Sanki birileri, birbirimize düşman olalım diye uğraşıyor…
“Love” olayı da budur; yeni Saray yapılacağı söylentisi de budur…
Oysa, bu meseleler Kıbrıs Türk toplumunda “olay” olmamalı…
Eğer bir grup insan “love” ediyorsa, başka grup insanın “do not love”larda olma hakkına hiçbir Kıbrıslının “tepki verme tenezzülü” bile olmaz aslında!
-*-*-
2000’lerin başlarında Annan Planı’na “evet” diyenlerimizin tamamı için Erdoğan ismi “love” meselesiydi…
Şimdi “I do not b’annem” ise o yıllarda aynı Erdoğan’a, Annan Planı nedeniyle değil “Stop”, en derinden “Hate” durumunda olanlarımızın şu anda “Gammazistan vatandaşlığı” oynamaya çalışması da kabul edilebilir değildir.
-*-*-
Haaaa, bu arada Annan Planı döneminde Dünya’ya gelen gençlerin de en doğalındandır olaydan haberdar olmaması!
Ayrıca belirtelim, yeni nesil, Annan Planı’nda yaşananları bilemez!
O dönemde Erdoğan düşmanı olan “ohi”ciler; şu anda kimin daha Erdoğancı olduğunun yarışmasında finale kalmak için mücadele eder haldedir!
-*-*-
Bu arada bir de saray meselemiz var…
Saray meselesi nedir?
Yeni bir Saray mı yapılıyor?
Hayır!
Cumhurbaşkanlığı Dairesi de diyebiliriz…
Acil bir ihtiyaç mı?
En az mahkemeler kadar!
Ama önce mahkemeler mesela!
Ve hatta mahkemelerden önce, pandemiden dolayı iflas eden, evine ekmek götüremeyen insanlarımız değil mi?
Ama burnumuza burnumuza, gözümüze gözümüze “Saray” sokulursa; demektir ki, bunu yapanlar “Kıbrıslı’nın huyunu zerre bilmiyor!”…
Kıbrıslı, şu anda adına “Saray” denilen ve Ankara Beştepe’ye yapılan “ihtişam”ı hayal etmektedir.
Ve eğer benzeri bir inşaat temeli görürse, o temeli yıkacaktır.
Bu nedenle, olayın gerçeği, olaya kızgın olanlara usulle ve halle aktarılmalı, şu anda değil, pandemiden sonra bir şeyler yapılacağı belirtilmeli ve o inşaattan sokakta kalmak pahasına da olsa vazgeçilmeli!
Çünkü o inşaat başlarsa, ne yazık ki çok ihtiyaç olması gerçeğine rağmen, ahali mızırlığını had safhaya taşıyacaktır; “ne b’ama ben açım da sana saray yapıyorlar?” diyerek, Ersin Tatar’a da gereksiz yere saldırmış olacaktır!
-*-*-
Tekrar ediyorum, “evet, KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın çalışanlarının yeni bir mekana acilen ihtiyacı bulunmaktadır”…
Sanırım ne demek istediğimi anladınız!
-*-*-
Saray ve “love” işini sürdürmek, Türkiye ile Kıbrıs Türk halkının arasını açmaktan başka hiçbir işe yaramaz; lütfen vazgeçin…
“Love” mı?
Saygı!
Ama “İstersem” de, “I do not love be polis abi” lütfen!
-*-*-
Türkiye sevgisi ile Türkiye’deki iktidar ya da muhalefete olan sevginin karıştırılmaması gerekmektedir.
Bu ayrımı yapabilmek ve ilişkileri her zaman saygı çerçevesinde yürütmek esas olmalıdır.
İki ülkenin saygı dolu ilişkisi; iki ülkeden birinin ciddi çıkar ilişkisine dönüştürülmemeli; ortak çıkar empozesine kalkışılmamalıdır.
Aksi takdirde, aradaki saygı tam anlamıyla yitirilir ve bundan kimse fayda sağlayamaz.
-*-*-
Şu anda acilen aşılanmaya ihtiyacımız vardır…
Şu anda, gündemin ekonomiden veya mali sorunlardan uzaklaşmaması ciddi anlamda önemlidir…
Bir an önce bu ülkeye turist gelmelidir.
Bir an önce bu ülkeye öğrenciler gelmelidir ki o da elbette hem eğitimdir hem de bir çeşit turizmdir.
-*-*-
Şu anda Türkiye ile veya kendi içinde kavga eden bir “toplum”; sadece kendine zarar verir.
Kendi içinde kavgayla kendi kendini sokan akrebe döner.
Kendi kendini öldürür.
-*-*-
Pandemi kaynaklı ekonomik çöküş, daha önce defalarca yazdığımız “her açıdan” belirsizlik, yitirilen toplumsal varlık, Türkiye ile ilişkilerin kötüleşmesi ve akabinde Cenevre’de mutlak hüsran sizce en çok kimin zararına olur?
Japonların mı?
Yoksa Norveç vatandaşlarının mı?
-*-*-
Konsantre olacaksak; bu konulara olalım…
Ne kendi içimizde, ne Türkiye ile ne de Dünya ile kavga edelim!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Sakin olmakta, sakin düşünmekte, toplumsal hedef belirlemekte çok ciddi fayda vardır…