marka bir araba gördüğünü söyledi. Etrafta polis ve çevik kuvvet vardı. Kendi kendime nasıl olur da bu kadar erken çevik kuvvet ve polis bir anda olay yerine gelir?  Diye sordum. Sonra fotoğraf makinamı aldım ve Kutlu’nun üzeri örtülmüş cesedinin fotoğrafını çektim.”

KUTLU ADALI KİRLİ HESAPLAŞMALARA MALZEME EDİLİYOR… “25 yıl sonra Sedat Peker neden çıkıp da bu gerçekleri açıkladı, bu işin arka planında nasıl büyük bir hesaplaşma var bunu kestirmiyorum. Bu işin sonunda Türkiye’de bazı siyasilerin başları yanacak ve iş Türkiye siyasetinde ‘temiz eller operasyonu yaptık, artık temiziz’ konusuna dönecek. Burada konu Kutlu Adalı değildir. Aksine, Kutlu Adalı bazı kirli hesaplaşmalara malzeme ediliyor. Birileri çıkıp bu soruşturmanın daha ileriye götürülemeyeceğini açıklayacak. Kutlu Adalı cinayetinin faillerinin yargılanacağına inancım yok. Kutlu Adalı’nın dosyası yine faili meçhul olarak kapanacak.”

Faili meçhul bir suikasta kurban edilen merhum gazeteci Kutlu Adalı’nın evi ile kendi evinin arasında 100 metre gibi bir mesafe olduğunu kaydeden emekli postacı Ömer Köse, “Siyasi olarak görüşlerimiz aynı olduğu için devamlı oturur sohbet ederdik, paketlerini ve mektuplarını götürmek için her uğradığımda oturur kahve içerdik. Mektubu olmasa da mutlaka yanına uğrardım ve dertleşirdik” diyerek, Adalı’nın herkes tarafından sevilen, güler yüzlü bir kişi olduğunu anımsattı.

“ÇOK FARKLI BİR SİLAH SESİYDİ”

Suikastın gerçekleştiği geceyi anlatırken gözyaşlarını tutamayan Ömer Köse, “Ben normalde erken yatan birisiyim o gece de yine erken yattım. Saat 11.45 sıralarında, uykumun içerisinde çok farklı bir silah sesi duydum. Ben silah sesi duymaya alışkınım ve silahları da tanıyorum çünkü 1963’ten 1974’e kadar savaşın içerisinde çok şey yaşadık. Bu çok farklı bir otomatik silahtı. Savaşın çirkinliğini de yaşadım. Yanımda ölen ve yaralanan insanlar gördüm ve o günler benim için kötü günlerdi.

“SARI RENK FIAT MARKA BİR ARABA

Eşim ‘silah seslerini duydun mu?’ diye sordu. Ben de boş ver herhalde sarhoşlardır dedim ama daha sonra köpek seslerinden ve komşuların seslerinden dolayı bir sorun olduğunu anladım ve kalkıp dışarıya çıktım. Komşuların ve çevredekilerin Kutlu Adalı’nın evine doğru bakındığını fark ettim. Bacanağımla evlerimiz önlü arkalı, o da dışardaydı. ‘Sen uyun mahallede adam öldürdüler’ dedi. O saat ilk aklıma gelen Kutlu Adalı oldu ve hızlı hızlı oraya doğru yürümeye başladım. Komşularımızdan bir kadın, ‘Sarı renk Fiat marka bir arabaydı’ dedi. Eve yaklaştıkça bir baktım sokak ışıklarının altında polisleri gördüm, damlarda da Çevik Birlik polisleri bekliyordu. Silah sesi duyulmasından çok uzun bir süre geçmeden, belki de 10 dakika içinde Çevik Birlik dâhil bu kadar polisin olay yerine gelmiş olmasına çok şaşırdım. Bu soru işareti hala daha kafamı kurcalamaya devam ediyor.

“POLİS VE ÇEVİK BİRLİK NASIL BU KADAR ERKEN GELEBİLDİ”

Kutlu Adalı öldürüldükten sonra, çok süratli bir şekilde polis ve Çevik Birlik olay yerine geldi ve cesedin üstü beyaz bir çarşafla örtüldü. Evinin kapısı açıktı ve evinden yaklaşık 40 metre uzaklıktaydı. O saat niye kapının önüne çıktı ve o saat onun kapının önünde olduğunu bilen kimdi diye kendi kendime sordum çünkü daha önceki konuşmalarımızda bana tehdit edildiğini söylemişti. Geçmişte evinin kurşunlandığından da bahsetmişti. Hatta öldürülmeden bir ay evvel yaptığımız sohbette ‘Ömer, bir aydır köşe yazısı yazmıyorum, ara verdim çünkü bir takım tehditler aldım ve evim kurşunlandı” dedi. St. Barnabas Manastırı’nda yaşanan soygun olayının ardından ertesi günü Kıbrıs Gazetesi’nde ‘St. Barnabas Manastırı soygunu’ diye manşet atıldı.  Bir sonraki gün farklı bir manşet atıldı ve ‘St. Barnabas Manastırı’ndaki olay polis operasyonuydu’ denildi. Netice itibariyle Kutlu Adalı St. Barnabas olayını araştırmaya ve yazmaya başladıktan sonra yeniden tehditler almaya başladı. Gece yarısı telefonları çalıyordu ve ‘sen bittin’, ‘sen bittin’ diye tehditler savruluyordu. Bir ay sonra da evinin önünde katledildi.

“O FOTOĞRAFIN ORJİNALİ SADECE 3 YERDE VAR”

Ben cesedin yanında 8 tane işaretlenmiş boş kovan saydım. Eve gittim fotoğraf makinamı aldım ve geri döndüm. O fotoğraf bir tek poliste, bende ve Kıbrıs Gazetesi’nde vardı. Ertesi günü sokağımızın adını Kutlu Adalı Sokağı olarak değiştirmek için bölgeden 152 imza topladım ve herkes yaşanan olayı lanetledi. Kutlu’nun eşi İlkay Hanım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağı zaman benden bu fotoğrafları istedi. AİHM, bu cinayet için Türkiye’yi mahkûm etmiş olsa da 25 yıl boyunca bu cinayet faili meçhul olarak kaldı” sözleriyle o geceyi hem anlattı hem yeniden yaşadı.

“KIBRIS’TA FAİLİ MEÇHUL OLAYLAR 1996’DA BAŞLAMADI”

“Kıbrıs’ta faili meçhul cinayetler 1996 yılında başlamadı. Kıbrıs’ta bu cinayetler 1958 yılında TMT’nin faaliyetleriyle birlikte başladı. Onların savunduğu düşüncelere göre Komünizm düşman olarak görülüyordu ve hem Türk tarafında hem de Rum tarafında sol düşünceye sahip insanlar öldürülmeye başlandı. Hem Türk hem Rum işçilerin üye olduğu PEO sendikası yöneticileri ve üyelerinden bazıları öldürüldü bazıları da yurt dışına kaçmaya zorlandı. 1964’te Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in öldürülmesi olayı, 1973’te Dr. Küçük’ün bir takım baskılar sonucunda adaylıktan çektirilmesi ve Ahmet Mithat Berberoğlu’nun tehdit edilmesi de bu ülkede yaşanan bu tür olaylardır” diyen Ömer Köse, “Son yıllarda da benzer olaylar yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Afrika Gazetesi saldırısı, Mustafa Akıncı’nın Suriye’ye ilişkin açıklaması sonrası yapılan tehditler ve son olarak yargıya yönelik, kuran kurslarıyla ilgili yanlış anlaşılan karar sonrası yapılan tehditler de aynı zihniyetin ürünleridir. Seçimlere yapılan müdahaleler de bunların bir parçasıdır ve bu müdahaleler hiç bitmiyor” şeklinde konuştu.

“KUTLU ADALI CİNAYETİ FAİLLERİNİN YARGILANACAĞINA İNANCIM YOK”

“25 yıl sonra Sedat Peker neden çıkıp da bu gerçekleri açıkladı sebebini kestiremiyorum. Bu işin arka planında nasıl büyük bir hesaplaşma var. Bu işin sonunda Türkiye’de bazı siyasilerin başları yanacak ve iş Türkiye siyasetinde ‘temiz eller operasyonu yaptık, artık temiziz’ konusuna dönecek. Burada konu Kutlu Adalı değildir. Aksine, Kutlu Adalı bazı kirli hesaplaşmalara malzeme ediliyor. Birileri çıkıp bu soruşturmanın daha ileriye götürülemeyeceğini açıklayacak. Kutlu Adalı cinayetinin faillerinin yargılanacağına inancım yok” diyen Köse, Kutlu Adalı cinayeti dosyasının yine faili meçhul olarak kapanacağını savundu.

“KUTLU ADALI YAŞASAYDI…”

“Kutlu Adalı yaşasaydı, bugün hala daha gerçekleri tüm çıplaklığıyla yazmaya devam ederdi. Tüm kirli hesaplaşmaları ortaya çıkarmak için mücadele ederdi” diyen Köse, “Kapalı kapılar ardında bir şey kalmamalı. Tüm gerçekler ortaya çıksa. Keşke tüm faili meçhul cinayetlerin failleri ortaya çıksa” dedi.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu