KıbrısManşetSiyaset

Şemiler: Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkler ve Rumlar tarafından ortak kullanıldığı müddetçe egemenlik bölünemez

İki devletli çözüm ve iki egemen devlet söyleminin Kıbrıslı Türkleri azınlık durumuna düşüreceğini savunan Doğukan Şemiler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçilmesi halinde, adanın tüm egemenlik haklarını Rumlara vereceğimiz uyarısında bulundu. 


İş adamı ve hukukçu Doğukan Şemiler, 5+1 Cenevre gayri resmi toplantısı öncesinde, Kıbrıs sorununda yaşanan gelişmelere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. İki devletli çözüm ve iki egemen devlet söyleminin Kıbrıslı Türkleri azınlık durumuna düşüreceğini savunan Şemiler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçilmesi halinde, adanın tüm egemenlik haklarını Rumlara vereceğimiz uyarısında bulundu.

Konfederasyon gibi ABD ve AB yönetim biçiminin artık ele alınması gerektiğinin savunan Şemiler, “Sadece Federal bir çözüm ile egemen Kıbrıs Türk Devleti arasında gidip gelmekle boşa zaman harcandığı gibi bağımlı hale gelmiş Kıbrıs Türk’ü sosyoekonomik açıdan ciddi anlamda etkilenmektedir” diyerek, doğru adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

İş adamı ve hukukçu Doğukan Şemiler’in Kıbrıs sorunu konusunda önemli değerlendirmelerde ve önerilerde bulunduğu yazısının tamamı şu şekilde:

“İki devletli çözüm son günlerin yeni trend siyaseti, bu tez üzerinde ısrarla durulacaksa görüşmelerin temelli olarak durdurulacağını ön görmek çok zor değildir. Bu konuda Guterres’in zaten ya şimdi ya hiç bir zaman telkininde bulunduğunu aklımızın bir kösesinde tutarsak, görüşmelerin durması ile Kıbrıs Türkü’nün geleceği nasıl etkilenecek bunu tartışmak gerekir.

2004 yılında Kıbrıslı Türkler federal çözüm ve AB üyeliği için oy kullandı. Elde edilen, Kuzey Kıbrıs’ta AB hukuk düzeninin – müktesebatın – süresiz olarak askıya alınmasıydı ve Kıbrıs Türkü doğru şeyi yaptığı için izole edildiği ve ihanete uğradığını düşünmektedir. AB’nin her şeye ve AB vatandaşı olmalarına rağmen Kıbrıslı Türkleri ihmal etmesi gerçekten talihsiz bir durumdur.

Ne var ki, Kuzey Kıbrıs’ın Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dâhil edilmesi Kıbrıs Cumhuriyeti üyeliğine dayanıyordu. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ulaşmak ve söz hakkı olunması anlamında inisiyatif vardı; ne yazık ki Kuzey Kıbrıs hukuken etkin kontrol altında değildi, bu nedenle müktesebatın Kuzey Kıbrıs’ta uygulanması yasal olarak da mümkün değildi.  Aynı şey Kıbrıs’ın hidrokarbon zenginliği için de geçerlidir. Kıbrıslı Türkler, 1974’te kuzeye hareket ettiler ve bağımsız bir ayrılık devleti ilan edildi. Daha sonra Kıbrıs Cumhuriyeti, güneyindeki hidrokarbon yataklarını keşfetme şansına sahip oldu ve Kıbrıs’ın İsrail de dâhil olmak üzere güney komşularıyla münhasır ekonomik bölgeler üzerinde anlaşmalar yaptı.

Yeşil hat tüzüğünün artık sarardığı gerçeği ve bu konuda diplomatik adım atılmadığı keza Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki haklarımızın konuşulmaması, iki toplumlu ve egemen Kıbrıs Türk devleti çözüm tezi üzerinde ısrarcı olunduğu samimidir.

Bu tez, Kıbrıs Cumhuriyetinden ayrı bir azınlık statüsünde Kıbrıs Türk kurucu devleti ile mantıksal olarak çelişkili olması nedeniyle rasyonel değildir. Ayrıca iki devletli bir egemen Kıbrıs Türk devleti çözümünün Kıbrıslı Rumlara Kıbrıs adasının üzerindeki tüm hakların Rum olduğu yönünde diplomatik girişimler tertipleyecekleri ve bu durum Türk-Yunan ilişkilerini daha da kötüleştireceği kaçınılmazdır.

İlgili dönemde Kıbrıs’tan sorumlu BM Genel Sekreteri Cuellar’ın Aralık 1991 tarihli raporunda da belirtildiği üzere tüm ada üzerinde Kıbrıs Türklerinin de egemenlik hakkı bir tamam vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkler ve Rumlar tarafından ortak kullanıldığı müddetçe egemenlik bölünemez. Ayrı egemen bir Cumhuriyet üzerinde ısrar edip Kıbrıs Cumhuriyeti’nden vazgeçersek adanın tüm egemenlik haklarını Rumlara vermiş oluruz.

Rum kesiminde kilise, halkın zengin kesimi ve diaspora, Kıbrıs Türklerine karşı ırkçı olduğu gerçeği ile mevcut koşullarda bir tamam eşit Federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bahsetmek de bir hayal olur.

Bu bağlamda, konfederasyon gibi ABD ve AB yönetim biçimi artık ele alınması gerekir. Sadece Federal bir çözüm ile egemen Kıbrıs Türk Devleti arasında gidip gelmekle boşa zaman harcandığı gibi bağımlı hale gelmiş Kıbrıs Türk’ü sosyoekonomik açıdan ciddi anlamda etkilenmektedir.

Kadayıfın dibi yandı, artık uykudan uyanma zamanı.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu