KıbrısManşetSiyaset

Pozisyonlar Cenevre’de zemin oluşturur mu?

Taraflar Cenevre'ye tamamen zıt fikirlerle gidiyorlar, dolayısıyla burada ortak bir zemin yaratılması mümkün değil

Taraflar farklı tezlerle Cenevre yolunda..

Gayri resmi 5+1 toplantısında pozisyonlarını anlatmaya çalışacaklar.

Bildiğiniz üzere bugün için BM’nin de resmi zemin kabul ettiği federasyon Kıbrıs Rum liderliğinin Cenevre’deki duruşunu oluşturuyor. Buna karşın ise  Garantör Türkiye destekli Kıbrıs Türk liderliğinin pozisyonu 2 ayrı egemen devlet tezi üzerine kuruldu.

Hal böyleyken Cenevre’de  taraflar arasında yeni bir görüşme zemini yaratılıp yaratılmayacağına bakılacak.

Şunu da belirtmeliyim ki gayri resmi maksat taşıyan bu konferansa gidilirken gerek Kıbrıs’ın üç garantör ülkesinden biri olan Türkiye’nin, gerek Kıbrıs Türk liderliğinin, gerekse Kıbrıs Rum liderliğinin stratejik  pozisyonları  gereği adeta  Cenevre’ye anlaşamamak  üzere  anlaşarak gittikleri izlenimi yaygın bir görüştür!

Dolayısıyla bu şartlarda ileriye dönük yeni bir müzakere zemininin oluşması çok da mümkün görünmüyor.

Peki Garantör Türkiye’nin ortaya attığı ve Kıbrıs Türk liderliği tarafından deklare edilecek olan 2 ayrı egemen devlet tezine uluslararası toplumdan  bu anlamda destek veren var mı?

Yok..

Hiç mi yok?

Hiç yok.

E garantör İngiltere AB üyeliğinden çıktı haliyle daha farklı bir yaklaşım göstermeyecek mi?

Bence hayır.

Dolayısıyla İngiltere’nin de, Kıbrıs’ta  bir politika değişikliğine gidebileceğini açıkçası düşünmüyorum.

Neden?

Çünkü  İngiltere sadece  Kıbrıs’ın üç garantöründen biri değildir.

Aynı zamanda BMGK 5 daimi ülkesinden de biridir ve  Kıbrıs kararların altında imzası olan bir ülkedir..

Bütün bunlar ortada dururken İngiltere ne uğruna imzasını yok sayarak böyle bir adım atacak?

Bu da çok mümkün görünmüyor..

Peki o halde Türkiye gibi deneyimli dış politikaya sahip bir ülkenin yönetenleri bunu bilmiyorlar mı?

Elbette biliyorlar.

Türkiye Kıbrıs’ta 2 ayrı egemen devlet zemini üzerinde çözüm olmayacağını çok iyi biliyor.

O halde?

Elini kuvvetli tutmaya çalışıyor.

Zira Türkiye’nin uğraşmak durumunda olduğu tek konu değildir Kıbrıs.

Kıbrıs sadece Türkiye’nin elinde diğer sorunlarına da anahtar olabilecek bir kozdur.

Ve Türkiye bunu en iyi şekilde kullanmaya çalışıyor..

Nitekim Kıbrıs Cumhuriyeti ve  BM dahil, Garantörler İngiltere, Yunanistan Kıbrıs sorununa ilgi duyan uluslararası camia Kıbrıs’ta çözüm zemininin federasyon olduğu konusunda çok nettir.

Böyle bir ahvalde 2 ayrı egemen devlet tezi için kim nasıl ikna edilecek?

Bu anlamda Türkiye’nin  elindeki pazarlık kozları nelerdir?

Daha fazla toprak, Garanti sistemi, Doğu Akdeniz’deki gaz rezervi!

Mesela Kıbrıs Cumhuriyeti buna nasıl onay verecek?

Garantörler İngiltere ve Yunanistan neden 2 egemen devlet temelinde bir çözüme onay versin?

Kısacası bu konunun sadece bir tek  tarafı yoktur.

BM tüm tarafların onayını almadan BMGK böyle bir konuyu götürmeyecek.

Yani bu iş imkansızın da ötesinde.

Ve fakat gelin fantazi yapalım ve diyelim ki, Kıbrıs Cumhuriyeti daha fazla toprak alarak bunu onayladı, mevzu uluslararası camiada da destek buldu BM konuyu BMGK götürdü.

Peki bütün bunlar olsa dahi 2 ayrı egemen devlet çözümünde sanıyor musunuz ki toprak halledilse de,  mülkiyet sorunu ortadan kalkacak?

Hayır kalkmayacak.

Mülkiyet sorunu devam edecek.

Ve elbette bunları çözmek zorundasınız.

Peki nasıl?

Ya iade, ya da tazminatlarını ödeyerek.

Yani bu ne demek?

Mal, mülk iadesine gidilecek, veyahut da yine uluslararası mahkemelerin emsal oluşturduğu şekilde tazminatlar belirlenecek.

Kısacası bu da bir anlaşmayı gerektiriyor.

Peki Türkiye Kuzey Kıbrıs’taki pozisyonunu koruyacak mı?

Yani garantör ülke sıfatıyla Kuzey Kıbrıs’ta varlığını askeri gücüyle, nüfusuyla, sermayesiyle sürdürmeye devam edecek mi?

Hayır.

Zira iki egemen devlette de her  şeyden önce garantörlük sistemi ortadan kalkacak.

Türkiye BM gözetiminde ve uluslararası gözlemciler nezaretinde hem askerini, hem taşıdığı belli bir nüfus oranını  adadan çekmek zorunda bırakılacak..

Velhasıl 2 ayrı egemen devletle de mevcut durum muhafaza edilemeyecek. Bu nedenle gerçekçi olmakta fayda vardır..

Ha derseniz ki, biz Kıbrıs Türk tarafı olarak mevcut durumun kalıcı olmasını istiyoruz, bu şekilde iyiyiz, Türkiye’nin etkin ve fiili tahakkümü altında yaşamaya devam etme kararlılığındayız. Bu nedenle de çözümsüzlüğü en iyi çözüm olarak kabul ediyoruz.

Bu takdir edersiniz ki başka bir şeydir.

Ve o zaman da Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan doğan Kıbrıs’ta bulunma sebebinin meşruluğunu ortadan kaldırmış olursunuz.

Yani bu işleri öyle kafanıza göre ideolojik eğilimlerinizin belirleyici olacağı yaklaşımlarla  yapamazsınız.

Özet olarak toparlayacak olursak, taraflar Cenevre’ye tamamen zıt fikirlerle gidiyorlar, dolayısıyla burada ortak bir zemin yaratılması mümkün değil.

Peki ne olacak?

Süreç çökecek mi?

Öyle anlaşılıyor ki Cenevre’de sürece olumlu katkı sağlayacak bir açılıma gidilmeyecek, lakin sürecin çökmesine de olanak verilmeyecek. Belki BM taraflara belli bir zaman daha verip bu süre içinde pozisyonlarını tekrar gözden geçirmelerini isteyecek.

Ve bu arada da diplomasi garantörler dahil tüm taraflarla sürdürülecek..

Diğer Haberler

Başa dön tuşu