KıbrısManşetSağlıkYaşam

Pandeminin psikolojik etkileri ve iyimserlik

Koronavirüs salgınının ve ekonomik krizin  bu kadar gündemde olduğu zamanlarda morali yüksek tutmak gerekiyor.. Bu süreçte morali yüksek tutmak ve mental anlamda sağlıklı kalabilmek hayli önemlidir. Çünkü mutsuz, umutsuz, aşırı stresli olmak uzun vadede hem bağışıklık sistemini hem de ruh sağlığını olumsuz etkileyecektir.

Koronavirüs salgınının ve ekonomik krizin  bu kadar gündemde olduğu zamanlarda morali yüksek tutmak gerekiyor..

Bu süreçte morali yüksek tutmak ve mental anlamda sağlıklı kalabilmek hayli önemlidir. Çünkü mutsuz, umutsuz, aşırı stresli olmak uzun vadede hem bağışıklık sistemini hem de ruh sağlığını olumsuz etkileyecektir.

Bilimsel pek çok araştırma uzun süreli stres ve mutsuzluğun bağışıklık sistemimiz için son derece yıkıcı olduğunu ortaya koymuştur. Bundan dolayı gerekli önlemleri aldıktan sonra umudumuzu ve iyimserliğimizi kaybetmeden beklemeliyiz. Bu süreç herhangi bir ruhsal rahatsızlığı olmayan insanlarda birtakım ruhsal belirtilere yol açabileceği gibi, zaten var olan bir psikiyatrik hastalığa sahip kişilerde hastalığın alevlenmesine dolayısıyla hem kişide hem de bakım vereninde strese yol açabilir. Virüse maruz kalınmasa da kişilerde hasta olma ya da ölüm korkusu, çaresizlik hissi ya da hasta olan kişiler ile ilgili suçluluk duygusu meydana gelebilir. Yaşanan bu duygular yoğunlaştıkça ruhsal olarak kişinin daha zayıf düşmesine yol açabilir. Hastalıkla mücadele edenlerin ve yakınlarının yaşadığı strese bir de hastalık nedenli damgalanma ve bu  damgalanmanın getirdiği yalnızlık hissi de eklenebilir. Depresyon, yalnızlık hissi, çaresizlik, ümitsizlik, kaygı ve panik hissi, yoğun korkular, sinirlilik, tahammülsüzlük, öfke patlamaları, isteksizlik, konsantrasyon güçlüğü, aşırı zihinsel uğraşlar ve düşünceler, uyku ve iştah sorunları, bedensel sorunlar hepimizin yaşayabileceği ruhsal sıkıntılar olarak yaşamımıza girebilir. Peki bu süreçte ruhsal sağlığımızı korumak mümkün mü?

Elbette mümkün ve elbette bu salgından korunmak ve bu süreci atlatmak için yapabileceğimiz birçok şey olduğu gibi ruhsal olarak korunmak için de yapabileceklerimiz var.

Umutlu olmak bizi dinç, diri ve aktif tutar. Umut doğamızda bulunan yalnızlık, sıkıntı, acı gibi zor durumlarla başa çıkmada en değerli kaynaklarımızdandır. Umuda, iyimserlik, coşku, azim ve inanç eşlik eder. Umut konusundaki çalışmalarıyla ünlü Rick Snyder’a göre, umutlu kişilerin kendilerini motive edebilme, hedefe ulaşma konusunda yeterli becerilere sahip olduklarını hissetme, köşeye sıkıştıklarında kendilerini daha iyi günlerin geleceği tesellisiyle yatıştırabilme, hedeflerine ulaşmak için değişik yollar bulma esnekliği gösterebilme, imkansızlığı gördüklerinde hedef değiştirebilme ve zor bir işi baş edilebilir küçük parçalara bölebilme gibi özellikleri vardır.

Umudumuzu hep canlı tutmaya çalışalım Bu süreçte bize en iyi hissettirecek duygular şefkat, anlayış, hoşgörü ve empatidir.  Birlik olmak ve birlik hissetmek bizi ruhsal olarak güçlendiren eylemlerdir. Damgalamak ve damgalanmak ya da damgalanacağını düşünmek stresimizi artırır. Bu yüzden damgalayıcı tanımlamaları dilimizden uzak tutalım. Bizi kaygılandıran strese sokan haberleri dinlemeyi, okumayı ve izlemeyi en aza indirebilirsiniz. Sadece güvenilir bulduğunuz kaynaklardan, günde bir ya da iki kez ile sınırlayarak bilgi edinmek ve alacağınız önlemleri buna göre güncellemek yeterli olacaktır. Gerçek bilginin çoğu zaman daha az korkutucu ve kaygılandırıcı olduğunu unutmamalıyız. Öncelikle kendimizi korumaya çalışmalı, ancak bunu yaparken ihtiyacı olan diğerlerine de destek olabilmeyi başarmalıyız. İhtiyaç zamanlarında yardımlaşmak hem yardım edeni hem de edileni iyileştirir. Dayanışmak gücümüzü artıracak ve bu kriz sürecinden hem fiziksel hem de ruhsal olarak en sağlam şekilde çıkmamızı sağlayacaktır.

İyimserlik, pasif bir biçimde olumlu beklentiler içinde olmak değildir. Bir düşünce tarzıdır ve geliştirilip öğrenilebilir. Herhangi bir kötü olay karşısında iyimser birey, bu olayın geçici olduğunu, denetlenebilir ve belli bir soruna özgü olduğunu düşünür. Kötümserler ise, yaşanan sorunları ya da olumsuzlukları kalıcı ve kapsamlı olarak değerlendirirler. Bu durum da onların güçlerini, enerjilerini ve umut düzeylerini düşürür. Yalnız bu noktada, gerçekçi olmayan iyimserlik kavramından da bahsetmemiz gerekiyor.

Gerçekçi olmayan iyimserlik, bizim toplumumuzda çok yaygındır ve tedbirli olmayı engeller. En genel anlamıyla gerçekçi olmayan iyimserlik, “bana bir şey olmaz” mantığıyla hareket etmektir. Bu tür bir iyimserlik, iyimser bireyleri tehlikelere açık hale getirebilmektedir. Alabileceğimiz her önlemi alıp sonra da umutlu ve iyimserliğimizi muhafaza etmeye çalışmamız en mantıklı iş gibi görünüyor. Umut ve dayanışma çok önemli. Böyle günler, hayatın anlamını daha çok sorgulamamızı, özgürlüğün ve sağlığın değerini daha çok anlamamızı sağlar. Bundan dolayı bu süreçten pek çok olumlu alışkanlıklar kazanarak ve güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu