ManşetSpor

Şiddetli tenis

Devlet olarak Elizciği projelendiremedik, belki Aren’i, Heran’ı, Baran’ı, Almira’yı, Karan’ı, Ada’yı, Toprak’I, Ekinciği, Bekirciği ve diğer bebelerimizi projelendiririz. Umut’luyuz

Eski tenis yıldızı Jelena Dokic ‘Unbreakable’ (Yıkılmaz) adlı biyografisinde babasının kendisine yıllarca şiddet uyguladığını söylemişti. Dünyanın 4 numarası olmaya kadar yükselen Dokic, kaybettiği maçlardan sonra aynı zamanda koçu olan babasının saçlarını çekerek kendisini dövdüğünü, yüzüne tükürdüğünü, yerde tekmelediğini ve sürekli hakaret ettiğini belirtti. Avustralya basınına konuşan 34 yaşındaki Dokic, “Beni çok kötü döverdi. Tenis oynamaya başladığım ilk gün şiddet başladı. Sonrasında devam etti ve kontrolden çıktı” diye konuştu.

Akıl’almaz bu şiddetin aksine Tenis sporu ‘light sporların’ önde gideniydi bir zamanlar. Nasıl olması ki! İçerisinde küfür yok(tu), kalleşlik yok(tu), oyuncular arası olumsuz iletiler yok(tu), oyun esnasında bağırma-çağırma yok(tu), şiddet yok(tu), doping yok(tu), sahaya yabancı cisim atma yok(tu), karşılıklı dalaşma yok(tu), hakeme şiddetli itiraz da yok(tu).

Türkçe karşılığı olmayan Fair-Play; ‘Âdil Oyun’ gibi bir’şey veya centilmenlerin sporu gibi bir’şeydi bu spor dalı da. Farkettiniz mi bilmem ama parantez içlerine hep ‘–dili geçmiş zaman’ ekleri koyduk. E’ee, teniste artık ‘vahşi spor endüstrisi’ içerisindeki yerini aldı ve güzelliklerin üretildiği alandan süratle çıkma yoluna girdi.

Şöyle ki; Nicolas Almagro bilinçli olarak Thomas Berdych’in kolunda topu patlattı ve maç sonrası hengâme çok, itmeli-kakmalı… Gael Monfils maç sayısı atacağı anda sahaya futbol topu atıldı ve sonrasında da iki hata ve oyunu kaybetti, kesmedi sinirden maçı da kaybetti… David Nalbandian maç sonrası doping numunesi almak isteyen görevliye su şişesi fırlattı, kesmedi tekme-tokat gani… Komşu Marcos Baghdatis maşallah 30 saniyede dört raketi kırdı geçirdi ve o güzelim zeminin içine etti…

Li Na kaybettiği maçtan sonra Çin’e geri geldiği takdirde öldürüleceği tebliğ edildi. Kızcağız halen daha evine gidemiyor… İşte, tenis de belirttiğimiz üzere artık futbol gibi ‘dönüştü’. Bizim çocukluğumuzda kola şişelerini raketiyle parçalayan ve hakeme sürekli ve de şiddetli itiraz eden şampiyon tenisçi John McEnroe vardı, şimdilerde yorumcu adamım. O bile bu çocukların yanında kanatsız melek olurdu o yıllarda. Hani şu rivayete göre arkadan bıçaklananan eski Roma İmparatoru Julius Caesar; “Sen de mi (Marcus) Brutus!!!” demişti ya, işte aynen ondan; Sen de mi tenis!!! Oysa Dereboyu’ndaki golf sahası yanında konuşlanmış tenis kortları için “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” demekten başka çare yok.

Son söz mü? Devlet olarak Elizciği projelendiremedik, belki Aren’i, Heran’ı, Baran’ı, Almira’yı, Karan’ı, Ada’yı, Toprak’I, Ekinciği, Bekirciği ve diğer bebelerimizi projelendiririz. Umut’luyuz.

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu