KıbrısManşetSiyaset

Sadece bir gazete adı değil Hürriyet

Hür olmak, özgürce dilediğin yere erişmek, ulaşmak ve dolaşmak ne büyük saadettir, bunu engelli bir vatandaş bilir. 300 gün güneşli bir yarım adamız var. Huyundan mıdır, yoksa suyundan mıdır ki onun doğasıyla bi’türlü barışamadık

Geçenlerde Ergenekon’nda yargılanmış Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olanlara Öğütler” adlı kitabını indirdik, indirmez olaydık. Özgürlüğün bir orman gibi kardeşçesine olmadığını satır aralarında hissettik. Tuncay Özkan kitabında hapiste geçen günleriyle ilgili şu görüşlere yer verdi; “Spor yapın, günde 10 bin adım atın. Havalandırma 13 adım uzunluğunda ve 6 adım eninde. Ortalama hızla iki buçuk saat sürüyor”. Sadece vahim durum bu mu?

Şöyle devam ediyor gazeteci Özkan; “Toprak yok. Her yer beton. Duvarları yosun kaplıyor. Temizlemeyin. Yeşili orada görün”. Orada seracılık faaliyetlerine de başlamış; “Gübre takviyesi şarttı küçücük seraya. Kuşları kırıntılarla pencere kenarına alıştırdım ve pisliğini gübre niyetine kullanarak taze soğan, sarımsak yiyorum”. Ergenekon’un doğasında yer alan diğer bir çözümleme ise haşerelerden korunma; “Örümceklerle dost olun. Ağlarını sakın temizlemeyin. Sineği uzak tutar. Geceleri pencereme baykuş geliyor ve ötüyor. İyi oluyor. Çünkü fareler kaçıyor” diye hapishane hayatı sürecinden alıntılara yer veriyor. Son olarak da; “Haftada 10 dakika telefon hakkınız var. Esas cümlede yarım kalmamak için ‘seni seviyorum’u en başta söyleyin”. İşte vaziyet aynen bu yönde. Allah düşürmesin ve de hâlen damda olanları kurtarsın.

Buradan yola çıkarak devam edelim; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve ‘hür’ ve bir orman gibi kardeşçesine” demişti vakti zamanında dünya şairi Nâzım Hikmet. Hür olmak, özgürce dilediğin yere erişmek, ulaşmak ve dolaşmak ne büyük saadettir, bunu engelli bir vatandaş bilir. 300 gün güneşli bir yarım adamız var. Huyundan mıdır, yoksa suyundan mıdır ki onun doğasıyla bi’türlü barışamadık.

Onunla kucaklaşamadık, hatta onunla beraber kendimize meydan okuyamadık. Anca gabak, anca dedikodu, anca gevezelik işimiz. Koşmadık, yürümedik, çevirmedik, tırmanmadık bu adada birçoğumuz. Hominine gırtlak afiyetle şeftali kebaplarını götürürken, tahlillerimizi hep ihmal ettik. Egzersize hiç mi hiç vakit ayırmadık. En az bir ilaçla yaşamayı tercih ettik. Hiç olmadı steroidleri bedenimize çakarak ‘tüylü bamya’ şeklinde plajlarda volta attık.

Allah düşürmesin, hepimiz potansiyel birer engelliyiz. Ya şeytana uyar, ya da istemsiz bir yanlışımız yüzünden hapse düşme konusunun eşiğinde değil miyiz ‘Allah etmesin!’. İşte, Son söz; Hazır hür’ken doğayla barışmak lâzım zira sadece bir gazete adı değil Hürriyet. Sağlıkla…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu