Turizm, Gençlik, Kültür ve Çevre Bakanlığı Müsteşarı Serhan Aktunç, hafta sonu Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran ve Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’in daveti ile Çeşme ve Kuşadası’nda temas ve incelemelerde bulunduklarını kaydetti. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Aktunç, Perşembe günü başlayıp, pazar günü biten festivale 4 günde yaklaşık 1 milyon civarı insan katıldığını belirtti.
“BÖLGEYE İNANILMAZ MADDİ BİR KAYNAK VAR”
Maddi ve manevi bir maliyet olduğunu hem marka değeri açısından hem esnafına kazandırdığı para açısından, festivali,n bölgeye inanılmaz bir maddi kaynak olduğunu kaydeden Aktunç, bölge halkının da çok memnun olduğunu söyledi.
“PARANIN DOĞRU YERE GİTMESİ ÖNEMLİ”
Turizm yapmak için para harcamanın gerekli olduğunu kaydeden Aktunç, “Turizm tanıtma ve pazarlama ister, emek ister, bunlar da para ile olur. Ama paranın da doğru yere gitmesi önemlidir. Bizim KKTC Turizm bakanlığının da büyük gelirleri var, fakat bu gelirler kör bir kuyuya gidiyor. Turizm gelirlerinin %50’si turizm için kullanılması gerekirken, bu paraların çok ama çok büyük bölümü kamu maliyesini finanse etmek için kullanılıyor. Fakat üzücü olan, kamu maliyesi bu paraları almasa da, bu paraları Turizm için kullanmaya kalksak, “kime peşkeş çekildi? Bu kadar para harcanır mı? diye sesler yükselecek. Bunun nedeni de hem siyasilere olan güvensizlik hem de toplumun turizm pastasından yeterince pay almamasıdır” dedi.
PAYLAŞIMININ TAMAMI ŞU ŞEKİLDE:
Hafta sonu Çeşme Belediye Başkanı Sayın Ekrem Oran ve Kuşadası Belediye Başkanı Sayın Ömer Günel’in daveti ile Çeşme ve Kuşadası’nda temas ve incelemelerde bulunduk.
İlk önce Çeşme’den başlamam gerekirse… Tatlısu Ot Festivali ve kardeş belediye uygulaması kapsamında, Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Bey ile kurduğumuz münasebetle, bizler de Alacatı Festivaline katılma fırsatı bulduk.
Alactı’nın nüfusu yaklaşık 11 bin..
Perşembe günü başlayıp, pazar günü biten festivale yaklaşık 4 günde 1 milyon civarı insan katıldı. Evet yanlış okumadınız 1 milyon kişi…
Çeşme’den, Kuşadası’na, İzmir’e kadar bütün oteller festival nedeniyle dolup taştı. Alacatı’da marketlerde, satacak su kalmadı… Tüm Caferlerde, restoranlarda, müşteriler, turistler, sıra bekliyordu. Alacatı’da tüm butik otellerde, ( otellerin %90’i butik otel konseptinde), turist patlaması yaşandı. Alaçatı misafirleri, otellerde sabah kahvaltısını aldı, akşamın geç saatlerine kadar tüm Çeşme ve Alaçatı sokaklarında, çarşılarında gezip, eğlenip, alışveriş yaptı. Esnafa, piyasaya, daha sezon tam başlamadan, inanılmaz büyüklükte para bırakıldı.
Festivalin giderlerini, maliyetlerini de araştırdım. Mesela fotoğrafta paylaştığım sahnenin sadece kurulumu 150 bin TL… personel, konaklama hariç… Milyonlarca TL’leri bulan maliyetler var. Maddi maliyet yanında başka maliyetler de var.
4 gün boyunca bölgeye akın eden insanlar, çevreye, bölge sakinlerine, rahatsızlık vermiyor mu? Göreceli bir durum ama veriyorlardır herhâlde.
Evet maddi ve manevi bir maliyet var ortada ama hem marka değeri açısından hem esnafına kazandırdığı para açısından, bölgeye inanılmaz bir maddi kaynak var.
Diğer taraftan, bölge halkı da çok memnun, çünkü bölge inanılmaz bir marka değerine sahip oldu, hem bölgenin değerine değer katildi, hem de butik otelleri çalıştıranları (çoğu bölge yerlisi olduğundan), oluşabilecek sorunları rahatlıkla savuşturdular.
Yani demek istediğim şu… Turizm yapmak için para harcamak gerek, turizm tanıtma ve pazarlama ister, emek ister, bunlar da para ile olur. Ama paranın da doğru yere gitmesi önemlidir. Bizim KKTC Turizm bakanlığının da büyük gelirleri var, fakat bu gelirler kör bir kuyuya gidiyor. Turizm gelirlerinin %50’si turizm için kullanılması gerekirken, bu paraların çok ama çok büyük bölümü kamu maliyesini finanse etmek için kullanılıyor. Fakat üzücü olan, kamu maliyesi bu paraları almasa da, bu paraları Turizm için kullanmaya kalksak, “kime peşkeş çekildi? Bu kadar para harcanır mı? diye sesler yükselecek. Bunun nedeni de hem siyasilere olan güvensizlik hem de toplumun turizm pastasından yeterince pay almamasıdır.
Çözüm mü?
Alaçatı ve Kuşadası’nda olduğu gibi turizmin topluma yayılmamasıdır. Ama bunu da halkımızın anlaması gerek ki, o seviyeye gelmemiz için çaba ve para harcamamız gerek. Birbirimize inanıp güvenmemiz gerek.
Diğer taraftan Kuşadası, onlar da belediye olarak da, Bakanlık olarak da turizm ile yaşıyorlar, Kuşadası yat turizmi ve kültür turizminde de çok önemli bir yere sahip. Kurvaziyer turizminin en önemli noktalarından biri. Ama turizmi yine turizmciler yönetiyor ve turizmin parası yine turizm için kullanılıyor. Mağusa Limanın da Kruvaziyer rotasına konması için görüşmeler yatık. Kuşadası’nda Kruvaziyer gemilerinin operasyonunu yapan yöneticiler ile görüştük. Bize inanılmaz olumlu yaklaştılar. Ama bazı arakadaşların söylemlerini duyar gibiyim.
“Kruvaziyer getirecekmiş Kıbırs’a”
“Hayal kurar”
“Bu da atmaya başladı”
Evet maalesef biz de buyuz, inanmıyor ve güvenmiyoruz.
Gelebilir mi bu gemilşer Kıbrıs’a? Evet
Zor mu? Çok zor, en büyük sebep de Güney komuşumuz…
Zor diye hiçbirşey yapmadan beklemek de bana uymaz…
Yani arkadaşlar demek istediğim şu, biz artık karar vermeliyiz.
Ekonomik olarak kendi ayaklarımız üstünde mı durmak istiyoruz?
Kimseye gebe kalmamak mı istiyoruz?
Çocuklarımız, bizler bu ülkede yasayıp, bu ülkede mi yaşlanmak istiyoruz?
O zaman turizmden başka çaremiz yok…
O zaman turizm için para harcamamız gerektiğini bilmeliyiz..(ve bu para sizin benim vergimden değil)
O zaman turizmin bazen kalabalık, çevre (sürdürülebilir ve koruyarak), ses ve benzeri sorunları ile yaşamayı anlamalı ve kabul etmeliyiz…
O zaman bu ülke ekonomik olarak güçlenecek…
O zaman halkımız Turizmden daha çok para kazanacak…
O zaman da, bizler çocuklarımızı turizmde çalışmaya motive edeceğiz, butik otelleri bizler işleteceğiz.
O zaman, artık, karar zamanı
Hem geleceğimiz hem de gençliğimiz için…
