KıbrısManşetSiyaset

Politikalar değişkendir

Bu koşullarda Kıbrıs’ta bir çözümün olma ihtimalinden oldukça  uzağız. Ta ki Türkiye’yi yöneten iktidar yeni bir politika değişikliğine gidene kadar

Kıbrıslı Rum Lider Anastasiadis “Türkiye garantilerin kaldırılmasını istemiş miydi” sorusuna karşılık “Böyle bir şeyi hiçbir zaman istemedi veya kabul etmedi. Bu, Genel Sekreter ile görüşme tutanaklarında açıkça görülüyor. Sayın Çavuşoğlu Crans Montana öncesinde de sonrasında da garantilerin kaldırılabileceği rüyasından uyanmamızı söyledi. Bunlar hem yazılı, hem de sonrasında Türk tarafının, Genel Sekreter ile görüşmede ortaya konulan tezleriydi.” dedi..

Bu bilinmeyen bir şey değil.

Bu hususta Türkiye’nin kırmızı çizgisi herkesin malumu..

Yani bu süpriz ya da bilinmeyen bir şey değil. Türkiye özellikle Crans Montana sonrası biraz da Kıbrıs Rum liderliğinin tavrı ile ilintili Kıbrıs’ta politika değişikliğine gitti. Ve Kıbrıs’ın Kuzey yarısındaki politikayı da buna göre şekillendirdi.

İki ayrı eşit egemen devlet tezi de bunun bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği şimdi bu politika üzerinden ilerlemeye çalışıyor.

Fakat bunun mümkün olmadığını en azından bugünkü konjonktürde böyle bir çözüm şeklinin kabulünün imkansız olduğunu hepimiz biliyoruz.

Fakat bunun da bugün Türkiye tarafından desteklenen Kıbrıs Türk liderliği tarafından şart olarak elde tutulan iki ayrı eşit egemen devlet politikası olduğu da bir gerçek..

Dolayısıyla bu koşullarda Kıbrıs’ta bir çözümün olma ihtimalinden oldukça  uzağız. Ta ki Türkiye’yi yöneten iktidar yeni bir politika değişikliğine gidene kadar.

Peki BM’nin bu konudaki yaklaşımı nedir?

Yani garantör Türkiye’nin büyük destek verdiği iki ayrı egemen devlet konusuna nasıl bakıyor?

BM’nin bu konudaki tavrı net.

Nitekim BM federal zeminde bir çözümün masada olduğunu kararlılıkla söylüyor.

Aynı şekilde BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi ülkesi de aynı şeyi söylüyor.

Dolayısıyla Kıbrıs’ta 2 ayrı egemen devletli bir çözümün hayat bulması bu şartlarda  çok zor. Ve fakat burada Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk liderliğinin belli hassasiyetleri dikkate alınırsa ve bu yönde Kıbrıs Rum liderliği,akabinde garantörler İngiltere ve Yunanistan ikna edilirse en azından sürecin yeni bir ivme kazanarak devamı sağlanır.

Peki nedir bu hassasiyetler?

Birinci sırada garantörlük sisteminin devamı içinde Türkiye’nin Kıbrıs’ta belli bir asker sayısını muhafaza etmesi..

Bu aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin de hassasiyetleri arasında.

Lakin aynı oranda Kıbrıslı Rumlar ve diğer iki garantörün de bu hassasiyetlerden çekince duymamalarını sağlamaktır.

Kıbrıslı Rumların Türkiye’yi adada bir tehdit olarak görmesinin kurulacak Türkiye Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti diplomasi ağının sağlayacağı ilişkilerle bertaraf edilmesi sağlanabilir. Yani Türkiye Kıbrıs’ta paydaşlardan biri olduğu idrak edildiği gün Kıbrıs sorununun büyük bir kısmı da çözülecek.

Dolayısıyla bunun Türkiye ve Kıbrıslı Türkler için 2 ayrı egemen devlet dışında  ortaya çıkacak bir çözümün temel parametresi olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. Konuya neresinden bakarsanız bakın 1974’den bu yana 47 yıldır Türkiye fiili olarak Kıbrıs’ın Kuzeyinde söz sahibi.

Sermayesi ile nüfusu ile,islami teşkilatları ve siyasi yapılanmalarıyla birlikte adada.

Neredeyse bu yönde yarım asırdır bir çaba sürdürülüyor.

Dolayısıyla bu gerçekler üzerinden ilerleme kaydedilebilir.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu