KıbrısManşetSiyaset

Sil baştan başlamak gerek!

Nüfusun bilinmesi, Rum toplumu karşısındaki “büyüklüğümüz” veya “Cenevre Sözleşmesi” gereği, savaş suçu işlenmiş olunması seçeneklerinin çok ötesinde şart olan bir olgudur

Ne diyordu şarkı?

“… Sil baştan başlamak gerek bazen… Hayatı sıfırlamak…”

-*-*-

Başbakan Ersan Saner’in yarınki Ankara teması veya temasları, son derece önemlidir.

Kıbrıs sorununda “son şans” deriz ya bazen…

Ona benzetmek gibi olmasın ama gerçekten “son şans” gibi görünüyor…

Sil baştan başlamak gerekiyor…

Neden?

-*-*-

Efendiler ve hanımefendiler!

Covid – 19 elbette işleri tam içinden çıkılmaz hale getirdi ama öncesinde de pek hayrın bir durumda değildik!

Evet, hafıza konusunda ciddi sıkıntılı olabiliriz ancak mali açıdan ve gelecek endişesi açısından “belirsizlik”, Covid – 19 öncesinde de bayağı yüksekti.

-*-*-

Şimdi tam batmış durumdayız ama bir de bu işin “pozitif” yanını düşünebilir; dibe vurmuşken, toparlayabilir, sil baştan başlayabiliriz.

-*-*-

Bu yüzden yarınki Ankara ziyareti kaçırılmaması gereken bir fırsattır; sıfırdan başlamak adına ciddi kaynak ihtiyacımızın karşılanması konusu, “hayat memat meselesi”dir!

-*-*-

Hayat memat meselesi, “ölüm kalım sorunu” diye Türkçe’ye çevrilebilir…

-*-*-

Yasa yapamaz hale gelen Meclis’imiz var…

Komiteler oluşturulamıyor…

Yargı tam anlamıyla tıkandı…

Bu konuda yargının en yüksek mevkilerinden gelen itiraflar bulunuyor…

Yürütme, “iyi yürütülüyor” dersem, Pinokyo beni kıskanır yani!

-*-*-

Tamtakır bir maliyemiz, hazinemiz söz konusu!

-*-*-

Önce maddi kaynak şart…

Temeller, alışılmış olduğu şekliyle “yiyip yutarak değil”, sağlam bir şeklide hesaplanır ve “gungrisi” dökülür!

-*-*-

Akabinde, Tahsin Ertuğruloğlu’nun da önerdiği “başkanlık sistemi” neden düşünülmesin?

Eminim, bu ülkedeki Kıbrıslı nüfusun yüzde 100’e yakını, sırf Tahsin bey söylediği için bu sistemden huylanıyor olabilir ama parlamenter sistemden daha iyi olduğu için değil, sıfırdan başlangıç maksadıyla bu sistem tercih edilmelidir.

Kaldı ki, “federal çözüm” zaten bunu gerektirebilir ki eminim Tahsin bey o açıdan söylememiştir!

-*-*-

Başkanlık sistemine en kısa sürede geçiş; yeni bir nefes almaktır…

Ayrıca, rahat bir başlangıç için, nüfusun ciddi anlamda sayılması ve bu konuda hiç da komplekse yatılmaması gerekmektedir.

-*-*-

Nüfusun bilinmesi, Rum toplumu karşısındaki “büyüklüğümüz” veya “Cenevre Sözleşmesi” gereği, savaş suçu işlenmiş olunması seçeneklerinin çok ötesinde şart olan bir olgudur.

-*-*-

Kaç kişiyiz?

Ona göre kebap sipariş edeceğiz!

Değil tabii ki!

Ama her şeyin hesaplanmasında, nüfus kadar önemli bir “bilgi” olamaz.

-*-*-

Aşağıda aklıma takılan bazı sorular sıralayacağım…

KKTC’de bu soruların yanıtını kimse, ama hiç bir kimse tam olarak bilmiyor…

Oysa, bu sorulara “takır takır yanıt verilebilecek” bir yeni başlangıçtır söz ettiğim!

-*-*-

Mesela, en basit anlatımla, “bu ülkenin insanca yaşam için ihtiyacı olan para ne kadardır?” sorusuna yanıt verebilmek, nüfusunun bilinmesi ile bağlantılıdır.

Biliyor muyuz?

Hayır bilmiyoruz!

-*-*-

Ne kadar anaokul, ne kadar kreş, ne kadar ilkokul ihtiyacımız var?

Kaç lise lazım?

Kaç meslek lisesi gerekiyor?

Kolej olsun mu?

Özelleştirelim mi eğitimi yoksa hem devlet hem özel olmalı mı?

-*-*-

Turizmde kaç istihdam lazım?

Narenciyeden geçinen kaç aile var?

Kaç kişi devletten maaş alır, kaç kişi hiç almaz?

-*-*-

Her gün mesela Güzelyurt’tan Lefkoşa’ya veya Lefkoşa’dan Mağusa’ya kaç kişi “iş için” seyahat eder?

