
“Velhasıl Türkiye’nin Kudret Özersay’dan vazgeçerek, Ersin Tatar’a yönelmesiyle dengeler değişti..
Kudret Bey ekarte edilerek Ersin Bey, Mustafa Akıncı’nın karşısına Türkiye’nin de desteklediği Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarıldı.
Peki Türkiye Kudret Özersay’dan neden vazgeçti?
Sol parti adayı Tufan Erhürman’ı son ana kadar bir alternatif olarak görmeye neden özen gösterdi?
Bütün bu hususlar tamamen ayrı birer yazı konusu olduğu için şimdilik bunları burada bırakıyoruz. İlk fırsatta da elbette değerlendireceğiz..” demiştim… ( 10 Nisan Cumartesi günkü köşe yazımdan)
İşte bugün o fırsatı buldum.
Şimdi gelin değerlendirelim..
Bildiğiniz üzere 2018 yılında yapılan genel seçimlerde tek başına iktidar çoğunluğuna ulaşan parti olmadı. Sonrasında ise içinde UBP’nin olmayacağı bir hükümet formülü üzerinde 4 parti anlaşmaya vardı. CTP,HP,TDP ve DP..
Bu 4 parti koalisyon hükümetini CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın başbakanlığında kurdu.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay oldu.
Ankara bu hükümete sıcak bakmasa da sürece temkinli yaklaştı.
Nitekim Başbakan Tufan Erhürman’ın hükümet kurulmasından kısa bir süre sonra DHA’ ya yaptığı açıklamalarda “Ankara Hukuk Fakültesi’nde lisans, yüksek lisans ve doktorasını tamamladığını ve 13 yıl Ankara’da yaşadığını ifade etmiştir. Başbakan Tufan Erhürman, ayrıca “18 yaşında Ankara’ya gittiğini bu nedenle Ankara’nın kendisinin ikinci vatanı olduğunu söylemesi ile birlikte,
Türkiye ile ilişkilere çok önem verdiklerini belirtmişti..
Başbakan Erhürman, ayrıca Türkiye ile “Kültürel bağlarımız var. Son derece geniş bir ilişkimiz var. Bizim Türkiye ile ilişkilerimizi olabilecek en iyi düzeyde tutmak Kıbrıs Türk halkının en temel yaşamsal çıkarıdır” ifadelerini kullanmıştı.
Tufan Bey aynı açıklamasında Kudret Özersay’ın da Ankara geçmişini hatırlatarak, Kudret Bey için de farklı değil o da uzun yıllar Ankara’da kalmıştır, Ankara bizim ikinci vatanımızdır demişti.
İşte bu açıklamalardan sonra Ankara ile ilişkilerdeki atmosfer biraz daha makul hale geldi.
Lakin Ankara, içinde TDP’nin ve Serdar Denktaşlı DP’nin de bulunduğu koalisyon hükümetine karşı hep mesafeli oldu..
Süreç hep ince bir ayarı gerektirdi.
Bu arada da ne Ankara boş durdu, ne UBP ne de HP..
Ankara UBP-HP yakınlaşmasına zemin yarattı, motivasyon kattı..
UBP ile kurulan diyalog çerçevesinde Kudret Bey’in bilgisi dahilinde gidip gelen aracılar eliyle de Kudret Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı mevzusu ele alındı, hatta bu konuda cesaretlendirildi..
Kudret Özersay, UBP ile kurulacak bir koalisyon hükümeti sonrası ileriye dönük Cumhurbaşkanlığı adaylığında UBP tabanının da desteğini alabileceğine dair ikna edildi.
Özersay’ın bilgisi dahilinde UBP’ye Hüseyin Özgürgün’den sonra seçilen Genel Başkan Ersin Tatar ile kurulan diyaloglarla bunun teyidi alındı.
Nitekim Ersin Bey bu görüşmelerde Cumhurbaşkanlığına aday olma niyetinin olmadığını hatta UBP-HP koalisyonunun kurulması ile UBP tabanının Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyebileceğini de ima etti..
Bu ima bile Özersay’a yetmişti..
4’lü koalisyon sürerken kapı arkalarında yürütülen UBP-HP ilişkisi bir sonuç vermiş, HP 4’lü koalisyonda hükümet ortaklarından DP Genel Başkanı Serdar Denktaş’ın birtakım icraatlarından duyduğu memnuniyetsizliği gerekçe göstererek 4’lü koalisyon hükümetini sonlandırmıştı.
Akabinde de Mayıs 2019′ da resmi olarak UBP-HP koalisyon hükümeti ortaklığı başlamıştı..
Oysa UBP tabanı HP nezdinde başkan Kudret Özersay’ın seçim öncesi ve sonrası Hüseyin Özgürgün üzerinden UBP’ye aldığı tavrından hoşnut değildi. Malum o günlerde koalisyon için UBP ile görüşecek misiniz sorusuna verdiği cevapta UBP ile bir kahve içme düşüncesi dahi olmadığını söylemişti Özersay..
UBP tabanı ise buna çok içerlenmişti.
Lakin günler sonra aslında o kahvenin bizzat Hüseyin Özgürgün’ün annesinin evinde içildiğini de öğrenecektik.
Lakin bunun da ötesinde UBP içinde etkili olan bir grup,Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığına aday olmayabileceğini,hatta UBP’nin aday çıkarmayıp Kudret Özersay’ın adaylığını destekleyeceği yönündeki yaklaşımını öğrenmiş ve hemen harekete geçmişti.
Nitekim o dönem Genel Sekreter olan Hasan Taçoy’un katıldığı bir televizyon programında UBP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkaracağını bunun da UBP Genel Başkanı Ersin Tatar olacağını söylemesi ile ilk fitil ateşlenmişti..
Sonrasında ise Ersin Tatar sahneye çıkmak zorunda kalmıştı.
Peki o günlerde Ankara’nın da sıcak baktığı sağın adayı olarak lanse edilen Kudret Özersay’dan neden bu kadar çabuk vazgeçildi?
Bunun elbette birden çok nedeni vardı.
Bunlardan ilki Kudret Özersay’ın gerek kişisel gerekse parti olarak halk nezdinde yitirdiği gücüydü. Zira o güne kadar akıl almaz bir şekilde ne söylemişse tam tersini yapmıştı ki UBP ile koalisyona girmek de bunlardan bir tanesiydi.. Sayın Özersay adeta güç zehirlenmesi yaşıyordu ve duracağı yeri bir türlü kestiremiyordu.
Sürekli yalpaladı, zaman zaman agresifleşti, kendisi ve partisi ile ilgili çelişen kararlar verdi vs..
Siyaset sahnesine yeni atılan bir partinin bu kadar kısa sürede yıpranmasını ben dahil kimse beklemiyordu.
Fakat ne Kudret Özersay, ne de HP’nin diğer mensupları bunu göremiyordu..
Lakin süreç içinde yapılan yanlışlar vardı, doğru olmayan hamleler vardı ve bu kaçınılmaz bir akıbete doğru sürüklüyordu HP’yi!
Artık Halkın Partisi de, Sayın Özersay da eskisi gibi etkili değildi ve bu çok net bir şekilde görülüyordu.
İkincisi ise Kudret Özersay, Kıbrıs sorunu özelinde bilgi birikimi yüksek, iç meselelerde de sorgulama kabiliyeti olan bir isimdi.
Sus otur denileni yap tavrı asla olmayacaktı..
Dolayısıyla Ankara Kıbrıs’a dair atacağı her adımda, uygulayacağı her politikada Kudret Özersay’ı da ikna etmek zorunda kalacaktı.
Oysa Ersin Tatar öyle değildi.
Kuzey Kıbrıs’ın en örgütlü ve en büyük partisinin genel başkanıydı.
Partisinin kemikleşmiş hatırı sayılır bir oy potansiyeli bulunuyordu..
Üstelik her fırsatta Ankara’daki iktidarın isteklerine koşulsuz itaat edeceğini belli eden bir görüntü veriyordu..
Ayrıca birçok konuda bilgi sahibi de değildi.
Hala değil!
Dolayısıyla Ersin Tatar ismi Ankara için biçilmiş kaftandı.
Otur deyince oturacak, kalk deyince kalkacak ama bunun adına işbirliği denilecekti..
Bundan iyisi olmazdı!
Oturdular karar verdiler Sayın Özersay’dan kolayca vazgeçtiler, Sayın Tatar’a her türlü desteği verdiler ve aday yaptılar!
Bugün artık Cumhurbaşkanı..
Peki CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ı son ana kadar bir alternatif olarak gördü mü Ankara?
Elbette gördü.
Ve hala görmektedir.
Ankara Tufan Erhürman’a CTP kadar uzak değildi..
Erhürman’ın Ankara geçmişi, bağları, ilişkileri vs..
Sayın Erhürman’ın bilgiye dayalı ders verir niteliğindeki hitabı, konulara olan hakimiyeti, sağduyusu ve objektif yaklaşımına ılımlı kişiliği de eklenince herkesin takdirine mazhar olmuştur..
Ki sağ seçmenin bile saygısını kazanan, sempati uyandıran bir yapıya sahipti kendisi..
Dolayısıyla Sayın Erhürman’ın kişiliği ve CTP içinde de yerleştirmeye çalıştığı vizyonunu Ankara oldukça önemsiyor..
Ha bu vizyonla CTP’yi CTP yapan ideolojik bakış açısı, duruşu, prensipleri, sol değerleri örtüşür mü kısmını zaman içinde göreceğiz. Fakat Tufan Erhürman’ın bu yöndeki kararlı çabaları Ankara tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.






































