KıbrısManşetSiyasetSporToplum

Stockholm Sendromu

Dört nesli Fair Play dışı spor vahşetini savunan uluslarüstü sporpolitik merkezli yöneticilerle gençlerimizi olayın dışında tuttuk. Geçmişte hep masadan kaçan taraf olduk. Yakın geçmişte masadan kalmadık ama bu defa da Güneyli arkadaşlar su’koyverdi şarap tadındaki Nikos Efendi eşliğinde

Biraz Zürih ve Londra, biraz Kanlı Noel, biraz Birleşmiş Milletler, biraz Cenevre, en az 50 kez New York, biraz Kurt Waldheim, biraz Boutros Ghali fikirler filan, biraz rahmetli Kofi Arap, biraz Akıncı’nın Alvaro de Soto’su, biraz Antonio Guterres, biraz Ban Ki-Moon, biraz Lahey, biraz  Crans-Montana, biraz Maraş, biraz Garagözlük Güvenlik Konseyi ve son biraz da Davos diyerekten bu günlere gelindi Kıbrıs Müzakereleri filan gabaklar boy boy.

Neyse konumuza gelelim; Stockholm Sendromu; Rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati oluşması olarak özetlenebilecek psikolojik durumu anlatan bir terim.

Bir insanın kendisini zora sokan ve üzen koşulları kabullenmesi, benimsemesi hatta savunması, sıkıntıya sokan koşulları oluşturan nedenleri görmemesi, ezilmesine rağmen ezenin yanında yer alması olarak da tanımlanabilir bu durum.

Psikiyatr Nils Bejerot tarafından adlandırılan sendrom, ismini 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’da yaşanan bir olaydan almaktadır. Banka soyguncusu tarafından altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler şaka gibi.

Neyse, Kıbrıs’ın kuzeyinde çözümü savunan kitle için bir tür psikolojik bozukluk olan Stockholm Sendromu’ndan dem vurmuşlar güya milliyetçi arkadaşlar; “Baskı ve şiddet uygulayan kişilere veya tarafa karşı (Rumlar) duydukları sevgi o kadar yoğun olabiliyor ki kendilerini (Türkleri) kurtarmak isteyen kişilere veya tarafa karşı direniş bile gösterebilecek hatta onlara karşı kendi cellatlarını koruyabilecek düzeye ulaşabildiği psikologlar tarafından vakaları günümüzde bile tespiti yapılmış bulunmaktadır” denildi geçtiğimiz gün. ‘Celladını seven kitle’ mi? Vay guzzum vay cinsinden bir pişkinlikle uzman psikolog gözüyle tespit

Mevcut sürer durum üzerinden toprak edebiyatıyla ya da sendrom edebiyatıyla aktörü olmadığımız bir adada böyle ayrılıkçı zihniyetlere “saçmalama” demekte fayda var.

E madalyonun diğer yüzü? Güney ile Kuzey arasında sıkışıp kalmaktan bıkmış bir gençliğimiz var. Dört nesli Fair Play dışı spor vahşetini savunan uluslarüstü sporpolitik merkezli yöneticilerle gençlerimizi olayın dışında tuttuk. Geçmişte hep masadan kaçan taraf olduk. Yakın geçmişte masadan kalmadık ama bu defa da Güneyli arkadaşlar su’koyverdi şarap tadındaki Nikos Efendi eşliğinde.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu