KıbrısManşetSiyaset

Özür dilerim!

Bırakın Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını; Irak veya Suriye toprakları içerisinde “egemen eşit ve de bağımsız” bir Kürt devletini “savaş sebebi” sayan Türkiye; “Toprak bütünlüğü ve Anayasası’nın garantörü olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan ikiye bölüp, bir yarısında ‘Türk’ devleti mi kuracak?

Sizce, “egemen eşit iki devlet” diye bir şey savunanlar, bunun imkansız olduğunu bilmiyor mu?

Biliyor!

Hem de bal gibi!

Çünkü Kıbrıslı’nın dediği gibi, “dagga bir gol bir” – Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’yi tanıması imkansızdır!

-*-*-

Neden imkansızdır?

Sevgili canlarım, mesela, son hafta içerisinde, Fenerbahçe’nin uluslararası futbol karşılaşmalarındaki olası rakiplerinden biri Omonia’ydı da ondan!

-*-*-

Bırakın Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını; Irak veya Suriye toprakları içerisinde “egemen eşit ve de bağımsız” bir Kürt devletini “savaş sebebi” sayan Türkiye; “Toprak bütünlüğü ve Anayasası’nın garantörü olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan ikiye bölüp, bir yarısında ‘Türk’ devleti mi kuracak?

-*-*-

“Evet kuracak” diyen var mı?

Vardır!

Peki kimdir bunlar?

Birincisi, bunlar, üzgünüm ama mesela Devlet Bahçeli gibi, “alaka in the kafes”lerdir!

Yani, alakaya maydanoz doğrayanlar hatta alakaya çay demleyenlerdir!

Çay!

Son günlerin en önemli politik argümanları arasında!

-*-*-

Peki başka kimlerdir “evet Kıbrıs bölünebilir ve etnik temele dayalı bir devlet kurulabilir” diyenler?

Bile bile “çözümsüzlük isteyenler”dir!

Statükonun devamını savunanlardır!

Çözümün, hiç işlerine gelmediğinden emin olanlardır!

-*-*-

Peki nedir bunca demeç, bunca açıklama, bunca ziyaret?

Bunca demecin, bunca açıklamanın, bunca ziyaretin tek bir sebebi vardır; siyaset!

Evet, Türkiye’yi yönetenler siyaset yapıyor ve 2023 seçimlerini kaybetmemek için yatırım gerçekleştiriyor!

Haksızlar mı?

Asla değiller!

Ama kesinlikle “yanlışlar!”…

-*-*-

Otur bu konuda sabaha kadar yaz!

Mesela, “dediklerine itiraz edilmesin” diye; itiraz edenleri susturmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar!

“Türkiye’yi eleştirmeyeceksin” diyorlar.

Sanki eleştiri, Anadolu insanlarına düşman olmakmış havasını yaratıyorlar!

-*-*-

Ve başka ne yapıyorlar?

Sürekli yalana başvuruyorlar!

Mesela “İngiltere kesin bizi tanıyacak” diye başlık attırıyorlar!

“Putin, hiç kaçmaz, aha Doğu Perinçek önerdi, olacak bu iş” diye haberler yayınlıyorlar!

-*-*-

“Bütün bu yazdıklarınız deli saçmasıdır, yapmayın, doğruları yazın, doğruları söyleyin” dediğiniz anda da, “ya bu adamı işten atarsınız ya da size zarar veririz, mahkemeye götürürüz, şunu yaparız, bunu yaparız” diye tehditler savuruyorlar.

-*-*-

Kimler mi?

Yani her şey gözümüzün önünde oluyor!

-*-*-

Peki, “Sen, Serhat İncirli, Ersin Tatar’ı desteklemedin mi?”…

Güzel bir soru.

Bu anlattığım olayda, Ersin Tatar veya öteki cumhurbaşkanları arasındaki fark, “siyaset belirleyecek büyüklükte” bir fark değildir.

Türkiye ne istemişse; ne emretmişse; nasıl rota çizmişse öyle olur!

Yani, yarın Türkiye “federal çözüm” derse; Ersin Tatar’ın, yanına Tahsin Ertuğruloğlu’nu da alıp dağa çıkacağına inanan mı var?

-*-*-

Türkiye, Ersin Tatar’a ve arkadaşlarına, “federal çözümle devam” demiş olsaydı; Ergün Olgun veya her hangi biri çıkıp da “heeeeeyt” diye meydan mı okuyacaktı?

Tarih, bu konuda şimdiye kadar bir tek Osman Ertuğ’un istifasına tanık olmuştur; o kadar!

-*-*-

Demek istediğim şudur:

Türkiye’deki siyaset, 2023’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni kazanmak adına çeşitli yatırımlar yapmak zorundadır.

Siyasi yatırımlardan söz ediyorum.

Kıbrıs siyaseti de bu yatırımlar arasındadır.

Efendim, ama bu tavır Türkiye’nin dış itibarını zayıflatmıyor mu?

Elbette zayıflatıyor ama seçimi kazanmak, dışta itibar kazanmaktan daha önemlidir.

-*-*-

Peki biz?

Biz, figüran bile değiliz.

Daha önce de değildik.

Belki şu anda masgara da olmuş durumdayız ki sanırım en büyük fark buradadır…

-*-*-

Efendim, Ersin Tatar federal çözüm istemiyor!

Şaka mısınız siz?

Rauf Denktaş da istemiyordu; ne oldu?

Akıncı ve Talat istiyordu; ne oldu?

Eroğlu istemiyordu; ne oldu?

-*-*-

Şartlar uygun değildi…

Şartları uygun hale getirmek lazım…

-*-*-

Peki bu nasıl yapılacak?

İşte bunu yapacak olan siyasetçilerin önemi burada ortaya çıkıyor.

-*-*-

Yalan söylemeyen…

Günü kurtarmak için cırmalamayan…

Kendi koltuğunu korumak adına, en yakın dostlarının gözünün yaşına bakmayan…

Sabah akşam biat itaat işleri ile uğraşmayan…

Ne idüğü belirsiz, cahil ve de görgüsüz yabancı memurların emrine girmeyen…

Akşam meyhanede sarhoş olup, ertesi gün Cuma namazı kılma yalanına başvurmayan…

-*-*-

Benim hatam mı?

“Ersin bey dürüsttür, doğrudur, yalan söylemez, hamasetle asla uğraşmaz, dostlarını yedirmez ve kesinlikle federal çözümün en mantıklı model olduğundan da emin bir liberaldir; Anastasiadis ile aynı frekanstadır ve hepsinden önemlisi toplumunu asla satmaz” diye düşündüm!

Yanıldım!

Özür dilerim!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu