Başbakan Ersan Saner, Yüksek Mahkeme kararını değerlendirirken, Kur’an kurslarının kapatılması ile ilgili bir karar çıkmadığının altını çizerek, “KKTC Müslüman bir ülke, Kur’an kurslarını kapatmak söz konusu olmaz dedi..
Demek ki neymiş, Kur’an kursları yasaklanmamış.
Sadece devlet iznine ve denetimine tabi olması gerektiği belirtilmiş alınan kararla..
Bunu anlaşılmaz kılmak, ya da farklı yorumlamak elbette art niyet taşır. Oysa karar son derece açık ve anlaşılırdır.
Burada anlaşılmayan şey ise KKTC Anayasa Mahkemesinde alınan bir kararı neden birilerine izah etmek zorunda kalıyor olmamızdır!
Kur’an kurslarının KKTC’de yasaklandığına ilişkin bir soruya bakın nasıl bir cevap veriyor Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kıbrıs Türk halkı dinine ve inancına bağlı bir halktır.”
Ama neden?
Kime ne?
Bir Cumhurbaşkanı bunu neden söyleme ihtiyacı duyar?
Benim inancımı ya da yaşam tarzımı sorgulamak kimin haddine?
Ve devam edelim!
Tatar, Kur’an kurslarının devam edeceğini, eğer yasal bir eksiklik varsa bunların giderilmesi için Başbakan ve Milli Eğitim ve Kültür Bakanı ile görüşerek tamamlanmasını istediğini belirterek kursların Din İşleri Başkanlığı yetkisiyle ve Eğitim Bakanlığının denetlemesi ile yürütüleceğini ifade etti.
Peki Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasında mahkemelerimiz bağımsızdır, aldıkları kararlara saygılıyız, Anayasamızın verdiği yetkiyi kullanmışlardır, herkesin de saygı duymasını bekliyoruz duruşu var mı? Ya da cümle içinde geçen bir vurgu?
Yok!!
Neden yok sorusuna cevap vereceğim ama önce Başbakan Ersan Saner’in de konuyla ilgili yaklaşımına bakalım!
Sayın Başbakan da diyor ki; KKTC’nin Müslüman bir ülkedir ve Kur’an kurslarının kaldırılması asla mümkün değildir.
Peki burada KKTC Mahkemelerinin bağımsızlığına herhangi bir vurgu var mı?
Yok!
KKTC’nin laikliğine dair bir vurgu yapıldı mı?
Hayır..
Bunun yerine hem Cumhurbaşkanı, hem de Başbakan ne demeyi tercih etti?
“KKTC Müslüman bir ülkedir”
“Kıbrıs Türk Halkı dinine ve inançlarına bağlı bir halktır”
Bu tanımlar gerçekten KKTC’yi anlatıyor mu?
Hayır.
Neden?
Anayasamızda din tercihimizi öne çıkaran bir madde yoktur.
Anayasanın ilk maddesi Devletin Şekli ve Nitelikleri tanımında Madde 1 ne diyor.
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan LAİK bir Cumhuriyettir.”
Demek ki neymiş?
KKTC Fransa olmadığı gibi İran İslam Cumhuriyeti de değilmiş.
Hal böyle iken ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı bunu ifade etmekten kaçınıyorlar..
Başında bulundukları ve temsil ettikleri devlet için sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan LAİK bir Cumhuriyettir tanımını yapmaktan korkuyorlar, çekince duyuyorlar..
Zira kendilerini o makamlara taşımak için ülkemiz demokrasisini tarumar eden irademizin üstüne basa basa geçen Türkiye’deki islam ağırlıklı iktidarın gazabına uğramaktan korkuyorlar. Ödleri patlıyor..
Neden?
Kişisel çıkarlarına halel gelmemesi için!
Bu gelişmeler vesile oldu bizler de gün 24 saat “Devletimize şöyle sahip çıkacağız, böyle sahip çıkacağız, sonsuza dek yaşatacağız” diyenlerin aslında devleti yaşatmak gibi bir gaylelerinin olmadığını, kendi kişisel menfaatlerini korumak için insanı insan yapan kişilik kazandıran bütün etik değerlerden vazgeçebileceklerini gördük. Bu beyefendilerin en üst makamlarına oturdukları devletin kurumlarına bile sahip çıkmaktan korktuklarına ve aciz kaldıklarına şahit olduk.
Ve çok ilginçtir devlet düşmanı diye lanse ettikleri insanlar da 7’den 70’e devletin kurumlarına sahip çıkmak için el ele verdiler…
Ve onların dillendirmekten korktuğu doğruları hep bir ağızdan haykırdılar.
“KKTC Mahkemeleri bağımsızdır”
“KKTC bir hukuk devletidir”
Dolayısıyla bilmeyenler ve ısrarla anlamak istemeyenler için bir kez daha hatırlatalım, her türlü inanca sahip insanın birbirine saygı duyup birlikte yaşadığı ülkedir Kıbrıs..