Neyle seyahat eder?

Toplu taşımacılık ne kadar gereklidir?

-*-*-

Özel otomobillerin kaçının seyrüseferi vardır?

Seyrüsefersiz olanlara af çıkarılsın mı yoksa çıkarılmasın mı?

-*-*-

Kaç kişi ehliyetini yenilemeli?

Kaç kişinin sürüş ehliyetinin süresi doldu?

Ehliyet süresi veya seyrüseferi dolup da yenileyecek parası olmayanlara, bir ay süre versek, online üzerinden forma doldurabilsek, ehliyet ve seyrüsefer eve “e – mail” olarak gelse ve bu kişilerden bir defaya mahsus olmak şartıyla beş yıl için 200’er TL talep etsek, devletin kasasına kaç para girer?

Ehliyet için 200, seyrüsefer için de bir defaya mahsus 500 TL dersek!

Hesaplayabilir misiniz?

Alın size kaynak yani!

-*-*-

Vergi adaleti!

KTFD ve KKTC’nin kısa tarihleri, vergi adaletsizliğinin de tarifidir…

Asla bu konuda sınıf geçer not alamayız!

Kendi üniversitemizi kurup, herkese profesörlük unvanı versek bile, KTFD ve KKTC’ye vergi adaleti konusunda geçer not verecek bir “mide” asla bulamazsınız!

Bu ülkedeki vergi adaletsizliğini tüm Dünya üzerinde kaldırabilecek tek bir insan midesi söz konusu değildir!

O derece iğrenç diyorum!

-*-*-

Sağlık!

Kaç doktor, kaç hemşire, kaç hastane, nereye hastane, ne kadar ambulans?

Kaç ambulans şoförü, kaç gece bekçisi, kaç ebe?

Kaç çocuk doğdu, kaç doğacak?

Kaç kişi öldü, kaç ölecek?

Var mı bilgisi olan?

-*-*-

Peki hastalıklar?

Nerede istatistik rakamlarınız?

Kaç kişi kanserden öldü; kaç kişinin ölüm sebebi şekerdir?

-*-*-

Aslında en yanıtsız soru şudur; “Tüm yanıtsız sorulara yanı bulmak için bize kaç fırın, kaç fırın ekmek lazım?” ya neyse!

-*-*-

Turizmde planlarınız nedir?

Ne tür turizm yapacaksınız?

Üç akşamlık kumar turizmi yeterli mi?

“Bana ne sizin tarihi yerinizden” diyenlerle turizm nereye kadar?

Bu sektörde kaç istihdam açığınız olacaktır?

Yurt dışından kaç kişinin gelmesi lazım?

Yoksa elini kolunu sallayan yine gelecek mi?

-*-*-

Oteller, dilediğini istihdam edebilecek mi?

-*-*-

Eskiden ülkede beden eğitimi mezunu enflasyonu vardı; anladığım kadarıyla şu anda eczacı enflasyonu söz konusu!

Ve haliyle eczane!

Kaç eczaneye, kaç ilaca ihtiyacınız var?

Daha geçenlerde bilmem kaç kamyon ilacı çöpe ayırdınız ama dökecek çöplük bulamamıştınız!

Milyarlar çöpe gitti!

Sizin rakam ve hesap bilmemenizden dolayı tabii ki!

-*-*-

Cevapsız o kadar soru var ki kafamda!

Mesela, özelde futbolu, genelde sporun tümünü ne yapacaksınız?

Hani futbolda diyorum, hazır tamamen durmuşken, Federasyon Başkanı da “başlamalıyız” derken, yani yeniden başladığımız zaman eskinin amatör ruhuna geri mi dönsek?

Yoksa, belirsiz bir sistemle mi idare etsek?

-*-*-

Kültür sanat örgütleri ayaklanmış…

Sahi ne tür bir siyasetimiz var bu konuda?

Tiyatro salonumuz yok mesela!

İhtiyaç var mı?

Bu konuda kaç araştırma yaptınız?

-*-*-

Araştırma, tiyatro, kültür, sanat derken; çocuklarımızı kaliteli sanat alanlarına yönlendirmek adına kurslar düzenlemek, konservatuvar veya benzeri okulları artırmak mı hedefinizdir yoksa dini eğitim mi düşünüyorsunuz?

Bu da aklıma geliyor ve ne acıdır, ülkemizde kimselerde, bu tür sorulara yanıt yoktur!

-*-*-

Gerçekten, yarın Ankara’da, Başbakan Saner, yeni bir başlangıcın son şansını dile getirebilir…

“Sil baştan başlamak gerek bazen” diye bir şarkı var.

Bayılırım.

Ve bizim, buralarda, bu zibillahi, belirsiz, geleceksiz, çullisine sistemden kurtuluşumuz adına; yanıtsız tüm soruların yanıtlarının bulunabilmesi için de, sil baştan başlamak gerek diye düşünüyorum.

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu