KıbrısManşetSiyaset

Şeffaf olsak keşke, “Dünya’ya devleti tanıtmadan önce”

Vergi mükellefi bilinci gelişmiş olsa, devlet gerçekten hamasi değil, “ciddi anlamda devlet” olsa, çalışmayan adama ya da kadına maaş verilmesini kim onaylayabilir ki?

İngiltere’de bir tartışma, daha doğrusu bir ciddi kavga var…

Başbakan Boris Johnson, konutunun perdeleri için çok fazla para harcamış!

Yaaaaa!

-*-*-

İngilizlerde “şeffaflık” çok önemlidir!

Başbakan hediye kabul edebilir mi mesela?

Eder!

Edebilir!

Ama kendisine verilen hediye eğer 140 Sterlin’den pahalıysa, o hediye devlet hazinesine gider!

Ne garip bu İngilizler!

-*-*-

Mesela Türkiye’de son zamanlarda görevden alınan bir kadın bakanın, bakanlığı için aldığı bazı dezenfektanlar, kendi iş yerindenmiş!

Ve daha niceleri tabii ki!

Milyonlardan söz ediliyor!

-*-*-

Düşünün, halkın, devletin parası ile “har vurup harman savuran” çok ciddi anlamda “Doğulu” siyasetçi var!

Bizde de acayiptir bu rakamlar!

Batı medeniyeti ile Doğu medeniyeti arasındaki en dev farklardan biridir bu!

-*-*-

Mesela bizde “örtülü ödenek” var!

Genelde bu örtülü ödenek, devletin bazı gizli çıkar ilişkileri için harcanmalıdır!

Öyle mi?

-*-*-

Neden İngiltere’de şeffaflık çok önemlidir?

Devlet sürekli olarak başbakanın aldığı hediyelerin listesini, fiyatını, kimden alındığını falan açıklar. Ve o hediyenin nerede olduğunu duyurur…

Bizde geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Dairesi Müdürü Serkan İlseven televizyon programımda konuğumdu, Cumhurbaşkanlığı’ndaki çok değerli tablolardan söz etti…

Bunların bazılarının nasıl zarar gördüğünü anlattı…

-*-*-

Hiç şimdiye kadar, ülkemizin veya devletimizin bu türden değerli tablolarla veya hediyelerle ilgili bir yayınına rastladınız mı?

Bir liste gördünüz mü?

Serkan hocanın bilmediği, bizim hiç bilmediğimiz bakalım daha neler var!

-*-*-

Mesela kaybolan tarihi kılıçtan, kaybedilen halılardan söz ediliyordu!

Evkaf’a ait!

Onlar nerede?

-*-*-

Ve biliyor musunuz; Dünya’nın en zengin altın koleksiyonlarının bazıları Maraş’taydı…

Maraş’tan 1974’ten sonra çalındığı tahmin edilen 30 farklı altın koleksiyonundan söz edilir…

Ayrıca Maraş’tan çalınan paha biçilmez atlardan, piyanolardan da…

-*-*-

Kimse, ama hiç bir kimse; nereden ne çalındığını, ganimetin hesabını hiç tutmadı!

Peki hiç hesabı sorulmayacak diyebilir misiniz?

-*-*-

Çalınan sadece “gayr-ı menkuller”den söz ediyoruz…

Başkan Ersin Tatar, bunların takas, tazminat ve iade ile halledileceğini söylüyor.

Peki, “menkuller”?

Hesabı sorulmayacak mı?

Bence sorulacak!

-*-*-

Korku vermek için söylemiyorum!

Ama, anlaşmak için değil, iş kızıştırmak için uğraştıkça, üstümüze üstümüze gelinebileceğinin de hesabı iyi yapılmalı!

-*-*-

Konumuz bu değil bugün!

Bugün, “vergi mükellefi” bilincimizin gelişmemiş olduğundan bahsetmek istiyordum.

O maksatla yazıya “İngiltere” ile girdim.

İngiltere’de “vergi adaleti”, “vergi mükellefi bilincini” de beraberinde getirir.

Oysa bizde, ganimet, haksız kazanç, vergi adaletsizliği bilinci o kadar içimize yerleşti ki, kimse, kimseden hesap sormaz, soramaz!

-*-*-

Vergi mükellefi hesap sormadığı sürece de “devlet malı deniz, yemeyen domuz”a döner haliyle!

-*-*-

Bu sadece ülkenin maddi zenginlikleri ile alakalı değildir!

Mesela “müşavir”lik meselesi bile “vergi mükellefi bilinci”nin ölü oluşu nedeniyle çözülemiyor.

Vergi mükellefi bilinci gelişmiş olsa, devlet gerçekten hamasi değil, “ciddi anlamda devlet” olsa, çalışmayan adama ya da kadına maaş verilmesini kim onaylayabilir ki?

Haaaa kimse onaylamıyor mu?

Doğrudur, kimse onaylamıyor ama kimse hesap da sormuyor!

-*-*-

İngiltere’de başbakanın veya bakanların aldığı ya da verdiği hediyelerin bir listesi tutulur.

Başbakan… Tarih… Verildi mi alındı mı?.. Hediye nedir? Fiyatı?…

Haaaa fiyatı belirtilmez…

Sadece “limit altı” ya da “limit üstü” denir… Yanında da “şu anda nerede?” diye bir sütun vardır…

İlgili bakanlık deposu…

Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Çünkü, o hediye “şahsa” verilmemiştir…

O hediye, “devletin ve halkın hizmetçisi” olan “makama” verilmiştir…

-*-*-

Haaa ne demiştik?

İngiltere’de bakanlar veya başbakan, hediye kabul edemez mi?

Elbette eder!

140 Sterlin değer biçilmiştir.

Eğer hediye 150 sterlinse ne olur?

İlgili bakan ya da başbakan, kendi cebinden, şahsi hesabından 10 Sterlin ödeyip o hediyeyi alabilir!

Deli be bu İngilizler!

Öde be genni devletin kasasından!

Ha aha ha!

Aynı biz!

-*-*-

David Cameron…

Eski Başbakan…

Ebesini resmen dümdüz ediyorlar son günlerde.

Neden?

Çünkü özel bir şirkete, bazı aracılıklar falan yapmış…

Ve ne var ne yok, ortaya saçıyorlar…

Ne aldı?

Ne verdi?

Bir daha asla siyasete giremeyecek o kesin!

Ve ne almış biliyor musunuz?

Interpol yetkilileri kendisine bir saat hediye etmiş.

Saatin değeri incelenmiş…

Cameron da saati çok beğenmiş istiyor.

Yetkililer demiş ki, “bu saat 150 Sterlin!”…

Cameron, cebinden 10 sterlin ödemiş, saati almış!

-*-*-

Yine Cameron’a, 279 Sterlinlik ayakkabı hediye edilmiş.. 139 Sterlin ödemiş cebinden… Onları da almış…

Kayıtlı, belgeli, faturalı…

-*-*-

Anladınız ne demek istediğimi değil mi?

Hani daireler havada uçuşuyordu, dükkanlar, mağazalar, arsalar…

Yemeler, içmeler…

Şişesi 3 bin TL viskiler… (Aman Ak Parti duymasın… İçmezler efendim, içmezler, ayrancıdır hepsi)…

Hatta alışmıştık ki bunlar hep UBP işiydi; oysa CTP dönemlerinde de ayıptır söylemesi neler gördük!

Yaaaa…

Şeffaf olsak keşke, “Dünya’ya devleti tanıtmadan önce”…

İyi pazarlar…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu